Varlık
Alemi...
İster “tabiat” deyin adına, ister “doğa kanunu” veya
“Allah’ın kanunu...”
Allah’ın
isim ve sıfatlarının, (Esma-ül Hüsna’nın) kuvveden fiile çıkması, bir anlamda dışa
açılması ile, Allah ismiyle
işaret edilenin, zahir
(beliren, kendini dışa vuran) ismiyle,
varlıklar aleminde, eşya ve
olaylar halinde bize kendini göstermesi değil midir?
Öte
yandan evrende Halife
olarak var olan, sonsuzluğu algılayabilecek kimdir?
Zahir belli
olduğunda, idrak yoluyla algılandığında, batın zahirdekinden, zahir batındakinden
farklı mıdır?..
Şu halde; arz,
yeryüzü, doğa kanunları, sistemi dediğimiz nedir?.....
Doğanın güzelliklerini
korumağa kalktığımızda neyi korumuş olabiliriz?..
Esma-ül Hüsna’
da sıralanan 99 ismin belirli bir oranı, “güzellik, güzeli halk
etme, güzeli sevme” anlamlarını taşıyan sözcüklerden oluşurken,
şayet Cemil (güzel olan
ve güzeli seven) isminin mânâsı kuvveden fiile çıkmışsa ve Vedud (her mahâlde sevilen)’un mânâsı karşınızdakinde zahir
olmuşsa;
Güzel olan kim?..
Güzeli seven kim?..
Her mahâlde sevilen kim?..
Hz. Rasulullah’ın “ Şu dağı
görüyor musunuz? O bizi sever, biz de onu severiz” sözleriyle
ne demek istediğini anlayabiliyor muyuz?..
Yeryüzünün
sahibi, isim ve sıfatlarıyla, yaşadığımız
boyutta yoğunlaşırken, sonsuz ve sınırsız oluşu dolayısıyla
BEN liğini ve ZÂT’ını
bir başka boyutta bırakmayacağına, Ehad’
oluşunu "bölünmez, parçalanmaz, cüzlere ayrılmaz" vasıfları
ile varlık alemi tecezzi kabul etmeyeceğine göre;
Allah’ın Zat’ına dayanan
isim ve sıfatlar, bu alemde, görünen ve basiretle algılanan vechi
meydana getirdiğinde, Soyutun
somuttan ayrılabilmesi düşünülebilir
mi?
Kim acaba?
Kötülenen,
Aşağılanan,
Terk edilen,
Hor ve hakir görülen
Veya arzulanan...
Sizce kim!..
Ne dersiniz?..
Allah’ın
mülkünün ve hükmünün dışına çıkabilmek söz konusu olmadığına
göre...
Ahmet F. Yüksel
Londra - 28.2.2000
|