etersiz
bireylerin toplumda üst noktalara tırmanma becerisi her zaman
görülmektedir. Böyle kişilerin hareket alanlarını kısıtlamak olanaksızdır.
Ancak bilinçli bir toplum bu kişiliksizleri baş tacı etmez.
Yeteneksiz ve basiret yoksunu bireylerin, yeniden yapılanma
sevdası içinde, hayal dünyalarındaki hissedişlerle, insanlara yön vererek,
onları, bilenlerin yolundan geçmedikleri için nihayete ulaştırmaları da beklenemez.
Eksikliklerinin ortaya çıkacağını düşünenler, etrafını
dehşet ve fısıltı yağmuruna tutanlar, her alanda gizli bir nifakın yeşermesine yol açmaktadır.
Bu kişiliklerin müşterek özelliği; şartlar ölçüsünde
bulundukları bazı yerlerde makûl davranmamaları, değişik
alanlarda ise o hissiyatı terk edip, öğretici pozisyonlarda
tavır takınmalarıdır..
Şayet; yeteneksizlik doruk noktaya ulaşıyorsa veya belli bir
konu üzerinde toplanmışsa, akıl mantık ve kişilik dışı
davranışların, taciz edici, tehditkâr düşüncelerin yansıtılmasında
asla bir sakınca görülmeyecektir.
Her toplumda, şiddeti çeşitli derecelerde yaşayanlar var,
kendilerini frenleyebilenler, sadece sözel şiddete başvuruyor.
Şiddet veya hiddet duygusu da, tatmin olamamanın, içgüdüsel
bir yaşamın ifadesidir.
Kişi bunun acısını, hangi konularda yoğunlaşmışsa o
noktada çıkarmaya bakıyor.
Sevgi ve barış ortamından mahrum bırakan zihniyet, ezme /
ezdirme ilişkisinden başka bir şey getirmeyecektir.
Topluma hâkim olan böyle
bir anlayış ile,
dindar olmanın bir anlamı kalır mı?
Yeniden yapılanma, hızlı ve bilimsel değişim agresif tutumla bağdaşamaz. Bu koşullarla maalesef mistik alana adım atılması mümkün değildir..
İnsanın iç dünyası kızışınca, dış görünüm
bozulmaya, cephe kaplaması yer yer çatlamaya (surat asılması)
sırlar da dökülmeye başlar. (Az sayıda insan bu hale dayanıklıdır.)
Bu kişiler, daha kendileri arınmamışken, etki alanlarına
alabildiklerini, çeşitli vaadleri ve anlayışları
nisbetinde, mistisizme yaklaştırabilmeyi hüner olarak kabul
ederler.
Ne ?
Neden ?
Niçin ?
Gibi soruların cevabını, varlık oluşunun hikmetlerini
bilmeden, hissettiklerini tam algılayamamanın getirisiyle, müdahalecilikle
aktif olanı sekteye uğratmakta da asla tereddüt etmezler.
Toplum iyi tanıyamadığı
böyle kişilere güvenle bakamıyor.
Gerçekten tarafsız olabilmek ise, basiretle mümkün. Gerçek
eğiticinin sözlerinde tehdit, yukarıdan atma ve hamasi
palavralara rastlamak mümkün değildir.
Her şey geçip gidiyor;
bu vahim durumun ivedilikle değişmesi gerekiyor.
İnsanlar, böyle
bireylerin kifayetsizliğini fark edip mistisizmin hedeflediği
tek bilinç, tek şuur çatısında, tamamen bir dayanışma içinde
bulunmaya, tek vücut gibi hareket etmeye gerek duymalıdır.
Yetersizliklerin
basiretle karşılanması, davranış biçiminde hoşgörü
yatması, hataların devamında ise müdahale edilmesi şarttır.
Yetersizliği tesbit
edilen kişilerin hataları bulunurken ve beğenilmeyen şartlar
gözlemlenirken, basiretli adımlar atılmalı, mistik bir hoşgörü
içinde bulunulmalı, onları tekrar kazanabilmek, kalkındırabilmek
için yardımcı olunmalıdır.
Tarih boyunca ilmin yüz
akı olan insanlara şiddetle karşı koyulup yüz kızartıcı yakıştırmalar yapılmıştır. Onlar bu zihniyetleri mütebessim çehreyle karşılamışlar,
Teklik anlayışı ile yaşayıp âlemleri seyredegelmişler, tabiri caizse “Yılanı bile deliğinden çıkartan”
sözlere gülüp geçmişlerdir.
Duygular ile değil,
Muntakîm ismi gereğince tavır alabilme, muhatabın yaptığı
eylemin basiretsizce olduğu bilincini aksettirme, menfaatsiz
ilişkilerde bulunan ve
ancak doğruyu müşahede edebilen basiretli insanların işidir.
Kişisel korkular, sıkıntılar ve vehim kalkmadığı sürece, insanın öz benliğine ulaşması
ve bir başkasına yardım edebilmesi asla düşünülemez.
Bu çerçevede ılımlı, tarafsız örnekler sergilemek,
toplumun anlaşılmaz hantallığını hareketlendirmek için, insan kendine yakışanı yapmak zorundadır.
Bireylere tanınacak
bir hoşgörü ortamı Allah nizamının gereğince olmalıdır.
Zira, kişilerin kendi aralarındaki elektriklenmeyi artırarak
, mistisizme hizmet etmeyi düşünmeleri, adanmışlığın değil,
belki yetersizliğin ifadesidir.
Bu olguyu hatırlamayan
insanlar, zaman içinde doğal olarak yerlerini bulacaktır.
Şüpheniz olmasın,
İlahi Adalet mutlaka tecelli edegelecektir.
İstanbul
- 06.7.2000
http://afyuksel.com
|