Annesi
Sümeyye (r. anha) ile babası Yâsir(r.a) İslâm'ın ilk şehitleri
olan Ammar (r.a) Mekke'de doğdu. Aslen Yemenli'dirler. Baba Yâsir
kaybolan kardeşini aramak için Yemen'den Mekke'ye geldi. Benî
Mahzum kabilesinden Ebû Huzeyfe'nin himayesine girdi ve Sümeyye adlı
cariyesiyle evlenerek oraya yerleşti. Ammar bu evlilik sonucu dünyaya
geldi. Ebû Huzeyfe Ammar'ı çok severdi. Âdeta dede-torun
gibiydiler.
Babası,
annesi ve kardeşi Abdullah ile birlikte müslüman oldu. Hz.
Peygamber (s.a.v.) Dârü'l-erkam'da iken kapısında Süheyb b.
Sinan'la karşılaştı. İçeri girip Rasulullah'ın sohbetini
dinledi ve İslâm'ı kabul ettiler. Müslümanların sayısı bu sıralarda
otuz kadardı. Fakat kendisi müslümanlığını açıkça ilan eden
ilk yedi kişiden biridir. Mekke'de en çok işkence çeken ve bu uğurda
annesi ve babasını kaybeden Ammar, ne dediğini ne söylediğini
bilmeyecek hale gelinceye kadar ağır işkencelere maruz kalırdı.
Ona Mekke'nin güneş altında ısınmış kızgın taşları üzerinde
öyle ağır işkenceler yapılırdı ki, ömrünün son zamanlarına
kadar o işkencelerin bıraktığı izler vücudundan silinmedi. Gözü
dönmüş müşrikler bazan hırslarını alamıyorlar, onu kızgın
ateşler içine atıyorlardı. Bu durumları gören Rasulullah'ın
(s.a.v.) kalbi parça parça oluyor, onlara manen destek olmaya çalışıyordu,
işte Ammar'a duası: "Ey ateş, İbrahim'e (a.s) olduğu gibi,
Ammar'a da serin ve selamet ol."
Korkunç
işkencelerin biri daha uygulanırken Lat ve Uzza putları lehine,
Rasulullah'ın aleyhine konuşmak zorunda kaldı. Müşriklerin
elinden kurtulur kurtulmaz hemen Rasulullah'ın huzuruna geldi ve
meseleyi anlattı. "Bu sözleri söylerken kalbin nasıldı, ya
Ammar?" sorusuna, "İmanla dopdolu idi" dedi. Bunun üzerine
Rasulullah (s.a.v.), "Eğer tekrar söylemeni isterlerse yine
dilinin ucuyla söyle" buyurdular. Bu ruhsatı vermesi üzerine
Nahl Sûresi 106. ayeti nazil oldu.
Önce
Habeşistan'a sonra Medine'ye hicret etmiştir. Hicretten sonra Hz.
Peygamber (s.a.v.) onu Hz. Huzeyfe b. Yeman (r.a) ile kardeş yaptı.
Ammar, bu din kardeşinin verdiği arazide çalışmıştır.
Hz.
Ammar'ın içinde namaz kılınmak üzere ilk mescid yapan olduğu ve
evinde namaz kılmak için bir mescit ittihaz edindiği rivayet edilmiştir.
Küba'da Rasulullah'ın gölgeleneceği ve namaz kılabileceği bir
yer bulunması gerektiğini düşünerek, hemen taşları toplar ve
ilk olarak Küba Mescidi'ni yapar. İlk yapılan mescid budur.
Mescid-i Nebevî'nin inşaatında en çok çalışanlardan birisi de
Ammar'dır. Herkes birer birer kerpiç taşırken Ammar ikişer ikişer
taşıyordu. Onun bu halini gören Rasulullah (s.a.v.), "Vah
Ammar, vah Ammar! Seni azgın bir topluluk öldürecek. Ammar onları
cennete, onlar ise Ammar'ı cehenneme davet ederler. Ey Ammar! Senin
en son rızkın sulu süt olacaktır" buyurmuştur. Ammar bunu işitince,
"Fitneden Allah'a sığınırım" demiştir.
Hz.
Ammar (r.a) Rasulullah'ın bütün gazvelerine iştirak etmiştir.
Sevgili Peygamberimiz'in vefatından sonra da mücahitliği elden bırakmamıştır.
Yemame'de yalancı peygamber Mü-seyleme ile savaşırken savaş esnasında
kulağının birini kaybetmiştir. Hz. Ömer (r.a) zamanında Küfe
valiliği de yapmıştır.
Altmış
iki hadis rivayet eden Ammar (r.a), yüce ahlâk sahibi ve son derece
hakkaniyete riayetkar idi. Zühd ve takva sahibi idi. Sade bir yaşantıya
sahipti. Namazına çok dikkat ederdi. Hiç bir namazını kazaya bırakmazdı.
Bir defasında su bulamayınca toprağa sürünerek teyemmüm yapmış,
bu vesile ile de teyemmümün nasıl yapılacağını ona ve ümmetine
Rasulullah tarif etmişti. Ammar hakkında Hz. Peygamber'in çok
sitayişkâr hadisleri vardır. Ezcümle "Cennet üç kişiye müştaktır;
Ali, Ammar ve Selman" "Ammar, iki işi arasında muhayyer bırakıldığında,
o iki işin en doğrusunu seçer." "Kim Ammar'ı kızdırırsa,
Allah'ı kızdırır." "Ammar benim ashabımdır."
Yüksek
iman ve şeref sahibi olan Hz. Ammar (r.a) Sıffin savaşında Hz.
Ali'nin yaya birliklerinin kumandanı olarak cihad etmiş ve doksan yaşını
aşkın olduğu halde orada şehit olmuştur.
Hamdi
Boydak
İstanbul
- 22.10.2002
http://sufizmveinsan.com
|