Padişah-ı
alem
olmak bir kuru kavga imiş, bir veliye bende
olmak
cümleden evla
imiş.
“Yavuz
Sultan Selim Han hz.”
…
duvar….kapı..telekleri ayaklarının altında cascavlak-i
melanet bir anka-i tuti:)…kapının içi..Şehriyar-ı
Nefes.. Zamanın ve An ın hükmünün yürüdüğü mahal..Gönül
Kabesi nin içi…
her vakit olduğu gibi yine, bildiği ve söylemek
istediği her şeyi unutmuş çocuk..burası zero center…50=O.
imiş..
her bişeyi unuttuğu içinde, yine hırçınca şikayette
bulunmuş..ve Padişah da yine hey heylenmiş:)=önce
deva yani..bu ses, bu bakış ve burada olmak..
çocuğun ızdırabı orada olmakla nihayet bulmuş.yine aynı
bahis..vazgeçilmezleri:)..
“Sen hiç söz dinlemiyorsun!!” demiş
Padişah..”dinliyorum” demiş
çocuk..dinlemiyorsun!..dinliyorum..dediklerimi
yapmıyorsun!!..yapıyorum demiş çocuk.ve birden
durmuş..yanlış yaptığını ilk defa anlamış.gülerek:”benim
öğrenme bozukluğum var biliyorsunuz, öğrenemiyorum”..
Padişah:”yok öyle şey ..sen neden böyle yapıyorsun
biliyor musun,hep inadından..inatsın”.…çocuk:peki
öğretin o zaman..ne diyeyim?..Padişah:Ben sana söz
dinlemiyorsun dediğimde, sen hep “dinliyorum”
diyorsun..işte buradan dinlemediğin belli.. itiraz
ediyorsun..Beni dinleseydin aynı benim dediğimi der ve”
evet dinlemiyorum” derdin…beni dinleseydin, dediklerimi
yapmıyorsun dediğimde ,yapıyorum yerine “evet
dediklerinizi yapmıyorum “derdin…
Sevdiğim ,galiba ben Seni dinlemeyi-dinlememeyi, işte
Senle böyle hasbihal edebilmek için seviyorum..ne güzel
bağırınıyoruz bence…başka türlü, bir farkım
olduğunu=yakın olduğumuzu anlayamam ki..Sen benim nazımı
çekiyorsun..ööööyyle duruyoruz:)..ne güzel..
yazılar..çok uzun yazdığımı biliyorum..kendimden
sıkılıyorum hatta..bir kaç sayfa yazabilmeyi
diliyorum.bu kelimeler bana yetmiyor..Sen beni
anlıyorsun..”Bana bir işaret yap, Ben anlarım “diyorsun..gülüyorum…”öğretin”
diyorum..Sana öyle işaretler çizemem ki bu
klavyede..ancak harflerle yapabilirim..ve her işaretimin
açıklaması bin sayfa olurdu..neden?çünkü Sevdiğim,
konumuz SEN:)
çocuk, sevgisini anlatmak istiyor.. Ya Rabbim bu gece
inanılmaz beceriksizim..yazdığım için sözel yanım
gittikçe kayboluyor bence..harekete ise müsaade yok..Sen
gülümsüyorsun..kendi aşkından dem vuruyorsun:”peki Ben
ne yapayım ..bu işler
böyle..hasretle.”.diyorsun..bakıyorum..HÜZÜN..ne kadar
çaresiziz değil mi? Senin aşkının seneleri yanında benim
ki ne ki? Seninle Sevdiğini,kendimle mukayese bile
edemeyeceğimi anlıyorum ve yine
hırçınlaşıyorum..kendimle alakalı, şimdiye dek
anlatmadığım şikayetlerimi diziyorum.”kaderse eğer
razıyım ama ya değişebilirse” ….. Sen dinliyorsun
öylece..diyorsun ki;sabırla koruk tatlanırmış..daha çok
kızıyorum.”hani bitmişti ..biri bitiyor diğeri
başlıyor..her doğrudan daha doğru ve her yanlıştan daha
yanlışı çıkıyor” diyorum..Sen teselli ediyorsun.. “Ben,
sana bitti demedim ki “diyorsun..Sen olduğun için tabii
yine sabredeceğim..
