Kayıt için burayı tıklayın

"Dua" nın kelime mânâsı, “çağırmak sevk etmek ve adlandırmak” anlamlarına gelir. Terim olarak, aşağıdakinin yukarıdakinden yani kendinden üstte olandan bir şey istemesinden ibarettir.

Sözlük ve terim anlamları bu şekilde olan duayı daha derin bir boyutta incelediğimizde onun, Allah'a imanın ve kulluğun özü olduğunu görürüz. Zira, kişi dua ettiğinde bu hususları kendi içinde yaşatmış olur. Nitekim Peygamber Efendimiz de, duanın ibadetin özü, kendisi ve önemlisi olduğunu ifade etmiş, Allah'ın, kendisine dua etmeyene gazap edeceğini haber vermiştir.

İnsan açısından duanın önemi büyüktür. Dua, kendini ve Mevla’sını bilen kulun yaratıcısı ile bir gönül bağı kurmasıdır. İnsanın bu hayat çizgisi üzerinde ayakta durup ilerleyebilmesi, gelişip yükselebilmesi ve zorluklara karşı dayanabilmesi için dua silahını kuşanması ve o enerjiyi alması gerekir.

Sözlükte “derin tefekkür ve murakabe” anlamına gelen, bir biçimiyle hiçbir şey düşünmeme, zihni mümkün olduğunca her şeyden, hatta kişinin kendisinden bile soyutlama; ya da düşünceyi belli bir kimse ve ilk prensip veya en yüce iyi ile birleştirme esasına dayanan meditasyon, bir açıdan bakıldığında bir çeşit dua olarak görülebilirse de, İslamî mânâda dua ile aynı anlamı   t a ş ı- m a m a k t a d ı r .  Ancak kelimeyi Batı'da ve Batı Asya dinlerinde rastlanan uygulamadan  ve anlamında alıp İslam aleminde yaşayan zikir ve tefekkür mânâsına kullanırsanız, bu takdirde onun da bir dua olduğunu söyleyebilirsiniz.

Yüce Allah bu dünyada sebep sonuç ilişkisi içinde icraat yapmaktadır. O,  daima önce sebebi, ondan sonra da sonucu yaratır. İnsanın ancak, başvurduğu sebeplerin sonucunu elde edebileceğini bildirir. Dolayısıyla, mesela kişinin bir sanat öğrenmesi, onu icra etmesi, esnafın iş yerini açması, çiftçinin tarlasını ekmesi, sulayıp gübrelemesi, kaliteli tohum saçması, haşeratla mücadele etmesi ...vb. davranışları yapması da  bir duadır. Bu nevî dua, inanan-inanmayan her insan, hatta hayvan için dahi geçerlidir. Bu tür dua, dünyevî  sonuç elde etme bakımından daha etkili ise de, dinî bir kazanç elde etme açısından iman , niyet ve kalbî bilincin onunla birlikte bulunması gerekir.

Ayrıca bu konular fıtrî boyut ile beraber değerlendirilebilir.Bir çekirdeğin, ya da bir çocuğun sahip olduğu istidat veya herhangi bir varlığın içinde bulunduğu zorunlu ihtiyaç da Allah' a doğru O'nun rahmetini harekete geçiren bir dua durumundadır.

Tevrat'ın muhtelif yerlerinde Hz. Musa'nın, Süleyman'ın, Ezra'nın, İbrahim'in, Danyal'ın ve diğer bazı insanların dualarından ve bunların dünyevî karşılıklarının Allah tarafından  verilip kabul edildiklerinden bahsedilmektedir.

Kur'an' da, duanın sadece insana özgü bir davranış olmadığı, aksine melek,  cin ve hatta evrendeki her bir şeyin Allah' a şu veya bu şekilde dua ettiği ifade eilmektedir. Duası olmayacak olsa insanın herhangi bir değerinden bahsedilemeyeceğini bildiren Kur'an-ı Kerim, dua ile başlamakta, dua ile bitmektedir. Kur'an'da dua, sahipleri bakımından, kavlî dua, fiilî, itikadî dua ve hal duası olarak; dua edilen kişi bakımından ise, kişisel, genel, şahsın kendisi ve başkası için yapılan dua, bizzat kendisi açısından da makbul olan dua ve olmayan dua, leyhte-aleyhte olan dua olarak adlandırılıp sınıflandırılır.

Hz. Peygamber, Ümmü Habibe'ye rızık  ve ecel gibi, Allah tarafından zamana bağlı olarak takdir ve icra olunan konularda değil de, kabir ve cehennem azabından bağışlanma hususunda dua etmesini öğütlemiştir.

Burada duanın ne olduğundan önce, ne olmadığını irdelemenin yerinde olduğunu düşünüyoruz. Dua her şeyden önce, Allah'ı bilgilendirme ve haberdar etme  değildir. İkinci olarak bir konuda Allah'ı ikna etme, O'na etki edip kararını değiştirme çabası da değildir. Zira Allah için, bu gibi yaradılmışlara özgü hususlar söz konusu olamaz. Son olarak dua, Allah'ın kendisinin koyduğu kuralları iptal etmesini, bizim için olmazı oldurmasını istemek de değildir. Çünkü O, mecbur olmasa da , uygulayacağını bildirdiği kuralları çiğnemez, keyfî hareket etmez..

İstanbul - 02.11.2000
http://afyuksel.com

 


Üst Ana sayfa e-mail