Mİ'RAC GECESİ DUASI
Mi'rac gecesi, Resûl-i Ekrem Efendimiz'in gökleri aşıp Sidretü'l-müntehâ'ya ulaştığı kudsi gecedir. Böyle mukaddes gecenin ihyâsı şüphesiz ki diğerleri gibi kaza ve nafile namazlar kılıp duâlar etmekle, günahlarına tevbe, istiğfarda bulunup İslami hayatta sebat dilemekle olur.
İbrahim Aleyhiselam'ın tavsiye ettiği bir duâ da bu gecenin özel duâsı sayılır.
Resûl'ü Ekrem Efendimiz Mi'rac gecesinde İbrahim Aleyhisselâm'ı görmüş, sohbet sırasında ondan şu sözleri dinlemişti:
-Ya Resûlâllah, cennet'in ağaçları,
"Sübhanallahi velhamdülillâhi, ve lâ ilâhe illâllahü vallahü ekber. Velâ havle, velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azim."
Yani: " Kim Mi'rac Gecesinde bu kelimeleri çok söyler, bu duâyı çok okursa, o kadar çok Cennet ağacı dikmiş olur, cennet meyvesi yiyebilir.
Mi’raç Gecesi:
Receb ayinin 27.nci gecesidir. Yatsi namazindan sonra 12 rek’at namaz
kilinir. 2 rek’atte bir selâm verilir. Her rek’atte 1 Fâtiha-i Serîfe, 10
Ihlâs-i Serîf okunur. Namazdan sonra; 100 defa "Sübhanallahi velhamdülillahi
ve lâ ilâhe illallahü vallahü ekber, ve lâ havle velâ kuvvete illâ billahil
aliyyil azim" 100 defa istigfar, 100 defa salâvat-i serîfe okunur. MΑRÂC GECESİNDE VE GÜNDÜZÜNDE YAPILACAK İBÂDET |
MİRAC |
“HÜZÜN SENESİ” VE PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN Mİ’RÂCI
İsrâ, gece vakti yapılan yolculuğun; mi‘rac da urûc kökünden gelen yükseğe
çıkmak veya yukarılara çıkmakta kullanılan merdiven benzeri bir vâsıtanın
adıdır.
İslâmî ıstılahta İsrâ ve Mi‘rac, Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz’in Mescid-i
Haram’dan başlayıp Mescid-i Aksâ’ya, oradan da Sidretü’l-Müntehâ’ya ve huzûr-i
Rabbi’l-âlemîne kadar devam eden bin bir hikmet ve sırlarla dolu olan
yolculuğudur. Recep ayının 27’nci gecesi vukû bulmuştur. Her sene-i
devriyesinde, bütün İslâm âleminde büyük bir aşk ve vecd ile ihyâ edilir.
Mi‘rac, “hüzün senesi” olarak isimlendirilen devrede, yani Resûlüllah
Efendimiz’in en büyük hâmisi, amcaları Ebû Tâlib ile maddeten ve mânen her zaman
yanlarında bulunan zevce-i tâhireleri Hadîcetü’l-Kübrâ vâlidemizin vefatlarıyla
sıkılan, âdeta hüzne gark olan Peygamberimiz (s.a.v.)’in huzûr-i İlâhîde tesliye
edilmesidir... Üç yıldır devam eden Mekkeli müşriklerin ablukası ve on yıla
yakın zamandır süregelen sıkıntıların sonunda Resûlüllah Efendimiz’in
rahatlaması, bunlara gösterilen sabrın mükâfatlandırılmasıdır.
Allah Teâlâ, lûtuf ve ihsânıyla şereflendireceği kullarını çeşitli imtihanlardan
geçirmiştir. En büyük ihsan ve mükâfatlara nâil olan peygamberler de herkesten
daha çok sıkıntı-ıztırap ve meşakkatlerle karşılaşmışlardır. Tabiî ki en
büyüğüyle de, iki cihan serveri Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimiz mâruz
kalmışlardır. İşte Cenâb-ı Hakk, tebliğ esnasında karşılaştığı her sıkıntıya
göğüs geren ve İslâm’ın intişârı uğrunda her fedâkârlığa katlanan Sevgili
Habîbini Mi‘rac’la mükâfatlandırmıştır.
Velhâsıl Mi‘rac, gerek Peygamberimiz ve gerekse ashâbı için, o hüzün senesinde,
büyük bir tesellî kaynağı olmuştur.