Merhaba Sevdiğim Merhaba…sadece
teşekkür etmek istiyorum..sorularım üzerine;içinden
Hızır Geçen Adam Işık Hocanın 5 saatlik ses
kayıtlarından derlediğim bu yazımı bitirdiğim anda, söz
verdiğim gibi sildim SEVDİĞİM..ve sadece bir şeyy…son
masalımın hediyesi.. yeni belam için..BELİ de, yani:)
…hani o kalbe neşe gelecekti?Sevdiğim ben eski belama
razıyım..yani onunla daha az şikayetle geçinmeye
çalışacağım..anlıyorsun değil mi?bir taze mevsim daima
ciğerlerine taze nefes alsın..bedeli ben olsam
bile….Seni Seviyorumm……..
*******
SALAVAT-I MUHAMMEDİ SALATÜSSEMA=NEFES
bir
insan, Rabbini Yaratıcısını tanımadıktan sonra,
çevresinde tanıdığı her şey, onun için
değersizdir..çünkü yaratılmış ve sonlu şeyleri,Yaratan
ve Sonsuz olana tercih etmiş oluyorsun..insanın
sorunu da budur..karşısındaki şeye hak ettiği tam değeri
verememesindendir..Allah her şeye olduğu kıymetini
verir.. kim ne kadar kıymetli, bize de söylüyor..bizler
bazen bu hal terazisini nefsimizden, bazen unutarak
bilmeden, hüküm terazisini elimizden kaydırıyoruz..ve o
zaman biz mutlaka zarardayız..Allah:ben
bütün alemlere ölçüyü koydum demiş=insan,melek,cin,hayvan,
bitki,ruhaniler, vb. alemlere..ölçüyü aşınca önce
kendimize sonra aleme zarar veririz..
gerçek şu :sonsuz Allah’ü Teala’dır.. sınırlı ise
biziz..kanaat az şeyle
yetinmek değildir ..helalinden kazandığı ile yetinmektir
kanaat.. Süleyman gibi dünyaya sahip olabilirsinde.. İsa
gibi bir ağaç yaprağındaki suya muhtaç da ..bunların
ikisi de kanaattir..
Süleyman as. ın duasına icabet etti Allah; yeryüzünde
dört büyük devlet kurulacak dendi ..bunların birisi
Süleyman as. Devleti idi..O ise şöyle derdi:”bütün
bunlar Rabbimden bana bir nimet..ama şimdi beni imtihan
ediyor..acaba bu nimetlerin kadrini kıymetini bilecek
miyim, yoksa nankörlük mü edeceğim?”..burada esas olan
bir peygamberin bize örnek oluşudur..onlar kamil
kişilerdir ..bize örneklik için yaşarlar..bu neye
benzer?..çocukların oyuncak yumurtalarından çıkan, o
parçalara ayrılmış oyuncakların içindeki yapım planına
..onlarda tüm parçalar birdir.. onlar hangi olayda
nasıl davranmış, o hangi parçayı en mükemmel kendine
monte etmiş öğreniriz..eğer biz onun gibi doğru
parçaları bir araya getiremezsek başaralı
olamayız..kamil bir insan oldum diyemeyiz..güzel işler
yaptığında, o doğru parça kendiliğinden sana gelip
takılmaz..böyle olsa, imtihanın sırrına biraz kopya
katılmış olurdu..
ama
eski toplumlarda böyle belirtiler vardı..mesela
hırsızlık yapsa eli o şeye hemen yapışıyordu..ağzından
kötü söz çıksa ağzından kanlı parça geliyordu.. birine
kötü baksa gözünden kanlı yaş akıyordu..kötü bir şey
düşünse evinin kapısı işaretlenirdi.hangi
organla ne kötülük yapsa hemen açığa çıkardı..önceki
ümmetler tekamül etmiş değillerdi..onlar henüz çocuk
mesabesindeydiler..o yüzden de önceki peygamberlerin
çoğunun mucizesi duyulara-şekle hitap ederdi...
hz.
Muhammed a.s; insanlık tarihinin bilimsel ve anlayış
olarak da son kertesi, son merhalesi, son
virajıdır..yani bu ümmet kıyamet ümmetidir...her
konuda en ileri seviyededir..o yüzden hz Peygamber a.s
de hissi=5 duyuya hitap eden mucizeler azdır..onun asıl
mucizesi Kur an’dır ve o hep devam eden kalıcı
mucizedir..akla, kalple beraber hitap eder..Arabi
derki:iki tür keramet vardır:1. İlmi.. 2.
Harikulade,normal kuralları altüst eden, keramet..mesela
adama kılıçla vursan kesmez..zehir içse bir şey
olmaz..ama Kur an ilmidir.. bana o verildi der..İlmi
keramet tüm kerametlerden daha makbuldür.Kur an böyle
bir keramet ile kıyamete dek kendisini okutur..getirdiği
manalarla insanlara yön verir ,aydınlatır..insanlık
daima Kur an a muhtaçtırlar.. Kur an kıyamete dek
bakidir=insanlık tüm ihtiyacını O’ndan karşılar….
hissi keramet; insanların anlayışı düşükken
yapılır..Yuşa as.savaşa gider.onlara ganimet yasaktı o
zaman.. direk Allah rızası içindi..aldıkları ganimetler
meydana toplanırdı ve peygamberleri Allaha dua
ederdi..ve Allah o CİHAD ı kabul ettiyse; gökten bir
ateş iner ve ganimeti yakardı..yakmıyorsa kabul etmemiş
demekti..bu şimdi bize ters gelir mesela..neden malı
kullanmak varken yakıyorlar gibi ?oysa o zamanki
toplumlar bunu düşünemezdi?sorgulayamaz, o malı nasıl
değerlendireceklerini bilemezdi..kaldı ki ALLAH a neden
denmez..O öyle irade ettiği için itaat edilir..ama
Muhammed Ümmeti gelişmiş ve aklı başında –sorumluluk
sahibi bir ümmet olduğu için, Allah onlara ganimet
mallarını helal etmiştir..
işte
o zaman ;bir defasında Allah ganimet mallarını kabul
edip yakmadı..Yuşa a.s:”
gelin ve elimi tutun” dedi…geldiler.. birkaç tanesinin
eli Yuşa a.s ın eline yapıştı…ve “ getirin ,çaldığınız
malları” dedi..getirdiler.. öküz başı kadar
altındı ve onu diğerlerinin yanına koydular ve Yuşa a.s
duasını yaptı.. Allah onu kabul etti..neden? çünkü o
zamanki insanlar mal sahibi olup onu doğru
değerlendirip kullanma seviyesinde değildi..ya bugün,
bugünde öyle insanlar yok mu?. var tabii..bazı insanlar
vardır, trilyonla meşgul olur ve şaşırmaz.. bazı insan
vardır ,cebine iki günlük haçlık koyunca yürüyüşü
değişir ..demek ki o, paraya sahip olamamış ve para ona
sahip olmuş, gelişmemiştir..algılayamıyor.. mala
yaklaşımı yanlış.o kişi elindeki imkanı, saltanatı
kullanamaz..bu ilkel toplumlara mahsus dur..sen o adamı
bir makama getir bak !!.hemen asar, keser..bakın ilkel
kalmış toplumlara.. işte onlar da böyledir
..diktatörlükler böyledir..neden?. mana ile özgürlükle
hürriyetle hareket etmesini beceremezler..konuşarak,
diyalogla anlaşarak çözümler üretemezler..geri kalmış
toplumlarda ise hep silah, sopa ve diktatörler,darbeler
ortaya çıkar..Ortadoğu ve Afrika ya bak ..pek çok ülke
neyle idare ediliyor.?. dikta ile.. bunların arasındaki
köprü ülke Türkiye ise, yeni yeni o şeylerden kurtulmaya
çalışıyor…insan onur ve değerini kavradıkça baskılar
da kalkar..
bugün
biz hata işlediğimizde; eski toplumlar gibi bize de
işaretler yapılsa, biz perişan oluruz..utancımızdan
mahvoluruz..bu anlayan için asıl cezadır..işte bu
tekamülümüz yüzünden Allah bize o cezayı yapmaz..”Allah’ın
hiçbir şeye ihtiyacı yoktur”=yani Allah şöyle
der:”ben sizi muhatap kabul
etmiyorum” = bu sözü algılayabilene :”keşke
beni muhatap kabul etse de, dövse” demekten daha
ağırdır..hatırlayın ..Tebük Seferindeki olayı..çok ağır
bir savaş..ihtiyaçlar fazla.. gücü yeten herkesin
katılması istenmiş,ilan edilmiş..birkaç kişi
katılmadı..yalan yanlış mazeret beyan ettiler.Allah
Rasulu:”sizin için Allah karar verecek” dedi…oysa
bahanesini doğru konuşup, nefsimden gelmedim diyen
biride oldu.. dedi ki: Sen beni biliyorsun..benim normal
şartlarda hiçbir şeyim yolunda gitmezdi..ama ne zaman
savaş çağrısı geldi, tüm işlerim düzeldi.. bolluk ve
zenginlik, rahatlık geldi.. işte bende nefsime uydum,
gelmedim dedi..hz Peygamber, ona :”Ben le konuşma
“dedi..ve :”yeryüzü bu kadar geniş ama onlara mezardan
daha dar geldi “diye inen ayet tecelli etti..tam 50
gün çile çektiler ..onlarla hiç kimse konuşmadı..ayet
onlara ,50 günden sonra indi..o adamlar; hz Peygamberin
dizi dibinde,birebir, çok yüksek bir eğitimden
geçmişlerdi..onlara küçük bir laf binlerce ton gibi
gelirdi. ..“Allahın ipine
sarılmaktan başka yol yok” biliyordular..onların
o hali saf bir çocuk gibiydi..mesela küçük bir çocuğa
biri “küstüm” dese o alınır ağlar..biz güleriz..
anlayamayız..oysa o çocuğun yerine kendinizi koyup, ona,
o sözün yaptığı tesiri düşünün birde..
…
“aranızda böyle şeyler olunca hicret edin” der
ayet..yani onla arandaki ilişkiyi kes, ayrıl..ki; o
kişiye, bu normalde kızmaktan daha çok dokunur..sade o
moral yerine gelsin diye, nasıl gönül alacağım diye
düşünür ve bir şeyler yaparsın..yani
mana her zaman maddeyi büker-ezer-kırabilir.. etkisi
altına alabilir..o yüzden manası yüksek toplumlar geri
kalmış toplumlardan çok ileri olur..biz bu
manayı bir yakalayabilsek: entrika, şantaj, derin
devlet, mafya,faili meçhullerle, baskı ile bizim işimiz
olamazdı..
Kazan
Türklerinden büyük bir alim vaktiyle Finlandiya ya
hicret ediyor..Musa Carullah. hatıralarını
yazmış:”güneşin batmadığı yere trenle gideceğiz..ben
acemiyim ve durakları seyrediyordum..insanlar alışveriş
noktalarında(dükkan sahibinin olmadığı duraklardı
bunlar) paralarını veriyor ,bozuyor, alacağını alıyor,
vereceğini veriyor ama satış yerlerinde kimse onlara
bekçilik etmiyordu.. hakka hukuka daha riayet
ediyorlardı.. bunlar bizden daha Müslümanlar” dedim..insanın
onuru ,şahsiyeti, hakkı diye bir şey vardır..işte bu hak
için ölsen şehitsin..bizde ise hiç kıymeti yok
..neden?. geri kalmış toplumlar olduğumuz için..geri
kalmış toplumlarda hakkın ,hukukun, bunların hiç değeri
olmazda ondan..can gider.. mal gider.. kan akar..
tecavüzler olur.. biz de ise hiç..halbuki ayet
derki:” bir damla kan haksız yere, yere düşse arş titrer”..bir
defasında Cebrail as. Taif ‘e Allah’ın emirlerini
anlatmaya gitti..çocuklara O’nu
taşlattılar..ayaklarından kan çıktı..Cebrail a.s ” ben
arşın altında iken Allah c.c dedi ki:”Muhammed’in
üzerinden bir damla kan düşmek üzere, çabuk onu tut
..eğer o kan yere düşerse ,izzetime yemin ediyorum ki
dünyayı helak edeceğim”..arkadaşlar!!..
bu sadece O’na mahsus değildir..hangi mazlumun kanı yere
düşerse aynı şey her an olur..
SORU:Rabbimizi nasıl tanıyacağız, nasıl yöneleceğiz?...
cevap: dediler ki?” Rablerinden bir delil inse
ya! (peygamber olduğuna,kitap ve ahretin, cennetin,
cehennemin varlığına bir delil olsa ya”…ayet derki”
dinleyenler ancak uyabilirler.”.
Rabbi tanımanın 1.yolu Rabbi dinlemektir.. 2. yolu da
bir delile tutunmaktır ..ayet zaten sıralar..ama
adam dinlemediği için delile de tutunamıyor.. bu sefer
elindeki delilin delil olduğunu anlayamadan, birde delil
soruyor..ayet:”Allah her ayeti indirmeye kadirdir”..
ama onların çoğu, ayetler onlara inmiş, konuşuyor,
farkında değiller..mesela hakim, önündeki dosya da
deliller duruyor.. ve o:delil yetersizliğinden dolayı,
katili, zalimi bırakır gider..eğer o, önüne konan
dosyayı düzgün incelese idi ;o dosya ona konuşurdu
..delilleri okur, adil karar verirdi..ben, insan
olarak etrafta cereyan eden olayları dinlemeyi bilsem
mesela; her şeyin konuştuğunu –delil ile anlattığını
bilirdim.. Aristo: felsefe,bu kadar muazzam bir
kainatın karşısında, insanın saygılı şaşkınlığıdır
der..kendindeki 4 merhaleyi anlatır
aslında..1.yaratıldığını..2. gereğine hayranlığı ve
saygı göster.. bu imanın kendisidir.. yani takvadır..insana
ve hayvana tüm mahlukata gereken sorumluluğu yerine
getirme bilincine takva denir..sen, o varlığa karşı
vazifeni yerine getiriyorsan: Allah’ın Kitabını
Okuyorsun demektir…
Allah:” bu kitapta zerre kadar şüphe yoktur..o zaman
öyle yaklaş..seni basiret üzere davet ediyoruz “der
..körlüğe cahilliğe davet etmiyorum der ..Allah derki:”
biz gören için bütün ayetleri koyduk”..ama adam
bilmiyorsa anlamıyorsa.. biz, ona, ölüyü mezardan
kaldırıp önüne koysak yinede derki :ben herhalde hayal
görüyorum, büyülendim “..demek
ki Rabbi tanımanın 1. yolu dinlemek..eğer
dinleyemiyorsan delilleri de tanıyamazsın..halen delil
arar durusun..her taraf ayettir..hangi aldığım verdiğim
nefeste delilsiz bir şey yok ki..bu yüksek seviyeden
bakışın yoludur..Tolstoy derki :ben sevgiyi
Allah’a giden yol olarak gördüm, sonra müslüman oldum
..onu da köylülerin arasında (karşılıksız
sevgide)öğrendim..”mükemmellik denen bir şey var, işte O
sadece Allah” der bir felsefeci..
oysa biz Allah’ın sevgi, doğruluk, fedakarlık esmalarını
biliyoruz ama yinede o herhangi tek manadan Allah’a
gidemiyoruz..oysa tek manadan Allah’a gidebilmeli
adam..o tek mana tüm manaları toplar..bu mana olarak da,
şekil olarak da aynıdır..mesela
Adem’den beri hepimiz aynı şekil içinde, aynı mana
içinde dönüp duruyoruz..aynı semayı ,aynı semahı, aynı
zikri yapıyoruz.. bunu şimdi iyi anlayamazsan farkına
varmazsın..zannedersin bir uzun hayat ve kimsenin
kimseyle alakası yok ..kesiklikler var.. öyle değil..
aynı bir deveran- daire içinde, hepimiz birbirimizle
bir alaka içinde, zikir içindeyiz..beraber semah
çekiyoruz..bu fiziken de, manen de böyle..mesela bir
cenin yaratıldığında;taa Adem’den beri tüm nesilden,her
baba, her anneden geninin örneklerini ala ala getirip
,oranlı şekilde o çocuğa koyuyor..gen haritası çıkıyor
ya şimdi.. henüz daha başındalar..ileride Adem’e dek
neslini, dedelerini çıkaracaklar..gen haritası deyince
her olay biti değildir.. fizikte öyle..
mesela kuantum fizikte bir merhale var:
anlayabileceğimiz haliyle İRADE = YOK yada VAR..
yanii..sen o iradenle tüm alemi tutabilirsin..hani senin
iraden yok mu? Kardeşim, iradene sahip olsana var ya?
bir atom patlattığında nasıl her yeri altüst ediyor..
illa patlatma!!… enerji olarak yayıl da, her yanı
aydınlat..şimdi size bir şey söylesem:) deprem oluyor
ya; yemin ederim bak, adam bakışı ile yırtılmak üzere o
yakaları-fay hatlarını tutuyor..ama senin buna aklın
ermez!..sen buna safsata dersin!..doğru.. safsata deme
hakkına sahipsin…Allah’la
beraber olma diye bir merhale var..adama
baksan zahiri şartlarda, belki burnunu temizleyemez
,belini kaldırıp yürüyemez ..ama o bu işi o zahiri
şartlarla yapmıyor ki..o kalbindeki o yüksek irade
ile yapıyor..onda yüksek sevgi,fedakarlık var ..bütün
mahlukatı kuşatıyor.. o sevgi herkese, aleme yeter..şimdi
bize o irade verilse, kim bilir neler yaparız ..herkesi
şantajlarız mesela..neden biz öyle olamıyoruz?.. çünkü
biz o konuda ehil değiliz..Allah
“emanetleri ehline veriniz” demiş..Allah, bizim
gibi bel kırana, çalana, çırpana, baş kesene emanetini
verir mi?..mesela şu an saat diyelim ki 03 oluyor..
sabah saat 8 e kadar.. gök kapıları açılıyor..7 kat
göğe- yere git gel..işlem yap..orada ilmin merhaleleri
var..yapan var..ama o kişi buraya indiği zaman, burada
kötülük gördüğünde ki halini bir düşün… Peygamber,
oturduğu yerden başka ülkedeki savaşları canlı izleyip
arkadaşlarına anlatmıyor muydu..bu iş herkese mahsus
dur.. “insansan” manasını yakalamış olana
mahsus..yoksa insan suretindeki hayvana değil..Bismillah
diyoruz ya= Allahla olan adama mahsustur bu manalar..cevizin
özüne geldiğinde; Allah’ın manası ile, nefesi ile,
seninki aynıdır..bu kadar büyük sermayeye sahibiz,
Allah’a şükür yok.. neden sermayemizi çarçur
ediyoruz?..dinleme konusundaki noksanlığımızdan
delilleri göremediğimizden-anlayamadığımızdan..
…..arkadaşıma
gidecektim.. ona dedim ki: şimdi annen bana
şöyle diyecek..” hocam Hızır a.s söyle de bana bir söz
söylesin de uygulayayım”..bende ona
diyeceğim ki:” Hızır’ın sana söyleyeceği söz Kur
an ayetlerinden başka bir şey değildir ki..Hızır’ın bir
sözü, Allah’ın ayetlerinden daha mı değersizdir ki …o da
Allah’ın bir kulu…eğer fedakarlığın yoksa
kendinden veremiyorsan Allah ta var olamazsın…Allah la
senin aranda nefsin duruyor..şimdi
sen, diyelim ki Allah’tan delil istedin ve Allah sana
bir gece dedi ki : “kulum kalk.. beni sakın unutma.. her
gün, her an beni aklında tut, an,kötüye bakma. harama
dokunma..hemen kalkarsın “elhamdülillah”.. ben Allah’tan
mesajımı- dersimi aldım dersin..ya huu!. Adem’den beri
bunu söylüyor Allah…sen Allah’ı unutursun ama O’nun
unutması mecazidir.. O hiç unutmaz...”kul günah işler ve
derki :Rabbim beni affet..ve Rabbi der ki: kulum Beni
tanıdı”.. bu hadistir....bu Allah’ın bize verdiği
değerdir..bazen biz hiç farkına varmayız.. neredeyse
Allahlığa soyunuruz..”bende yapıyorum işte” deriz..bazen
de cahillikle bunu yaparız..her iki durumda da
gafletteyiz ama cahilin(bilmeden yapanın) açıları ve
bilgili inatçı kişinin değerlendirmeleri farklıdır..
şu yerlerde, göklerde uçan kuşlar var ya.. onlar bile
başlı başına bir ümmettir..başları var.. kanunları var..
yani sizin neyiniz varsa onlarında vardır..yeter
ki sen araştır, dinlemeyi öğren..bir defasında ramazanda
itikafa girdim.. 10 gün kur an dan sadece bir ayete
bakıp onu düşündüm.. aynı ayeti ne kadar okursan oku,
hep yeniden farklı bir mana ile okursunuz ..hep o ayetin
manası açılır, hatta gözünle görürsün..
Atlas- Hint okyanusu böyle
gelmişler, serum iğnesinin deliğinden geçmeyi
çalışıyor..senin anlayış imbiğin o kadar ince diye
düşün.. manayı da öyle okyanuslar gibi çok..kaç zamanda
geçer o mana ?o zamanlar geçer, biter.. manalarda
geçer.. ama yinede mana bitmez..Allah derki: benim
ayetime mana vermek istediğinizde bütün okyanusları 7
defa doldurup boşaltsanız mürekkep diye.. kalemler
biter.. mürekkep biter.. benim sözümün manası bitmez
der..ama bu nasıl olur?..her kul kendi dinlemesi
oranında farklı anlar.. ne kadar dikkatle bakıp
izliyorsa,ne kadar ölçüp biçmesi hassassa o kadar mana
alıyor.öbür türlü ,”aa.. öyle.. dedi.. der”… işte o
kadar dinlediğin için aldığın manada o kadardır.
“bizim ayetlerimizi yalanlayanlar aslında şuna benziyor
der” ayet..şimdi bu ayeti şekillendirin..bir adam
var..gözü kör, kulağı sağır ve duymuyor..gitsen
yapışsan, kendince tehlikede sanacak ve
korkacak..diyelim bir tehlike var.. araba çarpacak.
anlasın diye çekiştiriyorsun.. ama adam anlamıyor..hz
Peygamber şöyle demiş..”Benimle sizin aranızda ki örnek
şuna benziyor.yanmakta olan bir ateş var.. Ben sizi
eteklerinizden çekiştiriyorum.. siz ise o ateşe atılmak
istiyorsunuz?”işte böyle kör sağır bir adama ne
yapacaksın.? senin onu kurtarmak istediğini anlamıyor ve
itiraz ediyor .ne yapacaksın?..dinde zorlama
yoktur..irade ile olur..çünkü o gerçekte kör ve
sağır değil..gözünün kulağının,ruhunun aklının gönlünün
değerini vermediği için yok hükmündedir…
….böyle
insanlar için ayet derki:o gün, o cehenneme gitmiş
perişan haldeki kişiler diyecekler ki
“o gün dinleyebilseydik,
dinleyenlerden,dinlediğimizi aklımızla
değerlendirebilseydik, şimdi bu ateşte olmazdık”…Allah
onları akılsızlar hükmünde değerlendiriyor.. ama
gerçekten akılsız- deli- algılaması yok hükmünde
değil..aklı var onun.. verilerinin değerini
vermiyor..hakikate gözünü kulağını kapatmış..sen böyle
adamı Allahın yanına dik, o gene derki; nerde Allah,
nerde Allah?...bunu şekillendirdim ki, o adamın halini
anlayabilelim diye..Allah
onlara sonra derki..”bir gün perişanlığa düşseniz o
zaman kimi çağıracaksınız?”o yüzden daima temiz
düşünüp temiz hareket edelim..kimle karşılaşırsak
karşılaşalım onların hayrına düşünelim.bencil kişi
Allaha katiyen yaklaşamaz...
kişinin
hali, vakti,,her şeyi yolundaysa, o
lezzetçidir..lezzetçiler az gelişmiş toplumlarda değil
çok gelişmiş toplumlardan çıkar..ve
insanoğlunun lezzetlerinin sonu yoktur..ve hayat bu
uğurda heba olur gider..Allah,
böyle haldeyken:” beni unutuyorsun, ama elinden en ufak
bir şeyi aldığımda o zaman beni anıyorsun” der..Allah’ü
Teala kendisine giden bütün durakları insanın kalbine
işlemiştir..ondan dolayı da
Allah, kendinden başka hiçbir lezzet durağını kalıcı
yapmamıştır…o lezzetlerin kalıcı olması insana ihanettir
aslında..insan aldığı lezzetten sonra ondan bıkmaya
başlar..onun alameti, tüm lezzetleri deneyerek
bırakacaktır..ve en son durağa Allah kendisini koymuştur..”kalpler
ancak Allah la mutmain olur”..onun dışında
hiçbir obje ile durmaz..sürekli gitmek- yükselmek
ister..” gitmek istiyorum.. hiçbir şeyden lezzet
alamıyorum” der..o yaşadığı her şeyi sıfıra iter..tüm
lezzetleri tattıktan sonra nefret edip bıkacaksın..sonra
bu yolun iki çıkışı vardır..ya sonsuza ulaşıp kalbin tam
huzur bulacak mutmain olacaksın …yada bu dünya hiçbir
şeye yaramıyor dersin, intihar edeceksin..insanların
çoğu böyle yapmıştır ve yaparlar..Tolstoy derki :ben
intihar edecektim fakat cesaret edemedim ..av
silahlarımı saklardım ki kendimi vurmayayım diye.. o 46
yaşından sonra Müslüman oldu..o yaşa dek hep hafakanlar
geçirdi..
Allah
burada şunu işaret eder..senin fıtratına Ben bu yolu
zaten koymuşum..sıkışınca hemen kimi çağırıyorsun?
..Beni.. anla ki ,Ben, senin damarında nefesinde varım..o
lezzetler bunu perdeliyor..bunu hepimiz yapıyoruz..her
insan böyledir..bu unutup hatırlamalar da anlatır ki
insanoğlu kıymet bilmez..ayet”:o
gün bu nimetlerden sorulursunuz”….ama dinleyene
göre bu ayet değil mi?her şey bir nimettir..”ne kadarda
az şükrediyorsunuz*
bir kardeşimizi gördüm..kolları bacakları
kesik..yürümesi yuvarlanma şeklinde.. kolları bacakları
ilk kesildiğinde Allaha hep sitem ediyordu..sonra ise o
olayı anladı ve şükretmeye başladı.. daha sonra ise
şükrünü eda edememenin acizliği ile yalvarıyordu..engelliler
ne der bize?..bize acımayın,bizde sizin gibiyiz,,bize
kendiniz gibi davranın ve bize iş verin..biz mutluyuz
derler..onunla konuş bak, o, senden daha mutludur..
çünkü biz onların frekansını anlayamıyoruz.. onları
kendimiz gibi sanıyoruz..şöyledir o kişi; hangi
konumda olursa olsun hep şükrünün ne kadar aciz olduğu
halindedir..ya öyle şey olur mu deme..o sana göre
öyle..olacak en kötü halde bile şükrümüz
yetersizdir..her şey nimettir.. nimetin içinde yüzüyoruz
algılayamıyoruz..mutlu değiliz biz..tüm sıkıntılarımız
bu yüzden. böyle insan terörist olur ve insanlara hep
zarar verir..bir dükkanda ne varsa kokusu odur, satacağı
malzeme odur..mutlu insandan zarar gelmez..
her şey
bizim mutluluğumuz-hizmetimiz için yaratılmıştır.yerde
gökte ne varsa..cennete bile arz denilir.. göklerin
genişliğine bile…arz
demek:” aman olarak bir insanın dayanabildiği,
oturabildiği alandır”.. yani bir insanın hayatını
sürdürebildiği her yer. ve içindekileri sana hizmet için
yarattım der Allah..eğer o nimetler bizi mutlu etmiyorsa
o sendendir..yani o eşyaya yaklaşımı-nimeti algısı
yoksa, ne kadar çok eşya- nimet olursa olsun o kişi
mutsuzdur..
…dedim ki Rabbim, bana evladını kaybetmiş bir babanın
halini göster..
bir baktım ki sanki kalbine bir bıçak saplanmış, böyle
aşağıya dek o kesilmeye devam ediyor.. işte evlat acısı
böyle..Rabbim dedim birde ,babasını kaybetmiş evladın
halini göster..birden bizim memleketteki dağı
gördüm..buradan oraya dek dağ.. işte o sırtını
yaslandığın dağ kalkmış oluyor..sosyal çevrende bu dağa
benzer..sen sosyal çevreden ayrılırsan kendini “ paaatt
“diye düşmüş görürüsün..eşi ölen bir insan neye benziyor
dedim..?aynı anne babasını kaybetmiş kişiye benzer….en
kötü evliliklerde de böyledir..o zaman elden çıkmadan
varlığın kıymetini bilmek, her şeyi üzmemek lazımdır..
hayat
iki uçludur..bir ucu hoşluktur diğeri sevmediğiniz
şeylerdir..ama
bunlar olaylara vakıf olmak için gereklidir..bu uyarı ve
dürtülmedir..lezzetçileri imtihanlar uyarır..şöyle
derler.. kişi daima kendine eziyet ede ede Allaha
gidebilir.. ya da, aç susuz kala kala Allaha gidebilir
ve kişi ,lezzetleri tada tada da Allaha gidebilir.hepsi
doğrudur..nimetler insanlar içindir.. onları yerli
yerine kullanamadığın da kötüdür..kalpleri
taşlaşmışlar :
hadiseden manayı çıkaracak
olan kişinin duygularıdır..kişi duygularını kaybettiyse,
onun maddesinde de bir şey çıkmaz..aslında taşın
toprağında duyguları var..bizim frekansımız farklı ise
onların duygularını anlayamıyoruz..adam
düşünün, babası ölüyor arıyorlar ve diyor ki:” ya siz
ilgilenin, benim işim var”.. ya kardeşim, bütün ilişkin
senin işin mi? hiç mi sosyalliğin duygusal alanın yok..
o iş seni bitirir ve tek bırakır..insanlar seni dışlar
ve yalnız bırakır,senin insan olmadığını düşünür.. o tür
bir insan kim bilir işçisine, evladına, ailesine nasıl
davranıyordur..biz duygularımızla insanız ..vefa
temeldir..biz değerlerimizle varız..kişide vefa yoksa,
değer verme yoksa ,utanma duygusu yoksa, o insan
gerçekten çürümüştür.. o kişinin kalbi ölmüştür..tüm
lezzetleri bile sürsen ters algılar.. sıkıntıları ver
uyarmak için, kalbi algılamaz artık..Allah:”onların
kalplerinde hastalıklar var” der..doğruyu yanlış-
yanlışı doğru algılar..yeryüzünde fesat çıkartma,
bozgunculuk yapma desen, derki;hayır, ben düzeltmeye
çalışıyorum.. sen anlayamıyorsun..problem arka
planda..kalbin katılaşmasının arkasında şeytanın onu
süslemesi de var..ama bunlar hep imtihan için..
her şeyin güzel olduğunu düşün.. her şey güzel ve
doğru.. hadi sizi imtihan ettim.. böyle imtihan mı olur?
o oyun eğlencedir..imtihansa eğer;ciddi soru ve
onun seçenekleri vardır..ve sen seçeneğini aklınla,
kalbinle, iradenle kendin seçeceksin.. bir insan ne
kadar olaylara hassas davranırsa, o hassaslığı ona
uyanıklılık sağlar..mesela olayları duyar duymaz ,hadise
kendiliğinden şekillenmiş gibi, o olayı çözer..kişi bu
hassas bakışa sahip değilse zaten unutur..olayın başı
ile sonunu unutur..Allah
derki: “verdiğim nimeti beni unutacak şekilde
sevme..beni hatırlayarak nimetten faydalanırsan o zaman
unutmazsın”..sevdiğin birini ona ait hiçbir
şeyi unutmazsın mesela..unutmayı bırak dilinden düşmez
ki zaten.. neden?önemseme oranına kadar
hafızanın-kalbin ezberleme kuvveti- derinliği
vardır..beynimizde kanallı bölümler vardır..orada
muhafaza olur..kişin kendi bedeni üzerinde de yaptırım
gücü var..insan iradesinin yapamayacağı güç
yoktur..isteseniz: ben bu dağı kaldırırım diye
inansanız, kaldırırsınız başka yolu yok..Allah
derki:” eğer inanıyorsan sen üstünsün”..
..oğlum
sordu…”baba,sen hep dersinki: “Allah’a inanıyorsan
üstünsün”…ama Müslümanlar hep geri,neden?”..eee..
oğlum diyorum.. gerçekten inanmadıkları için, ağızları
ile söyledikleri için… Allah derki:” ağzınızla
söylemeyin ,kalbinizle söyleyin..adın mümin
kendin kafir..bu nimetin kafiridir..fıkıhta şöyle kaide
var.bir ameli kafir bir de imanı küfür(Allah ı inkar )..bizlerin
çoğumuz nankör- ameli kafiriz..nankör= ekmeği -nimeti
görmemek demektir..atalarımız yerde ekmek bulur
bismillah der ve yükseğe kaldırır..yada bismillah der,
onun mikrobu bile şifa olur..onun için edebiyatçılara
çok iş düşüyor..bir kelimeye başlı başına makale
yazılmalı..çünkü toplum bilinçlenmeyle ortaya
çıkar..bilinçlenmiyorsa kuru kalıptır..milyon tane ağacı
kes.. yan yana koy.. bitti..lezzetçiler için
ayet:”her şeyin kapılarını onlara açtık..ve onlar
şımardılar..hiç ummadıkları anda da onlara sıkıntı
geldi…omuzlar düşük.çehreler kara ve beller kırık”..işte
sen bu ayetten mana çıkaramıyorsan aynı eski kavimler
gibi şekle düşersin..o zaman sen hala anlamıyorsan,
bunca asrın ne kıymeti var, senin kıymetin ne?..sen
manadan anlamıyorsun..
insanoğlunun yeryüzündeki hayatı 350 milyon senedir
var..bu zaman içinde geçen her nesil baz olarak
insan..ama şekil olarak farklıyız..kafası kare şeklinde
adam düşününüz..o bütün gıdaların, atmosferdeki
şartların, değişiklikleri ile insanoğlu şunda bu
şekilde.. ama temel DNA da aynı.. insanın algılaması
tabili bir değil ama şekle takılır ve manayı çıkarmazsa
taa 350 milyon yıl öncesine düşer..Allah iki tür ceza
verir..1. manevi ceza..bunu bilgisi çok olana
uygular..fiziki gücü arttıkça ona da 2. fiziki ceza
uygular..
ben artık Mehdi oldum, ben Peygamberim, ben Cebrail im
,hatta ben Allahım diyende çıkıyor değil mi?..
oranın ismi ile algılandığı makamlar alemi vardır..o
alemde; orada ki herkes, o isimle anılır..mesela
Cebrail makamında herkes Cebraili dir..diyelim ki misal
alemine intikal ediyorsun…İsa makamındasın orada
herkesin adı İsa..sen İsa olduğun için değil..orada
Ahmet Mehmet yok ki..o makamdan dolayı…çocuk:
“bugün Ahmet benim gibimi?” …evet..şöyle
düşün.burası İstanbul ya.. burada diyelim kimse
senin adını sormuyor.. kimse kimseden endişelenmiyor ve
korkmuyor.. o zaman ben, neden o kişiyle ilgili bir şey
sorayım ki..insanın endişeleri, bürokrasiler, hep karşı
taraftan korktuğundan dolayıdır ..ama misal aleminde
böyle problem yok ki, soru olsun..orada hangi
makamdaysan o makamın adını söylersin.. mesela
İstanbullu dersin..kişinin hatası şudur..dünyaya
geldiğinde ben mehdiyim, ben İsa yım der..belki o
anlamda söylemiyordur ama duyan öyle anlamıyor..
çocuk:eski
Mısır’da, Tutankamon’ un lahti .. 7 tabut iç içe ve her
birinin dış yüzünde farklı bir sureti var..en üstte anka
gibi..ve taçlarında o daireyi çeviren kobra var ya..
işte o Erzurumlu İbrahim Hakkının Arş tarifine
benziyor..asası filan..bir de onların ölüler kitabı var
ya.işte kişi ölür ve” Ba” sını açarlar..kurt suretli
tanrı onu alır..rehberi eşliğinde sorgulanır..kalbi bir
terazide bir kuş tüyüne karşılık tartılır..kalbi daha
hafif gelirse o,bir sandala bindirilir ve gökteki
yıldızına götürülür.. onlar da bu ilme sahipti. bunları
konuşalım mı?birde Sümerlilerinde aynı bilgiyi
bildikleri var tabii.. en eski mağara resimlerinde de
denizden gelen sandallı bilge adamlar ın yıldız ilmini,
tarımı öğrettikleri var..ve noktalar… daireler…
helezonlar var..tüm eski uygarlıklarda efsaneler ve bu
resimler hemen hemen aynı…
hoca:bir
kişin keşfi açıldığında her bir insanın bilgisi
oranında o misal aliminden bir lisan verilir..o
algıladığı dil üzerinden gördüğünü de kendini de tarif
eder.. ( bir şeyi öğrenmek istediğinde önünde tv
gibi ekran açılır ve tüm detaylarıyla olayı
izlersin..hangi tarih olursa olsun)mesela misal aleminin
bir parçası rüyalar alemidir..burada
hoca kağıda düz çizgi çekiyor.. bir yanı – bir yanı +
ve iki çizginin tam ortasına 0 yapıyor..ve anlatıyor..biri
bir rüya görse.. gidip de birine anlatsa.. o kişi de
tabir etse , o kişi ancak kendi bildiği -temsili
kelimelerden tabir eder.. diğeri de kendi bildiği
kelimelerle tarif eder..+ ve –ikisi de doğrudur..
ortadaki 0(sıfır) a kadar.. binlerce noktada
anlatılanlar da doğrudur..0 da- irşad makamında kişiye
:o kişi ne gördü, onun maslahatına, onun hayrına en
doğru ne ise o söylenir..
Sümerliler o makama kendilerimi geldi yoksa
araştırmalarıyla mı gelmişler..o anlattıklarını onlara
öğreten bir peygamber ya da velidir..o ilim, kendilerine
ait değil..ve o anlatılanlar ise sadece o velinin, kendi
ilmi kadar gördüklerindendir. hepsi değildir. insanlık
ortak bilgiye sahip esasında..Sümerler dediğin Adem’in
kaçıncı torunu.. insanlık ortak bilgiye
sahip..yeryüzüne ilk bilgi zaten ilahi olarak geldi..o
bilgi de nefislerden dolayı karışıklıklar oldu..insanların
hepsi birbirleri ile irtibat halinde zaten.. lisanlarda
da ortak kelimeler var..hangi ülke daha baskın ve
üretkense onun egemenliği sürüyor.. onun dili ortak dil
oluyor..bugünkü tv ve bilgisayar gibi.. ilk insan
başladığı zaman daha sonra çoğaldılar ve koptular,
zamanla ilkelleştiler.. Allah, zaman zaman bu toplumları
peygamberler, melekler, Hızır, İlyas’la, bazı
ruhaniyetlerle eğitiyordu..şu anda bile bu eğitim
sürüyor..bir bakıyorsun bir bilim adamına.. bir yerden
bir şey oluyor.. zaten o bilim adamı çalışıyordu.. onu
hak ediyor.. ilham ediliyor ..Allah derki: ben
göklerdeki ve yerlerdeki ve insanların içindeki
nefislerdekini açığa çıkartacağım”..kimin
vasıtasıyla açığa çıkartacak? tabii onun bunun, teknik
bilim merkezi, laboratuarlar
vasıtasıyla..
zaten birileri de destek verir..bazen bakarsın ki
Avrupalılar bir film çevirirler.. nerden
çeviriyorlar..şu anda dünyanın her yerinde 100. 000 ten
fazla Hızır meşrepli eğitilen kişiler var…onlar
eğitilirken başkalarına da fayda veriyorlar..kişiye
bir şey verileceği zaman:bir şekilde misal alemine
çekilir, yada der ki “kalbime geldi, o an” o bilgi
verilir..zaten o adam, o işte bilgilidir.. formülün
ucunu göster, onu hemen alır..o bilgili değilse ne kadar
uğraşırsan uğraş , alamaz o bilgiyi..
bu
alemde her şey bir kalbin üzerinden hareket eder..Peygamber
varsa onun kalbi üzerinden.. o yoksa Peygamberin vekili
olan Kutup dediğimizden.. ondan sonrada 300 ler denilen
Velilerle ..onlar yayın yapar ..ama onlar da yayını,”
bir kalpten” alırlar… işin esası ise “ Allah’tan
gelir”..
çocuk:tayyi
mekan tayyi zaman?.. belgeselde izledim..bir bilim adamı
bir kağıdı ikiye eğdi ..göz gibi..sonra bir kalemle en
yakın yerini deldi..solucan deliği ile geçişlerin
teorisini anlattı..ama o tarif benim dairelerime
uymuyor..ben girdapları daha doğru buluyorum. ...?
birde nefesi… birde birkaç yıl evvel izlemiştim. Bir
Türk ilim adamı demişti ki; ileride kıtlık zamanları
için, yiyecek ve fazla eşyayı depolamak için onları
zerreler haline getireceğiz ve havaya asacağız..ne zaman
lazım oldu düğmeye basıp hiç bozulmamış halde aşağı
indireceğiz ve aynı şekilde kullanabileceğiz… ve bir
başka bilim adamından da şunları duymuştum ki ,oda Türk
tü..masaya suyu dökmüştü.. ve ..tek yaptığı işin o suya
bakarak hayal kurmak olduğunu-bunun için para aldığını
söylemişti..yani “ol “dediğinde o suyun ne olmasını
istediyse onu ..bu çook genç bir adamdı ve Japon uzay
bilimi için çalışıyordu…?
Hoca:şimdi…o
tarif doğru değil..1. bilim adamı ,bir teori
makamındadır.. 2. de, iş olup bitince olayı
açıklar..eğer bilim adamı kendisi yorumlayarak izah
yapıyorsa -anlatıyorsa o gerçek değildir..bizim
kuantum dediğimiz şey var ya ..zamanı ortadan
kaldırıyorsun.. var- yok dediğinde zaman algılamasını
ortadan kaldırıyorsun ..çünkü kuantumda iki açı
vardır: “yok- var”…..
yok dediğinde yok sun…var dediğinde varsın ..”zaman yok
“dediğinde sende yoksun… çünkü sen zamana göre ayarlısın
şu anda…bu şartlarda değilsin..yani şu saatte şuraya
gittim.. bu saatte buradayım yok..o zaman,” zaman
yoksa mekan da yok”... işte lamekan denilen yer.tamamen
Allahla berabersin...orada ne yaparsan yap iradenin
üzerinden iş görürüsün..hani
filmlerde görürsün ya Alaattin in lambası var..işte o
gerçek..ama o iş olsa da, o işi o kişi yapmış olmuyor..
çocuk?..evet..lamba
doğru..insan nefes haline gelip başka yerde nasıl
bedenleniyor?.. nasıl yapıyor peki?..
hoca:bizim şu andaki hücrelerimiz, Allahın nefesi
olduğu zaman sonsuz oluyor..bir kaça bölünmüyorsun.. bir
şey ki ikiye bölünüyor çoğa da bölünür.. o açıdan Allah
bölünmez.. Allah’ı bölemezsin.. o yüzden Allah mahluk
değildir..
çocuk:hz.
Ali’nin miracı.. son putu .. ve bir baktı ki her şey
O….tekrar geriye… bir den tekrar çokluğa dönmek büyük
cihada gitmek …. ……? nefesin hakikati gibi hem tek- hem
çok gibi..?
hoca:
insanoğlu her şeyden bir şey yapacak, nefese
çevirecek.. ve bir şeyi de her şeye çevirecek..bir
nefeste her şeyi yapacak ve bu teknik olacak aynı
zamanda ..yani herkes yapabilecek..işte o haldeyken
de yine bir kesim diyecek ki: ben Allahım, onun gibi
yapıyorum, Allah yokmuş da biz bilmiyormuşuz..bir
kesimde: artık Allah’ı inkar etmek imkansız
diyecek…..tavuklar… bir ara insanlar tavukların
yumurtadan ilk çıkma halinin ısısını ölçtüklerinde
dediler ki: Allah yokmuş, biz yapıyormuşuz.. Allahın
yumurtaya genleri ,sıcaklığı ile bu ilmi, kanunlarını
yüklemesidir..genler akıllı biliyorlar..aynı bizim gibi
konuşuyorlar.diyelim vücuduna mikrop girdi ..diyor ki
:”gelin askerler” ve direniyorlar, saklanıyorlar,
saldırıyorlar..diğeri –mikroplarda saklanıyor, kana
damara gidiyor..akıllı mikroplar şekil değiştiriyor..
ilaca bağışıklık kazanıyor..işte onun akıllı olmasından
dolayı .. olayların tümü böyle cereyan ediyor..her
şeyi bir şeye çevirebilme haline geldiğimizde, yine, her
şeyi Allahın kanunu ile yapmış olacağız..fıkrada
anlatılır..o merhaleye gelmiş insan şöyle diyecekmiş
:artık ben de yaratıyorum..Allah’ta:” hele dur.. önce
bir kendi çamurunu yarat bakalım” diyecekmiş:)..insan
kendi nefesinden yaratamayacak..biz Allahın nefesiyle
O’nun nefesinin kanunlarıyla yapıyoruz bu işi..Allah’la
beraber yapıyoruz..
çocuk: …
duydum ki…bir bebeğin ikinci
ayında yüzünden tüm bildik bilmedik akrabaların
suretlerinin geçtiğine şahit oldum..çok hayret
ediciydi..sevdiklerim ve sevmediklerim, kadın ve
erkek..sonra annemi aradım ..eskiler derlermiş ki “bir
çocuk 100 günde yüzlenir” …….?
hoca: bütün çevre şartları ,güneş ,yediği gıda, her
şey , etraf da alınan nefesten bile kişi etkilenir ve
şekillenir..Peygamber demiş ki:”hiçbir insan yok ki
doğduğunda şeytan ona etki yapmasın İsa hariç”..neden?Annesi
hz İsa doğduğunda, onunla toplumdan uzak bir yere gitti
..zaten annesi de ruhaniydi..o ağladığında atmosferi de
çevresi de tertemizdi..mesela Ademle irtibat kurarsak..
O’nun hayır nefesinden her birimizin bir payı var.
Kabil’in kötü niyetinden de bize pay var..ondan dolayı
Kabil’e de,yaptığımız her kötülükten pay var..
yaptığımız iyilikten de Habil’e.. veya o
Peygamberlere bir pay var..zaten kim güzel bir iş
yaparsa ona kıyamete dek güzel bir pay var.. kim kötü
bir şey yaparsa ona da kıyamete dek pay var” anlamındaki
hadis bunu anlatıyor....
Bazen için iyilik için yanıp tutuşursun ama insanların
sana tutumundan o iyiliği yapamazsın… ..için yanıp
tutuşur ..işte o kötü niyet.. o kötülüğün de iyiliğe
böyle etkisi vardır..iyi örnekten iyi -kötü örnekten de
kötü etki vardır..nefsi temizlemek demek, nefsin kötü
etkileri ve isteklerini silebilmek demektir..
cem makamına gelince silersin.. hz.İsa cem makamında
doğduğu için= mürşid den doğma..ceme gelince nefsin
etkileri silinir…………… |