birden: bana bir hediye verin diyorum..seviniyorsun..çook
güzel gülüyorsun:”tamam,vereyim..sana ne hediye
vereyim?” diyorsun..etrafına bakınıyorsun..oysaki ben
daha evvelki talep ettiğime gözümü dikiyorum…o vakit
onun yerine, başka türünü vermek istemiştin.. ve ben
reddetmiştim hani..Sen, benim beğendiğimi değil ,hiç
alakası olmayanı teklif etmiştin..işte ikisi de karşıma
duruyor..aklım ilk istediğimde..Sen bir tesbih
çıkartıyorsun:”bu değerli. al bu senin olsun”
diyorsun..sonra” aaa bu sana uygun değil.. sana incili
taşlı bir şey bulalım” diyorsun..bakıyorsun…tabii öyle
bir şey yok..minicik kahverengi taneli-buçukça(=nokta
delik alyans yüzük:) yeşil püsküllü bir ahşap tesbih
seçiyorsun..tamam bu olsun diyorsun..sonra “kuka” dan
yapıldığını söylediğin tesbih için:bunun kokusunu
çıkartmak lazım diyorsun ve tesbihi avuçlarının içinde
ovalıyorsun..bakıyorum…yine istediğimi vermediğini
biliyor ama sesimi çıkartmadan söz dinliyorum..(oysaki
ben, Sana ait bişeyim olsun dilerdim:)dersi olmadan
tesbihi olan biri için çok hoş bir hediye bu
Sevdiğim:)=bu tesbihle kalbimin çektiği O İsmi
zikredeceğimi bil yani…….ve tesbihe bir anlam
yüklüyorsun..benim için bu yüklediğin mana beklenen
şeydi biliyor musun?..yazmak istediğim şey için beni
koruyacak delilimdi yani. çok teşekkür ediyorum..tüm
ihtiyaçlarımı dile getirmeden verdiğin için..Sevdiğim
bu tesbih, bana Turuku A’li hayalimi hatırlattı..yılanın
asa olması ile Allahın ipine dizilmiş tüm alyans
yüzükleri-akitlileri yani ..her biri, bir değirmen taşı
gibi öğütülmüş ve öğütmüşleri:)..Ehlullahı..ve İmamesi
Altın Huzmeli Işıklarla Aydınlanan Allahümme salli ala
seyyidina Muhammed i.. hımmmm…
Öylece duruyoruz…ne güzel..ne güzel..ama Sen, bana git
diyemediğin için diğerleri halleriyle diyor…işte…ben
aslında diğer tüm yazdıklarımı bu birkaç dakikalık anı
yazabilmek için yazıyorum biliyorsun değil mi?sadece bu
birkaç dakikalık an için onca kelime ve düşünce ile
boğuşuyorum..oysa Senleyken ne harflerin ne de ilmin
değeri kalıyor..öylece durmak ve seyretmek..sonunu, yine ayrıldığımız için hırçınlıkla bitirmem lazım
ki, kaldığımız yerden devam edebilelim,değil mi?şikayetim:biliyor
musun Sevdiğim, ben Seni hiiç hatırlayamıyorum..Senin
vechini kaydedemiyorum..Seni hiçbir surete
sığdıramıyorum… Sen hep değiştiğin için, asıl Seni
bulamıyorum..çünkü hiçbirisi Sen değilsin.. o yüzden
de Seni ruhumla özdeşleştirebiliyorum.. anlıyorsun
değil mi? anlıyorsun değil mi? bak bu ilk işaretimdi.. eğer
anladıysan bana anladığını yaşat, tamam mı?
