46. Bölüm

(KELİME-İ İBRÂHÎMİYYE'DE MÜNDEMİC "HİKMETİ MÜHEYYEMİYYE"NİN BEYÂNINDA OLAN FASTIR)

Mesnevî: 

Tercüme: "El-fakru fahrî" (fakirlik iftiharımdır) ondan dolayı âlî geldi, tâ ki tammâ' (tamahkar) olan­lardan ganîye (zengin olana) fırâr eyleyeyim (kaçayım).Hazîneleri ondan dolayı bir vîrâneye koyarlar; tâ ki ehl-i umrânın (şehirlilerin) hırsından kurtulalar. Mâdemki kana­dını koparmağa muktedir değilsin, git halvette (tenha yerde) otur; tâ ki hep onun ve bunun harcı olmayasın!"

Şerh: (S.a.v.) Efendimizin "Fakr benim fahrımdır" (fakirliğimle iftihar ederim) hadîs-i şerîfi, ehl-i tama' (tamahkar) olanlardan Ganiyy-i mutlak hazretlerine (mutlak ganiy hazretlerine, Allah’a) ilticâ etmem (sığınmam) için âlî geldi. Ben ve emsâlim (benzerim) olan ehl-i Hak (tam iman sahipleri) ,  fakrı ihtiyâr ettik (fakirliği seçtik) ve ehl-i dünyâya (ahireti düşünmeyenlere) bir şekl-i harâbîde (harabe, viran şekilde) zâhir olduk (meydana çıktık) . Zîrâ ehl-i ma'mûrenin (şehirlilerin, kasabalıların) hır­sından kurtarmak için defineleri harâbelere gömerler. Biz de vîrâne­ler gibi olan vücûdumuzdaki kenz-i irfânı (gizli sırları) bu şekl-i harâbî (harabe, viran görünüm) altında ehl-i dünyâdan (yüzü dünyaya dönük olanlardan) gizledik.

Eğer sen kanat gibi olan hünerlerini, mülk ve malını ve zînet ve ­ikbâlini (saadetini) kendinden kal' (söküp koparmak) ve kam' etmeğe (kırmaya) muktedir değilsen, bâri git halvette (tenha yerde) otur da ehl-i dünyâ (dünyalık kişiler) ile ihtilâtını (birlikteliğini) kes; tâ ki kıymetli ev­katını (vakitlerini) şunun bunun bî-mânâ (manasız) musâhebetlerine (sohbetlerine) temelluk (yaltaklanmalarına) ve tabasbuslarına (dalkavukluklarına) harc edip (sarfedip) hüsrân içinde kalmayasın.

Mesnevî:

Tercüme: "Zîrâ sen hem lokmasın ve hem de lokma-hôrsun (lokmayı yiyensin) . Ey cân, sen âkil (yiyen) ve me'kûlsun (yenilensin)! Taakkul et (düşün, akıl erdir) !"

Şerh: Ma'lûm olsun ki, insan maddeten ve ma'nen hem âkıl (yiyen) ve hem de me'kûldür. (yenilendir) Maddeten âkiliyyet (yemesi) ve me'kûliyyeti (yenilmesi) budur ki, doğdu­ğu günden öleceği güne kadar, yediği içtiği hesâb olunsa, binlerce ok­kaya bâliğ (erişmiş) olur. Fakat her hangi sinninde (yaşında) vezn olunsa (tartılsa) sikleti (ağırlığı) ,  yedi­ği içtiği mevâddın (maddelerin) sikletiyle (ağırlığı ile) nisbet kabûl etmez (ölçülemez) . Binâenaleyh (nitekim), kendi­si âkil olduğu (yediği) gibi, muhîtinde (civarında) kendisini de ânen-fe-ânen (devamlı şekilde) ekl edenler (yiyenler) vardır ve aynı zamanda da me'kûldür (yenilendir).

Vech-i ma'nevîsi budur ki, insan bir düşünceden ibârettir. Nitekim Hz. Mevlânâ (r.a.) buyururlar:

Ve her insanın derece-i irfânına ve zekâsına göre düşüncesi vardır; bundan hâlî değildir. Fakat mütevâliyyü'l-cereyân (akışı peş peşe, sürekli) olan bu efkârın (fikirlerin) gelip gitmesinde insanın aslâ tasarrufu (idare etmesinde gücü) yoktur. Eğer tasarrufu (idare etme gücü) olsa idi, herhangi bir fikri vücûdundan evvel (vücuda gelmeden önce) men' edebilirdi. (uzaklaştırabilirdi) Halbuki buna muktedir değildir. İmdi vârid olan (gelen) bir fikir, kendisinden evvel gelen bir fikri bel' edip (yutup) onun yerine kâim (mevcut) olur. Ve ondan sonra gelen bir fikir de onu bel' eder (yutar) . İnsan bu sûretle fikren ve ma'nen dahî âkil (yenen) ve me'kûl (yenilen) olur. Âkil (yiyen) ve me'kûl (yenilen) olmaktan münezzeh (beri) olan …………………………………………. (En'am, 6/14) âyet-i kerîmesinde işâret buyrulduğu üze­re ancak Zât-ı Hak (celle ve alâ) hazretleridir.

İmdi bir kimse ……………………………… hadîs-i şerîfinde şeref vârid olan (gelen) emir mûcibince, (gereğince) ahlâk-ı İlâhiyye (Allah’ın ahlakı) ile mütehallık olup (ahlaklanıp) cismâniyyeti (bedeni) onun râh-ı aşkında (aşkı yolunda) fânî (yok) ve bakâyı (devamlılığı) Hak'la bâkî olmak mertebesine vâsıl olsa (ulaşşa) ve sıfât ve esmâ-i İlâhiyye (İlahi esma ve sıfatlar) o kimse ile ve o kimse dahi, mezâhir-i esmâ ve sıfâtın (esma ve sıfatların göründüğü mahal, birim olarak) tamâmen hakkıyla (hakkını vererek) kâim bulunsa, (mevcût olsa) âkil (yiyen) ve me'kûl (yenilir) olmaktan necât bulur. (kurtulmuş olur) "V'Allâhü'l-hâdî".

<devam edecek>

asliye@hotmail.com
07
.01.2003
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail