İnsan
biriminin sahip olduğu en önemli zenginlik: Beyin.
Beyin
üzerine yapılan hemen her tür çalışma, araştırma ve
geliştirme; insanlık adına yapılan en önemli
yatırımdır. “Amerikalılar uzay çalışmalarına
yaptıkları yatırımı keşke beyin araştırmaları için
harcasaydı” bu sözü bir yerlerden anımsar gibiyim.
Beyin ile
ilgili batılı çalışma gruplarına baktığınızda
imanılmaz bir çeşitlilik göze çarpar.
Nöroimmünopsikoloji gibi adlarla çalışan ve
kimilerine sofistike gelen birimler, günümüzde
Amerikan Üniversitelerinde standardize olmuş
gibidir. Adı nöro- ile başlayan ve devam eden 30’a
yakın üst dal uzmanlık araştırma grupları
sayılabilir.
Beyin
çalışmalarıyla ilgili gruplaşmaların bundan 40 yıl
öncesine dayandığını görüyoruz. 1970’li yıllarda
başlayan ilk bölünme nöroloji ve psikiyatri bilim
dallarını birbirlerinden bir bıçak darbesi gibi net
bir biçimde ayırdı. Ama bu ayrılış özde değil
tamamen materyalist bilimsel kaygılar sonucunda
gerçekleşti.
Siz
beyninizi ikiye ayırabilirmisiniz? Ama onlar ayırdı.
Bilim adına…
İlk bakışta
mantıklı nedenleri vardı tabi…Efendim, veriler çok
arttı. Çalışma grupları çeşitlendi. Vb nedenler ile
oluşan bu iki ayrı bilim dalı, şimdilerde neredeyse
dünyanın kutupları kadar uzaklar birbirlerine…
Siz
beyninizi ikiye ayırabilirmisiniz? Ama onlar 40 yıl
önce ayırdı ve şimdi birbirlerinden haberleri bile
yok.
Ancak
ayrılmayı kabullenmeyenlerde vardı. Onlar
nöropsikiyatri adıyla kaldıkları yerden ama çok güç
kaybetmiş biçimde devam ediyorlar hala. Ne nöroloji
ne de psikiyatri ilgileniyor onunla. O hem öksüz hem
de yetim.
Ve günümüzde
bölünmekten 30 parça oldular ama hala ürüyorlar
bilim adına..
Geldiğimiz
son noktada, 30 parçaya bölünen bir beyin var
ortalıkta…Her parça kendi özel kongresini,
toplantısını yapar,,, diğerlerinden habersiz…
Tek kanatlı
kuşlar gibidirler, hiçbir yere ulaşamayan…
Bütünlüğünü
kaybetmiş bakış açılarıyla, beyni
şartlanmışlıklarıyla algılayabiliyor ve
anlatabiliyorlar anca…
Bugün
ülkemizde nöropsikiyatri bilim dalı bulunmamaktadır.
Beyin bilimsel bakımdan tamamen sahipsizdir. Beyin
çalışma özürlü milyonlar, dertlerine deva için bir
gün iç hastalıkları diğer gün bir başka poliklinik
sırasında ömürlerini çürütürler. Kimileri şartlanmış
cerrah masalarında kimileri gereksiz tetkik
kuyruklarında kurda kuşa yem misali telef olur
yaşarlar.
Günümüz
tıbbi anlayışı hastalıkların ana kaynağı olan beyni
bırakmış sonuçlarla ilgileniyor. İlaçlar nedeni
değil sonuçlar üzerine etki gösteriyor. Beyin
üzerine tedaviler geliştirmekle görevli hekimler, 40
yıl öncesi parçalanmışlığı çoktan unutarak,
ilaçlarla beyne olanca saygısızlığı göstermekte bir
sorun görmeyip bu yöntemi mesleklerinin gereği
görüyor, alternatifler geliştirmiyor ve üstelik
geliştirenlere tu kaka ediyor.
Benim zavallı, yetim ve öksüz beynim. Herkes onun
eseri olan sorunlarla uğraşıyor ama kimse onunla
ilgilenmiyor. |