ve birde bu geceden şu farkındalıklarla ayrıldım.. Sana her
gelişimde, işlemek istediğim günahlarımı anlatabilmeyi
umuyorum.. oysa, her defasında hepsini unutuyordum.. yine
öyle oldu.. ve nedenini de öğrettin hanii.tasarrufat
devam ediyor ve günah işlemeye izin yok.. neden? ben sonra tevbe ederdim ama, lütfen..ve Sevdiğim en acısı da şunu
anladım..benim dikenli aşk sarmaşığım sandım ki Seni
saracak..oysa o dikenli sarmaşığın beni sarıp
sarmaladığını, içimi boşalttığını da.. gittikçe kuruyorum..”nefsimi
elinde tutana yemin olsun ki” sözünü sanki anlamaya
başlıyorum..bunu nasıl anladım biliyor musun?.. Sana
ellerimi uzatırken bir an da istem dışı ellerim aşağı
indi ya hanii.. işte oradan.. bakalım bu bölümü
yazarken ağladığımı da anlayacak mısın….. Seni
seviyorum….
geçen Salı.. ilginç birisi ile tanıştım.. O,
74 yaşlarında.. 30 sene evvel doğu tıbbını öğrenmek için
sanırım 9 kişi Çin e gönderilmişler... yıllarca
kalmışlar. Gobi Çölü nü uçakla o vakit 6 saatte filan
geçmişler.. sanki en çok ondan etkilenmiş ki önce onu
anlattı..Gobi Çölünün uçsuz bucaksız kum sayılarının
kaplayacağı alanın, insan beyninin ucundan bucağından
geçemeyeceğini de.. o değişik birisi.. bir askerden daha
tertibi disipline-temiz bir titizliğe sahip.. her
halinden belli oluyor..aşırı derecede sağlığına dikkat
eden hemen tüm kişilerde gözlemlediğim bedene sahip..bir
deri bir kemik ve minicik kalmış bir vücut..işte
oturuyoruz ve sohbet başlıyor.. ona derdimi
anlatıyorum..maddi tıbbın dediklerini ve çarenin
olmadığını (varsa bile süreç ve aşamalar zordur)
ağrılarla yaşamak lazım geldiğini de… o şiirler
söylüyor.. gönül kabesinin kandilini uyandırmayı
.. aradığını, lakin henüz bulamadığını –aramaktan da hiç
vazgeçmediğini de..o bunlardan bahsederken, aslında
kendisini çocuğa tanıştırıyor..öylece dost olacaklarını
anlıyorlar..arada birkaç defa adam:insanların hangi
cesaretle yazdıklarını, kitaplar yayınladıklarına hayret
ettiğini söylüyor… kitap-yazmak öyle değerlidir ki,
herkesin yazmaması lazım diyor. sesimi çıkartmadan
dinliyorum:) sonra: senin gözlerinden bir çift Zühre
yıldızı bakıyor biliyor musun? diyor ve hoş
sözler-şiirler söylüyor.. bir şeyler ima ediyor..sesimi
çıkartmadan bekliyorum.. diyor ki adam:sizin ruhunuz
bedeniz den ayrılmış 3-4 km önden koşuyor..bedeniniz
ruhunuza yetişemiyor çok geride..varlığınıza geri
dönün..tüm bu hastalıklar o yüzden..aslında hiçbir
şeyiniz yok..ruhunuzu geriye bedeninize döndürün, onları
birbirlerinden razı edin ve dengeyi sağlayın.. bakın o
zaman her şey düzelecek diyor.. birde siz
ağlıyorsunuz.. ne mutlu ki ağlayabiliyorsunuz.. işte o
gözyaşları sizi iyileştirecek, tek ilaç bu diyor…
çocuk
gözleri dolu: şimdi hz Mevlana yı-sema yı –atomları hayal
edin olur mu? ve bir insan düşünün.. zerreliğini, bir hiç
olduğunu,hiçliği,ve bu muhteşem özgürlüğü… söyleyin nasıl
bu dapdar ve cehennemi hapishaneye geri dönsün.. hem
dönse de artık nasıl sığsın.. çok yetersiz.. gözlerindeki
yaşları silene, adam anlayışlı bir gülüşle bakarak
şiirler okumuş.. nasıl bir hazineye sahip …. biliyor mu?
