Yaratanla
her zaman, 'bir' olan,
ancak bu bağlantının asla farkında olmayan insanlar, çoğu
zaman hayranlık duydukları ve sıra dışı bir insan gibi düşündükleri
“ Evliya ” zümresi
hakkında ne hissettiklerini tam bilemezler.
Sıradan
bir insanın özü ile irtibat kurabilmesi oldukça zor bir
meseledir. Eğer insanoğlu bu bağlantıyı görmemekte
direnirse, gerçek ile barışmayacak ve birimselliğini yaşayarak
bu dünyadan göç edip gidecektir.
Ama; EVLİYA
denilen mahaller böyle değildir. Onlar kolay kolay pes etmemiş,
Mutlak Varlık ile diyoloğa girmeyi başarmıştır. Bu açıdan
bakıldığında bir velinin yaşamının incelenmesinde yarar
var.
İnanın mübalağa etmiyorum. Onların, Evrenin en ücra köşesinde uçan bir kelebeğin kanat çırpışından
tutun, kara taşın üzerinde yürüyen kara ayaklı bir karıncanın
gecenin sessizliğinde çıkardığı sese kadar hemen hemen her yerde olan bitenden haberi vardır.
Bu bilgiler naylon değil gerçek olanlardır.
Evliya, sevecenliği ve hırlı
olmayı aynı potada eritmesini bilir. O, uygulamalarını
pozitif ya da negatif yönlerde göstermekten çekinmez. Bir
veliyi sakin yaratılışlı gibi hayal edenler yanılır. Ak saçlı
bir dede olarak düşünülmeleri de büyük bir hatadır.
Genellikle, yaşayan veli bu dünyada tanınmaz.
Evliyanın normal insandan farkı, kendinde mevcut
isimlerin manalarını, kuvveden fiile dengeli bir şekilde çıkartmasıdır.
Maddi hazlardan mümkün olduğu kadar kaçar. Şuurunun bedene
bağlı olmadan yaşaması, onun öngördüğü bir yaşam biçimidir.
Evliya şekille uğraşmaz. Reklama ihtiyaç duymaz, ortalıkta
boy göstermez. Arka planda kalmayı yeğler.
Duyu organlarının hakimiyetinden ziyade, olaylara yüksek akıl ve
basiretle bakmayı ilke edinmişlerdir. Kalbini (şuurunu) ve onun
doğal bir uzantısı olan bedenini, çok iyi şekilde kontrol
etmesini bilir.
Bütün veliler, felsefi düşünce ve prensiplerini
Hz.Muhammed’den
almıştır. Velilerin ortak noktası, varlık alemini oluşturan
unsurların ne olduğunu bilmeleridir.
Onların kendi aralarındaki düşünceleri
temelde farklı bir yönde gelişmez.
Ancak, zirve noktayı yakalayanlar ile tabanda olanları aynı
kefeye koymak doğru olmaz.
Velilere göre; duyu organlarımıza hitap eden dünya,
gerçekleri yansıtamaz.
Bir kısım velilere göre
Evren gerçektir, orijindir. Bir kısmı için ise varoluş bir
görüntüden ibaret, yani hayal hükmündedir.
Veliler için zaman değil, an kavramı geçerlidir.
An sonsuzdur, tüm zamanları bünyesinde eritir; Bu Tek’in
seyrinin, bir başka türlü izahıdır. Asıl olan RUH’ tur. Ve o Ruh gerçeğin ta kendisidir.
Normal bir insan acı, ıstırap, kıskançlık, tamah, kuşku, muhteris
olma gibi duygularla donanmış bir haldedir. Bir tür ateş içinde
yanar. Evliya ise insanın bu ateşinin bir gün sönmesi
gerektiğini bilir.
Bir evliya acı tatmaz. Onu korkutacak, hüzünlendirecek, mahzun bırakıp
ağlatacak bir olayın varlığı söz konusu değildir.
Evliya; bilimin ve ölçünün değerini, evrenin parçalardan
oluşmadığı gerçeğini, her zerrede varolan Mutlak Tek’in,
bölünmez gücün
yine mutlak bir şuurla hareket ettiğini, uyum ve düzenin önemini
anlamıştır.
Evliyaya göre madde tamamen hareket halindedir.
Madde, canlı ve yaşamaktadır. Cansız gibi görünen şeyler
aslında mütemadiyen hareket halindedir. Evreni hareket ettiren
bu güç, kudret özündeki varlığa yani Allah’a aittir.
Evliyada doğruyu bulma, sezgi yanıyla değil özünden gelen bir kopuşla
(keşif) olur. Ortaya koyduğu dokümanlar tahminlere
dayanmaz. Bir kısım veliler olmuş veya olabilecek olayları
fetih sayesinde, örneğin tv ekranında, ya da beyaz perde de
oynuyormuş gibi görürler. Burada zaman faktörünün
rolü bulunmaz. Gücünü hiçlikten alan bir velinin karşısında
bir beşerin durması, bir toplumsal olayın ona karşı gelmesi
asla mümkün değildir.
Velinin toplumsal sorunlar ile ilgili problemleri değerlendirmesi,
o toplumun şartlanma ve değer yargılarına göre oluşmaz. Evliyada
mantık ve ahlaki kurallar, beşeri değer yargılarıyla ölçülemez.
Bir veli kendi menfaati için yaşamaz; ama görüntüde onun bu
içtenlikli hali sezilemez.
Veli herhangi bir şeyi kesinlikle olumsuz halde görmez.
Bu nedenle onu değiştirmek, başkalaştırmak için uğraş
vermez. O aksine, bizlerin olumsuz gibi tespit ettiği şeylerde
mükemmel bir güzelliğin izlerini bulur.
İnsan büyük bir azim ve istekle onları tanımak,
yolunu izlemek ister. Çünkü onlar, ana tema ve gerçek birer
rehberdir. Ne yazık ki, kendini açığa çıkarmayanları
bulabilmek imkânsızdır.
Aşağıda bahsi geçen ayeti kerime bize onları
tarif eden, anlatan en güzel örnektir.
“Allah, göklerin ve
yerin nurudur. Onun nurunun örneği, içinde çerağ bulunan
bir kandile benzer. Kandil bir sırça içerisindedir. Sırça
inciden bir yıldız gibidir ki doğuya da batıya da nispeti
olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın
yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık saçar. Nur üzerine
nurdur o. Allah dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah
insanlara örnekler verir. Allah her şeyi bilmektedir.
”
( Nur Suresi/
35.Ayet )
London
- 14.11.2002
http://sufizmveinsan.com
14-11-2002
Akşam Gazetesi
|