u
sözcük Farsça'da ''yoksul'' yada ''dilenci''
anlamına geliyor. Bizde ise kendini Allah’a adayarak gerçeğin
özüne ulaşmak için tasavvuf yoluna girene
deniyor.
''Derviş'' ile ''Mürit '' eşanlamlıdır,
kendini şeyhine adamış kişiyi vurgular.
Çarpık,eksik,
karışık, hırlı yada hırsız, oynak, zıpır, beceriksiz,
yeteneksiz nitelikli bireylerin Derviş
olabilmesi mümkün değildir.
Derviş için gaye sadece “ Öğrenmek ve Yaşamaktır
“.
Yaşamak
yani hayatı özümsemek, içine sindirmektir. Bu nedenle
kendinle ve düzenle hesaplaşmaktır. Ama hesaplaşmanın
yeri .kendi
içinde olur.
Hayat ona bir “Ayna” dır. Nerede ve hangi koşulda
olursa olsun ona bakmaktan kaçınmaz...
Dervişe göre insanlık alemi merdivenin ilk basamağıdır.
Onun ruhu ve düşüncesi,
sadece bu aleme hizmet etmek için vardır.
Geçmişte yaşanan hiçbir şey, onda iz
bırakmaz. O kendinde bir yokluk ve kayıp hissi görmez.
Hüzünlü olamaz. Zira hüzün kaybetme duygusunun gün gün büyüyüşüdür.
Onda heyecan da bulunmaz, Bu duygu kaybetme hissinin yok oluşu
ile birlikte kendinde iflas etmiştir.
O bugüne ışık tutar. Dünya ile olan ilişkisini bambaşka
bir yörüngeye oturtmasını bilmiştir. “ Bilgiyi ”
“ en önemli miras ” gibi kabul eder. Bütün
kutsal kitapların “ oku ” demesi onun varmak
istediği ilk noktalardan biridir. Onlar dünya üzerinde mabet
aramazlar. Her alanı kutsal bilirler. Çalışmalarını
yüksünmeden yaparlar.
Yarını
kurmanın hırsı, tutkusu, günümüz
insanlarının sahip olduğu vazgeçilmez arzuları onda
yoktur. Dürüstlükten ve şeffaflıktan vazgeçmez, çünkü
gayesi sınırlı insani niteliklerden
arınmaktır. Kişilik analizlerinden kaçınır. Bu nedenle
daima saydamdır. Ortalıkta
efe gibi dolaştığına
şahit olamazsınız. Cebini
doldurmayı asla düşünmez. Son anda fikir değiştirmez.
Derviş hantal, obur ve şişman değil, narin ve zayıftır.
Manen aşağılanmaya razıdır. O kötü/yaramaz
damgasını bilerek üzerine almıştır. Üzüntülü de
olamaz. Onu kendini beğenmişliği ile ve şaibelerle dolu bir
hayatın içinde bulamazsınız. Anlaşılması insanoğlunun
yepyeni bir bilince ulaşmasıyla mümkün olur. Onların gülünç
olduklarına ve saçmaladıklarına şahit olunamaz.
En
büyük özelliği kitle psikolojisi ve sıradan insan ilişkisi
ve davranışlarıyla kolaylıkla uyuşmasıdır.
Derviş
kendini kayıtsız şartsız mistisizmin destekçisi gibi kabul
eder.
Derviş
yurtseverlik duygusuyla bütünleşir.
“
Ben ” lik kavramı ile birlikte yaşamaz.
Derviş
rasyonel düşünme imkânına sahiptir. Rutin konulara bile
gerekli hassasiyeti gösterir.
Derviş bir
konuyu bilmese de “ Kim hangi yandaysa bende o yandayım.”
demez. Olabildiği kadar nesneldir. Derviş sadece birbirlerine
sempati ile bakan ve kollayan bir grubun üyesi değildir.
Ciddiyete ters düşen, mantığa abes gelen ve abuk-sabuğu ayırt
eden zeki-akıllı bir beyin fonksiyonuna sahiptir.
Sizin
anlayacağınız “
Derviş ” kişiler,
ciddi kallavi olan, seçilmiş insanlardır. Dervişin yorumlarıyla
işin içinden çıkılmaz denilen dünya daha iyi tanınabilir,
yorumlanabilir. Gerçekler algılanabilir. Onlar insana aynalık
görevini üstlenmişlerdir.
Onları
alâlade bireyler görme gibi bir basitlikten sıyrılmak, mantıklı
olur. Bunları kişisel gözlemlerime dayanarak söyledim.
Onlara
selam olsun!..
İstanbul
- 23.05.2001
http://sufizmveinsan.com
Akşam
Gazetesi - 03 Aralık 2001
Popüler Bilim - Eylül 2002
|