diyor.. acıyla gülümsüyorlar… nasıl bir hazineyi
kaybettiğini biliyor mu? diyor..acıyla gülümsüyorlar…
ona bir masal anlatıyor çocuk.. bu masalı sadece sizin
anlayacağınızı düşündüğüm için size anlatıyorum.. hem
sizin işinize yarar hem de tedavime sanırım diyor.buraya
neden geldim biliyor musunuz?ben kendimi bildim bileli,
aklıma aniden gelen bazı niyetler ederim ve sonra hep o
niyetler üzerinde yol alırım..ve her şeye niyet nasıl
gerekliyse ,birde delil lazım bence..işte bugün buraya
bu delil için geldim..sonuç hiç önemli değil yani
anlıyorsunuz değil mi..ben denedim.. bu benim delilim..
……………………………………………
ve her şeyin-belaların- hastalıkların bile, birer
lütufla nasıl verildiğini…adam
irkiliyor…hırsızlardan bahsediyor..hazineleri nasıl
çaldıklarından..herkese anlatmamak lazım
geldiğinden..sonra bazı hareketler öğretiyor sağlık
için..çocuk onun duvarlardaki plaketlerine bakıyor..eşi
ile beraber bir de hastane yaptırıp hibe etmişler..eşini
anlatıyor..kendini anlatıyor..çocuk ona ben bir sanal
tasavvuf masalı yazıcısıyım..her hafta yazdıklarımla
anlayabildiğim kadar yüzleşiyorum..bugün burada olmamın
da benim için özel anlamı olduğuna inanıyorum..izin
verirseniz sizi de masalımda kurgulayacağım
diyor..gülümsüyor ve “ne güzel “diyor....
Sevdiğim bu kişiden ilk defa duyduğum bir hikayeyi Sana
yazmak istiyorum..çok
beğendim bak..bundan 40 sene evvel Kadıköy Osman Ağa
Camiinde bir vaazda dinlemiş..LA TEŞBİH diyor
önce..hz Adem cennetten dünyaya indirilince bir yere
sırt üstü uzanmış..hiiç kıpırdamadan göğe bakarak
yatıyormuş..hz Allah ,Cebrail a.s la ; buğday:) ve bazı
araçlar yollamış..cennete her şey hazırdı..artık emek
verip çalışarak yemeğini kazanması lazım diye..işte
Cebrail a.s ne kadar uğraşırsa uğraşsın Adem a.s mı
yerinden kaldıramamış..hiiç oralı bile olmamış..o öylece
göğe bakıyormuş.. Cebrail Allahü Teala ya yönelmiş..”ne
yaparsam yapayım benimle ilgilenmiyor ve dediklerimi
yapmıyor Ya Rabbi” demiş..”yine dene” demiş
Allah..tekrar tekrar..yok.. tık yok…o zaman Allah
Teala, Cebrail e bir hırka vermiş :bu HIRS HIRKASI ya
Cebrail, bunu ona giydir demiş..Cebrail a.s ne kadar
uğraşırsa uğraşsın hırkayı giymeye Adem a.s ı ikna
edememiş..zor bela yattığı yerden sağ kolunu geçirmeyi
başarmış hırkanın..aa oda ne?!! daha hırkanın kolunun
yarısını giyen Adem a.s ayağa fırlamış...”bu dünyanın
hepsi benim” demiş..ve Cebrail a.s bir taş koymuş
ortaya” hayır.. yarısı senin yarısı Allah ın”
demiş..Adem a.s can havli ile atılmış ..taşı kucaklamış.
öyle ağırmış ki taş, kan ter içinde saatlerce uğraşarak
taşıyabildiği yere dek taşımış..”hayır demiş yarısından
fazlası benim ..buraya dek”..Cebrail elini uzatmış ve
taşı eski yerine koymuş..”hayır yarısı Allah ın” demiş..hz
Adem çok yorgun.. bu sefer daha kısa mesafeye dek taşı
taşıyarak “ buraya dek benim” demiş..ve Cebrail as. Yine
uzanmış taşı eski yerine koyarken, hz Adem üzerine
atılmış.hz Adem ona saldırırken düşmüş ve düşerken de
Cebrail in bacaklarının arasından bir tekme ile taşı
birkaç santim kaydırmayı başarmış:) ve“buraya dek benim
tamam mı?”demiş.. Görüyor musun Sevdiğim,ne manidar
halimiz var değil mi?bizi bu dünyaya bağlayan tek şey
aslında hırslarımız.. her şeye-eşyaya-isim ve
sıfatlara-tenzihe karşı duyduğumuz şehvetlerimiz..
….
bugün çarşamba.. aileyi kaynaştırmak için, amca-hala çocukları
iftarı düzenlenmiş..dedemle babaannem aklı külli ile nefsi küllisinden icabet eden
100 kişi oluşmuş.. bir bu kadarı da muhtelif sebeplerden
yoklar..çok ilginç bizi seyretmek.babaannem ve dedem
eğer yaşasaydı ve bu ahaliyi görselerdi ne düşünürlerdi
diye düşündüm..amcam ve halam” gurur duyarlardı, çok
sevinirlerdi “dediler..ben henüz bilemiyorum..amcamı
bulmuşken değirmen meselesi hakkında yaptığım hataları
düzeltebilmeyi istedim..meğer iki değirmen varmış…biri
un için,diğeri de yağ..keten tohumu ekip,keten bezi
dokuyarak giysi yapıyorlarmış..birde keten ipinden halat
gibi şeyler oluyormuş…kandil yağlığını soruyorum..haaa
diyor, o bezir yağ kandilliği 1940 savaşlı
yıllardaydı..öylesine bir yokluk –kıtlık vardı ki
çaresizlikten onu yakıyorduk..yoksa ne doğru düzgün
tutuşuyordu nede aydınlatıyordu…birde biz keten tohumunu
yokluktan yağ yapıp yiyorduk..normalde o makine yağı ama
biz tohumları kavuruyor-su ile açıyor ve bir sürü
değişik işlemden geçirip yenilir hale getiriyorduk..en
çok mancara(karalahana) ve yumurtaya yakışıyordu..bu
enteresan bir geceydi..pek çoğumuz birbirimizi ilk defa
görmüştük..
ve bir düzeltme.. daha doğrusu, bilerek eksik
bırakılmışı tamamlama diyelim..geçen
masaldaki başlangıç filminde rüyaya duyguların
hatıraların karıştırıldığında araf a düşüldüğü vardı
filmde..benim için his-duygu çok önemli..çünkü
Kelime-i Tevhidin ikinci esas olan cümlesinin, Allahın
hissini duygusunu anlattığına inanıyorum..yani
dediğin gibi ,hatır demiri keser..muhabbet esas..işte
filmde aklı kül en kritik anlarda-kendi kurguladığı
rüya sistemine uymuyor.. hislerinin-duygularının onu
araf a düşüreceğini bilse bile vefadan asla
vazgeçmiyordu ..ve tabii yeni mimar aklı cüz kızda
aynen..sonuç üstün başarı:)çünkü biz biyolojik robotlar
değiliz.. biz insanız..
….ve yıllar öncesinden..çocuk yeni masal yazmaya başlamış..mail gelmiş ..bir
adres yollanmış ... adresi tıklamış… programı..anlatıcı
tam çocuğun anlayabildiği gibi her şeyi karıştırıp
birleştirerek sembollerle uçuk kaçık anlatıyor…böyle
rüyalar filan da var..tel bağlandı..bir kız :sizi
rüyamda şogun suretinde gördüm diyor..sunucu çok neşeli
..onaylıyor..oo süper yani..onu sınıfa davet ettirmiş..ve
gece..bizim masal çocuğu her vakit yaptığı gibi
Evvel Zamanına niyet ederek, Onu da kendisi ile izlemesi
için davet etmiş..misafir çook geç saat, programı
bitince gelmiş..inanılmaz aktif..herkes mest..ama birden
bir şeyler olmaya başlamış..masada oturan adam o adam
değilmiş..bazen başka biri ,bazen başka biri ..birde
kimonolar içinde bir saçları arkaya taranmış bir eski
zaman şogun u gözüküyormuş..çocuk öyle acaip acaip
seyrediyormuş..birde anlatıcının gözlerinden aniden
bakan değişmiş..o izbandut gibi siyahi hizmetkarların
acımasız bakışıymış bu..neler oluyor?!!..ve sınıfın çoğu
işte bu bakışı yakalamış..anlatıcı coşmuş ve tahtaya
çizdiği değişik sembolleri, gözleri parlayarak
uçarcasına anlatıyormuş..o değişik alt yapılı cd ler
hazırlıyormuş..bilinç proğlamlayıcısı deniyor ya hani
şimdi.. yaşam koçlarından yani..ama bunu İslam tasavvufu
üzerinde-Kur an ın sureleri ve hz Ali ye ithaf
edildiğini söylenen bir dua ile yapıyormuş…tabii belli
bir ücrette almak lazım.. emek var ..zaman var değil
mi?..
biri
var,hepimize ne kadar hal ehli olduğunu sık sık
yaşatırdı..işte onca kişiden bir tek sanırım hazinesi
çok olan oydu ve tuzağa düştü..bunu yazıyorum çünkü
“haksızlık karşısında susan şeytandır “hadisine
uyabilmek adına..kendimde sahte mürşitler
gördüm..acısını yaşadım..onlar insanların kanını emen
gerçek vampirler oldukları için; bir kişi bile onların
ellerinden kurtulsa bu tüm insanlığı kurtarmak kadar
kutsaldır bence..ayakları yaşadığı hallerden-sahip
olduğuna inandığı manalardan ayakları yere basamayan,
çoook güzel yaradılışa sahip arkadaşım bu kişiye
yakalandı..ona kartını vermiş..ve tel ler..programına
çıktı..o çook iyi,çoook yardımseverdi başta..ama neler
oldu? ..ya sonra?…kurtuluncaya kadar akla kara
seçilmiş..sahip olduğu güçleri-ilmi kendi AZGIN NEFSİ
için kullanan biriymiş meğerse..olan biten bize belki 8
ay sonra anlatıldı, beklide daha sonra…burada
yazmayacağım Sevdiğim..Sen zaten hepsini
biliyorsundur..ay ın diğer yüzü ya o bakımdan..bunlarda
bizim olmadan olduk sanmalarımızı törpülemek için
gerekli biliyorum…kötüyü-sahteyi öğreneceğiz ki ,iyiyi
ve gerçeği anlayalım değil mi?biz kendimizi olduk
sanırken, Sen bize başka bir sahteyi yolluyordun ve ne
halde olduğumuzu onla yansıyarak anlıyorduk.. tabii
anlayabilirsek..bir Vücut var ve
o vücudun secde etmeyen yapılarını dışarı atmaya yarayan
boşaltım organlarını yapan hücreleri de var değil mi?Sen
hiçbir şeyi boşa yaratmazsın zaten..ne dersiniz, biz
hakikatte bir tek vücudun içindeysek eğer ,hangi
organdaki hücrelerdeyiz düşünmek istermisiniz?
ben,
aldığım dersi yazmak istiyorum..bir
defa ,her havalarda gezeni” aa bu evliya gibi,hall
ehli”.. biz ise insan bile değiliz deyip yanılmamak
lazım geldiğini..manevi ilimleri bildiklerini
söyleyip-ima edenler.. hepimizi, iliğimize dek
sömürenler..onları hal ehli sanıp, neyimiz var neyimiz
yok bu kişilere anlatıp o manaları-o bilgileri bunlara
yükleyip, onları zenginleştirmekten başka yaptığımız
yokmuş anladım..ama onlarında ;aynı kayan yıldızlar
gibi, kendi kuyularından su çıkartamayıp, başkalarının
suyu ile döndüklerini de..ve taşıma suyla değirmen ancak
o kadar dönüyordu..sık sık yeni kurbanlar bulup kan
emmeleri gerekiyordu..mesela rüya ilmine sahibiz
diyorlar herkesin en gizli sırlarından
besleniyorlardı..oysa kendi başlarına gelecek hiçbir
şeyi, tüm ikaz eden maddi gelişmelere-manevi rüyalara
rağmen bilemiyorlardı..ve gerçekte her rüyanın kişiye
ait, kişiye has olduğunu bu ilme çok az kişinin sahip
olduğunu da..(mesela Evvel Zamanım rüya için şöyle
anlatmıştı..bir mürşidin 100 tane müridi olsa ve hepsi
aynı gün aynı rüyayı görseler o mürşid 100 üne de farklı
yorum yapar…çünkü hepsinin mevkileri-anlamları
farklı..)ve bunu İslam adına yapıyorlardı
utanmadan.diğer öğretiler adına yapanlardan ne farkı
kalıyordu ki..
ve tabii kişi, halkın çoook sevdiği muhabbetle inandığı
manevi kişilere yakındı-aynı mekanda çalışmak
gibi..(belki ilim alışverişi yapıyorlardı )ve ne tuhaf
ki, o kişide, onu seviyordu..Sevdiğim ben burada eğer
bir hata yapıyorsam beni lütfen affet olur mu?öğretirsen
düzeltirim..çünkü olayların perde arkasını bilemem..bu
tür kişilerin nasıl oluyor da (İslam tasavvufu adına),
gerçek bir insan-ı kamilin yapması gereken irfan
mekteplerine öğretmenliği yaptığını anlayamıyorum..pek
çok insanın yolunu kesecek- kendisine kul edecek..düşün
ki adam, insan-ı kamil hükmünde sanılıyor.. lakin ona
ait eserlere yaklaşırken bile cinlerden korunma duası
okumanızı istiyor..şimdi adam bir düşünse..ya huu ..hz
Efendimiz a.s ben “şeytanımı Müslüman ettim” dememiş mi?
Muhammediyim diyene şeytan yanaşabilir mi?ee.. burada
durmak lazım…henüz onun şeytanı Müslüman olmamış demek
ki..ve tabi şeytanı Müslüman olmamış bir kişide asla
İnsan-ı Kamil olamamıştır değil mi Sevdiğim...
Sen benim bunu yazacağımı ama çekindiğimi biliyordun ve
bana o anlamı yüklediğin tesbihle o korkuyu benden
aldın..(şimdi o çekilemeyecek kadar sık ve küçük dişli
şey iki halaka halinde bileğimde..aynı mavi ok misali-
hokkanın içinde kalem- Sana yazıyoruz yani:)bunun için
çok teşekkür ediyorum..aslında bu konuyu çook daha fazla
açabilirdim..ama arif olan anlar değil mi?hepimiz
kendi cinliklerimize-kendi şeytanlıklarımıza
bakmalıyız..mesela ben bu yazdıklarımı nasıl yazdım
sanıyorsunuz..kendi cinni ve şeytani yanımı tanıyarak
anlayarak tabii…bir insan bilmediği tanımadığı bir şeyi
anlayamaz değil mi?kendimizle yüzleşmeye ne dersiniz? |