Füsûs-ül Hikem

305. Bölüm

Asliye Tavşanlı
 

[KELİME-İ MÛSEVİYYE'DE MÜNDEMİC "HİKMET-İ ULVİYYE" BEYÂNINDA OLAN FASTIR]

İmdi (buna göre) Fir'avn'ın îmânının ihlâs (halisliği) ve sıhhati (doğruluğu) hakkındaki delâil (kanıtlar) sâbit (mevcut) olmakla berâber, kendisinin azâb-ı âhirete (ahiret azabına) giriftâr olması (tutulması) lâzım gelir. Zîrâ (çünkü) üzerinde bu kadar hukûk-ı ibâd (kulların hakkı) vardır. Onun için Kur'ân-ı Kerîm'de mûmâ-ileyh (adı geçen) hakkında     يَقْدُمُ قَوْمَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَأَوْرَدَهُمُ النَّارَ وَبِئْسَ الْوِرْدُالْمَوْرُودُ {98} وَأُتْبِعُواْ فِي هَـذِهِ لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ بِئْسَالرِّفْدُ الْمَرْفُودُ    (Hûd: 11/98-99) vaîdi (kulların yaptıkları kötülüklere karşı Allah’ın cezalandıracağına dair verdi söz, yemin) vârid olmuştur (gelmiştir): Bu gibi vaîd (yıldırma, korkutma) ve ta'zîb (eziyet etme) sıhhat-i îmânlarıyla (imanlarının sağlamlığı ile) berâber, sâir (diğer) feseka-i mü'minin (günah işleyen müminler) için dahi sâbittir (belirlenmiştir, vardır). Eğer denecek olursa, Fir'avn katl-i etfâl (çoçukları öldürmek) gibi mezâlimi (haksızlıkları) zamânı kûfründe (imansızlığı zamanında) yapmış idi ve sâika-i cehâletle (cahilliği sebebiyle) icrâ etmiş (yapmış) olduğu bu mezâlimden (haksızlıklardan) ba'de'l-islâm (İslam’ı kabulunden sonra) mes'ûl (sorumlu) olmamak lâzım gelir? Buna cevap verilir ki, zulmün (haksızlığın) fenâ ve adlin (adaletin) iyi şey olduğunu akıl idrâk eder. Ve Fir'avn (Firavun) dirâyet (zekâsıyla, anlayışıyla) ve fetânetiyle (zihninin açıklığı, çabuk kavrayışıyla) kavmi arasında mümtâz (üstün tutulmuş, seçkin) idi. Binâenaleyh (bundan dolayı) akıl gibi bir ni'met-i ilâhiyyeyi (ilahi nimeti) hüsn-i isti'mâl etmeyip (iyi kullanmayıp) icrâ-yı zulm ettiğinden (haksızlık ettiğinden) dolayı elbette mes'ûldür (sorumludur).  Husûsiyle (bilhassa) Mûsâ (a.s.) kendisini, dîne da’vet/ ettiği halde hîn-i garkına (boğulma anına kadar) icâbet (kabul) etmeyip, bu da’vet esnâsında nice mezâlim (eziyetler, haksızlıklar) îkâ’ etti. (yaptı) Muhakkak bu mezâlimden (haksızlıklardan) mes’ûl (sorumlu) olmak îcâb eder (gerekir).

Devam edecek

 

 
 
İzmir -22.01.2008
asliye@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com