Tarif
etmeye çalışacağım insan sıradan biridir.
Onun
belirli bir kimliği, şahsiyeti yoktur.
Nefsinin
ve Bedeninin hakkını verendir. Farzlara riayet etmeye çalışır.
Kabul
edileceğine inandığı her soruyu doğru biçimde cevaplandırır. Sır
verenin sırrını açmaz.
Küçükle
küçük, büyükle büyük olur.
Menfaate
dayalı ilişkilere girmeyi riyakarlık olarak düşünür.
Saygısından
taviz vermez.
Belli
tutumlarda ısrar, haksızlık üzerine haklılığını inşa etmez.
Anlattığı
kaba şeyler bile, insanın kendini aşması içindir. İlk bakışta
sıradan gelen sözlerinin derinliğine inildikçe belli bir anlam taşıdığı
görülecektir.
Bireyselliğin,
kendi konumumuza ve algılarımızın sınırlı yapısına göre var
olduğunun bilincindedir. Halkın yükselen değerlerine yüz vermediği
için hor görülmeye alışıktır.
Patlama
biçimindeki eylemlere katılımı olmaz. Tasvip de etmez. Tepkisiz
olmak onun için daha büyük bir başarıdır.
Kendisi
için ayrı bir portre çizmekten kaçınır. Basit ama net insanların
sınıfında yer almaktan hoşlanır.
Aldatılmanın
bireye getireceği edinimler onun için çok değerlidir.
Hüzün
ve çoşku gibi huylara pek itibar etmez.
Sınırlı
kalan gerçeğin farklı boyutlarına ulaşmayı arzu eder. Bu şekilde
mahkum olduğumuz boyutların duvarları ortadan kaldırılacaktır.
Hakikat
yolunda büyük acıların çekilmesi gerektiğine inanır.
Evrensel
bilincin kendini daha rahat ifade edebileceği ortamları arzular.
Sistemin
sistemli bir eleştirisini yapmayı öngörür. Ona göre bir sistem,
“sistem” adını hak edecekse şiddet kullanmayan her türlü
cereyana, her türlü fikre ‘Hoşgörülü’ olmak zorundadır.
Kendine
özgü davranışlarla fikirlerin önünü kesmeyi düşünmez.
Etrafındaki
insanlar onu severler, yapmacık hareketlerden hoşlanmaz, kimse karşısında
el pençe durmaz, tahakküm etmez.
Bir
kez söyler, böyle öğrenmiştir. Söylediği karşısındaki içindir.
Keskin gözlemciliğe bayılır. Kuşku duyguları arasında bulunmaz.
Geç
anlaşılmanın takdiri ilahi olduğunu düşünür.
Kalıtımsal
özellikleri benliğe mal etmez, sevdiği için asla ters düşünmez.
Düşmanlık etmez. İlmini, sevgisini maddi imkanlarını paylaşır.
Sevgide
ne hoyratlığa ne de sırnaşıklığa razıdır.
O
insanların bir araya gelerek doğruları ortaya çıkardıklarına
inanır. Yeterli olmadığı noktaları kabul eder.
Hatası
varsa söyler. Şeffaflığı tasvip eder. Düşkünlerin yanındadır.
Kendisi için bir şey istediği görülmemiştir. Hayal kurmaz, çoklukta
yalnız yaşar.
Teklikten
çokluğa, çokluktan tekliğe bakışı olgunlaştırmaya çalışır.
Kimsenin
yanında ayağa kalkmasına izin vermez.
Bulduğu
en basit yere oturmak onun huyudur.
Baş
köşeleri seçmez.
Az
sayıda insanla görüşür. Allah için yaşar, son nefesine kadar
O’nun izindedir.
Dostla
dosttur. Düşmanı da dostudur. Selam vermeyene selam verir.
Kendini
istemeyene gider. Dedikodu yapmaz. Yapmamayı öğrenmiştir.
Sözünün
arkasındadır.
Kovarlar
gider, çağırırlar gelir.
Hataları
örtmekte sünger gibidir.
Dostunun
hatasını kendi hatası gibi değerlendirir.
Olaylarda
fail arama huyu yoktur. Girdiği okulun kapısında asılı
“Fail Allah tır.” yazısını asla unutmaz.
Hayatı
zevk için değil, yaşanması gerektiği için yaşar.
Kimliğini,
gerçekten bir yerlerde bırakmıştır.
Kimliğin
terk edilmesinden, arındırılmasından yanadır.
Emanetin
sahibine iade edilmesini felsefenin ötesinde yaşam biçim olarak
kabul eder.
Yapay
kimliklere aldırış etmez. Sırtını da Allah tan başka kimseye
dayamaz.
Küfretmez.
küfre karşılık vermez kendine yakıştırılan ne kavram varsa gülümser
geçer.
Tartışmaz.
Denizler
mürekkep olsa ve O’nun hakkında yazılsa da karşılık vermez.
Zanlara
itibar etmez. Zanla ömrü geçene yorumsuzluğu tavsiye eder.
Bahar
gelmeden yazı düşünmez.
Eleştirisi
kendisi içindir. Daima verici olmayı düşünür. İzzeti için yaşar.
Şikayet
etmez. Edeni sever ayıplarını bulana dua eder.
Yıpratılan
insanın güçlü olacağına inanır.
Duygularını
mistizmin perdesi altına sokmada mahir değildir.
Kimseye
sahip olmamıştır, olmayı da düşünmez. Sahip olacağı şeyin,
bir gün onun başına bela açacağını bilir.
Duygusallığı
sevmez. Duygusal olana yardım da etmez. Gönlü onun bu hallerden
kurtulmasından yanadır.
Sükut
eder, neden sükut ettiği pek
anlaşılmaz.
Tahrik
edici hareketleri dondurur.
Korku
ile bir iş yapmaz, yapanı da kınamaz.
Kinayeli
konuşmaz. Alaycı hiç olamaz.
Kalbinde
Allah sevgisi vardır. Hiçliği Allah kavramı ile bütünleştirmiştir.
Söylediklerini,
ayetlere/hadislere dayandırmaya özen gösterir.
Ne
diyeceğini düşünür, yorumları kendi için değildir. Bireysellik
katmaz.
O
asla bir idol değil, çok basit bir insandır.
Anlayanı
çok azdır. Anlaşılmayı da istemez.
Ön
yargılı olmayın diyenin destekçisi, sözünü tutmayanın
neferidir.
Kaybı
yoktur, kârı da yoktur.
Allah
ona basit olmayı öğretmiştir. Bu haliyle mutludur.
Dostluğun
beşeri bir duygu olduğunu kabul eder.
O
bir veli değildir.
Ona
göre insanın inandırıcı olması bazı gerilimleri yaşaması
gerekir. Birey yapaylıktan kurtulup başarıya ancak bu şekilde ulaşabilir.
Ölmeden
evvel ölmemiştir.
Bütün
duası arınmaktır.
Bilgeliğin
son derece sıradan insanlarda olduğunu fark etmiştir.
O
sıradan bir insandır.
Ahmet F. Yüksel
Londra - 27.2.2000
NOT:
Anlattıklarım düşlediğim
arzuladığım sıradanlıkla vasıflandırdığım
bir insanın sahip olduğu yaşam biçimi
ve duygularıdır. Şahsıma ait olmadığını
bir
kez daha vurgulamak isterim.
|