İnsanlık,
kendisini en çok meşgul eden, aklını ve yüreğini en çok
ilgilendiren, merak ve ilgisini çeken, inandığı ama çözemediği
yüce kudretle ilgili çok şey söylemiş, çeşitli değerlendirmelerde
bulunmuştur. Bu değerlendirmeler, insanların bilgi ve inanç
durumlarına göre farklı boyutlar almakta, hatta birbiriyle çelişmektedir.
Halbuki insanlık, böylesi temel bir konuda yeterli ve doğru
bilgiye muhtaçtır. İşte bu yüzden Allah Kuran’ da,
kendisiyle ilgili bilgileri bizzat kendisi vermekte ve bunun da
insanlık için en önemli bilgi olduğunu belirtmektedir. (örneğin
bk. Kuran, 6/95 vd; 43/52 ). Ancak Allah, Zâtının idrak ötesi
olduğunu (Kuran, 6/103), onun sıfatlarıyla ve yapıp
ettikleriyle bilineceğini belirterek sıfatlarıyla ilgili
bilgiler vermektedir. Allah’ın sıfatlarıyla ilgili olarak
Kuran’da yer alan bazı bilgiler şunlardır:
TEVHİD (Birlik)
Tevhid, Allah’ın birliği demek olup,Kuran’ın üzerinde
durduğu temel konudur. Kuran Allah’ın varlığından ziyade,
birliğini anlatmaktadır. Çünkü O’nun varlığı hakkında
insanlık hiçbir zaman kuşku duymamıştır. Tarih boyunca
ihtilaflar ve çekişmeler , Allah’ın varlığıyla ilgili
olmayıp , O’nun nitelikleriyle, özellikle de birliğiyle
ilgilidir. Bu bakımdan Peygamberler insanlığı Allah’ın
birliği yönünde aydınlatmışlardır. Kuran’da Allah’ın
birliğine özellikle şu noktalarda dikkât çekilmektedir:
1) Yaratıcı Birlik : Kuran’a göre varlığın tümü
Allah’ın elinden çıkmış, varlıkla ilgili doğa yasaları
onun tarafından konulmuş olup, evrenin tümüyle sevk ve
idaresi O’na aittir. Nitekim, Allah’ın dışında ''varlığı
ben yarattım'' diyen hiçbir ses duyulmamış, tanrılık
iddiasında bulunanlar dahil, hiçbir güç yaratıcılık
iddiasında bulunmamıştır.
Bazı kimseler bilim diliyle bu yaratıcı güce '' tabiat ''
deseler de bu, yaratıcıyı başka bir isimle isimlendirmekten
ibaret olup, neticeyi değiştirmez. Olaya mantıki yaklaşım
da aksi mevcut olmadığına göre, ''ben yarattım'' diyenin
yaratıcılığını kabul etmeyi gerektirir.
Allah sadece ''varlığı ben yarattım, ben yönetiyorum''
demekle yetinmeyerek bunu ispat etmekte, buna inanmayanların
vehim ve aldanış içinde olduklarını, zira bu kimselerin de
varlığa onun koyduğu yasalara uymak zorunda olduklarını,
herhangi bir müdahalede bulunarak onu değiştiremeyeceklerini
belirterek, konuyla ilgili birçok örnek vermektedir. Bunlardan
bazıları şöyledir: '' Güneşi doğudan doğduran O’dur,
onu kim batıdan doğurabilir?'' (Kuran, 2/258) ''Allah geceyi
devamlı yapsaydı , onu kim gündüze çevirebilirdi ?Gündüzü
devamlı yapsaydı onu kim geceye dönüştürebilirdi?''
(Kuran,28/71-72)
2)Rab Birliği: Kuran’ın Allah birliğiyle ilgili üzerinde
durduğu temel konulardan birisi de Rab birliğidir, yani
Allah’ın herkesin Rabbi olduğudur.(bk. Kuran 44/8)
İnsanlar ibadet ettikleri Rab konusunda farklı anlayışlar
sergileseler de, aslında düşündükleri Rab aynıdır. Değişik
dillerde farklı isimlerle anılsa da; örneğin
Türkçe’de Tanrı, Kuran’da Allah , İbranice’de
Yahva, kastedilen hep aynı yüce kudrettir. Bu, herhangi bir
nesnenin ; örneğin, gülün farklı dillerdeki değişik
isimlendirilişinden başka bir şey değildir. Bütün
mabetlerde tapınılan O’dur. Aranılan tek, arayış yolları
ve metotları farklıdır . Ne var ki, arayış yollarının
farklılığı , aranılanın aynılığını zaman zaman
unutturmuştur. Büyük düşünür Mevlânâ bunu şişe
temsiliyle açıklayarak: ''şişeleriniz farklı , şekilleri
,renk ve desenleri ayrı, ama içindeki aynıdır. Kırın şişeleri,
içindekinin aynı olduğunu göreceksiniz'' İşte bütün
mesele bu gerçeğin farkında olmak ya da olmamaktır.
Bugün tek yaratıcıya inanan ilahi dinlerin(Yahudilik, Hıristiyanlık,
İslam) mensuplarının gerek birbirlerine karşı ve gerekse
kendi içlerinde, aynı yaratıcıya inandıkları halde, din adına
sergiledikleri bölünmelerin temel sebebi, bizce Rab birliğinin
tam anlaşılmamış olmasıdır. Sanki ''Allah bir'' demekle
herkes sayısal anlamda bir tane Allah’ı olduğunu düşünerek,
kendi Allah’ının bir , ama diğerininkinden ayrıymış gibi
tavırlar sergilemektedir.
Aslında kimse ''Allah ikidir'' diyerek Allah’ın birliğini
inkâr etmiyor, ama ötekinin Allah’ı ile kendi Allah’ının
aynı olduğunu içine sindiremiyor. Halbuki herkesin Allah’ı
bir tane de olsa diğerininkinden ayrıysa; bu, Kuran’ın tanıttığı
''Herkesin Rabbı'' öğretisine, yani tevhid ilkesine aykırıdır.
Çünkü Allah bir demek, herkesin Allah’ı müşterek
demektir. Zira herkesin , her cemaatin , her grubun sadece
kendine ait bir tanrısı her zaman olmuştur. Kuran’ın yaptığı
şey , Allah’ı cemaat veya grupların tanrısı değil, tüm
insanlığın Rabb’ı olarak tanıtmaktır. Netice olarak,
Allah’ın birliğinin bilinçli olarak kavranılmasının
ifadesi bizce şöyle olmalıdır:
“Allah’ım” değil , “Allah’ımız” birdir. Firavun
''Benim Rabbım'' derken , Musa’nın ''Rabbımız'' demesi, işte
bu anlayışın sonucudur. Hz. İsa’nın; ''İkiyi bir
yaparsan insan olursun'' sözü de aynı gerçeğin ifadesidir.
Peygamberlerin birbirlerini onaylamasının, bütün
peygamberleri, bütün kitapları kabul etmenin imanın esaslarından
sayılmasının anlamı da bizce budur.
İstanbul
- 22.02.2001
http://afyuksel.com
|