SADİ...

İran Edebiyatının önemli şair ve yazarlarından biri olarak kabul edilir. Asıl adı, Ebu Abdullahmüşerrifûttin bin müslih eş- Şirazi’dir. (1213-1292)
Rivayetlere göre; hayatının ilk üçte birinde tahsille meşgul olmuş, ikinci üçte birini seyahatle geçirmiş, kalanını da ibadete hasretmiştir.
Bilginler yetiştiren bir soya mensup olduğu bilinir. Tahsiline Şiraz’da başlamış, Bağdat’da Nizamiye medresesinde devam etmiş, çağının büyük simalarıyla tanışmıştır.
Dini terbiye almış, bu konuda tanınmış kişilerle konuşmuştur. Hayatı daima öğretici, düşündürücü ve çekici bulmuştur. İnsanlarla konuşmak ve seyahat etmek onun sevdiği şeylerdir. Çok kez Hac’ca gittiği de rivayet edilir.
Ebu Bekir ve oğlu Sad için “ BOSTAN ve GÜLİSTAN” isimli yapıtlarını yazdı. Güneydoğu Anadolu ve Azerbeycan’ı gezdi. Karışık ve hareketli hayatının nihayetinde tekrar Şiraz’a gelerek, burada yerleşir ve ölümüne dek, tenha bir yerde yaptırdığı tekkede, vaktini okuyup yazarak, ibadet ederek ve ziyaretleri kabul etmekle geçirir. Birçok büyükler ona saygı göstermişler. Büyük bir tevazu ile her zaman içinde yaşadığı halk, hayatının sonlarına doğru, onu ermişlerden biri olarak tanımıştır.
Sadi 1292 yılında Şiraz’da vefat etmiştir. Mezarının bulunduğu semt O’nun adı ile anılır.
Kusursuz bir anlatış biçimi olan Sadi’nin uslübu basit gibi görünür, ancak kolay taklit edilemez.
Yapılarından başlıcaları şunlardır. “Takriz-i Dibaçe”, “Mecalis-i Pençgane” , “Gazeliyet”...
Buraya almış olduğumuz, en meşhur eseri “ Bostan ve Gülistan” İslam dünyası medreselerinde okunmuş, açıklamaları yapılmış ve çeşitli dillere çevrilmiştir.


* Konuşmadan bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, dilini tutamayan kimseden daha üstündür.

* Ağızda dil nedir, a akıl sahibi? Hünerli kimsenin hazine anahtarı değil mi? İçerdeki cevahirci midir, çerçi midir, kapı kapalı iken kim ne bilecek?

* Akıllının önünde susmak terbiye gereği ise de, sen yeri gelince söylemeğe bak. İki şey insanı çileden çıkarır: söylenecek yerde ağız açmamak, susacak yerde lakırdı etmek.

* Eğer cenk eri isen, öyle bir kimseyle savaş ki, ya ona ihtiyacın olmasın, ya da kaçıp ondan kurtulabilesin.

* Bahçenin gülünde beka ve gül mevsiminde vefa yoktur. Zaten bilgeler “ kalıcı olmayan şey gönül bağlamağa deymez “ demişler...

* Düşün, sesini ondan sonra çıkar ve “ kes “ dedirtmeden önce sözü kes.

* İnsan hayvandan konuşmakla üstündür. Ama doğru konuşmazsan hayvanlar senden üstün olurlar...

* Fareyi tutarken  kedi aslandır; kaplanla savaşınsa fareye döner..

* İyilik için söylenen yalan, fitne koparan doğrudan iyidir...

* Her sözü padişaha geçen kimse iyilik dışında bir şey söylerse yazık olur.

* Yeryüzünün en küçük dağı “ Tur “ dur. Ama Allah katında değeri en yüce olan da odur...

* On tane derviş bir kilimde uyur da iki padişah bir iklime sığmaz.

* Allah adamı ekmeğin bir yarısını yerse öbür yarısını yoksullara verir. Padişah, yedi ülkeyi alsa bile, bir başka ülkenin sevdasındadır...

* Tıyneti kötü olan kişi iyilerin nurunu kabul etmez. Kabiliyetsizi terbiye etmek, kubbede ceviz durdurmak gibidir..

* İnsanla birlikte büyüse bile, kurdun eniği yine enik olur..

* Çorak toprak sümbül bitirmez. Kötülere iyilikte bulunmak, iyilere kötülük etmek gibidir...

* Ben kimsenin gönlünü kırmayabilirim. Ama hasetçiye ne yapayım, o kendiliğinden azap içinde...

* Adem oğulları aynı vücudun uzuvlarıdır. Çünkü aynı cevherden yaratılmışlardır. Felek bir uzva elem getirirse, öbürlerinin huzuru kalmaz. Ey başkalarının acısıyla kaygılanmayan, sana insan demek yakışık almaz...

* Nimet içinde iken dostluktan söz açıp, kardeşim! Diyeni dost sayma. Dost, dostunun elini onun perişanlığında, çaresizliğinde tutan kimsedir..

* Mazlumun gönül dumanının zalime ettiğini, kızgın ateş üzerliğe yapamaz...

* Aslan hayvanların başında gelir. En adi hayvansa eşektir. Oysaki akıllıların hepsi, yük çeken eşeği, adam paralayan aslandan üstün görürler.

* Her an sana lütufkar olan kişi bu uzun zamanda bir defa sana sitem ettiyse onu hoş gör.

* Dostuna sana düşmanlık edebilecek kadar kuvvet verme.

* Alemde zaten vefa yok imiş, yahut şu zamanda herkes vefasız. Kimse yoktur ki; ok atma ilmini benden öğrensin de sonunda beni nişan almasın.

* Koyun çoban için değildir. Belki çoban onun hizmeti içindir.

* Dünya dirliği çöl gibi rüzgarı gibi geçti. Acılık da, tatlılık da, güzel de, çirkin de geldi gitti. Zalim sandı ki bize zulmediyor; ettikleri kendi boyunda kaldı, bizden geçip gitti.

* Kükremiş fille savaşa kalkışan kişi, akıllı kimsenin nazarında adam değildir. Gerçek adam odur ki; öfkelense dahi saçma söylemez.

* Kendi ekmeğini yiyip oturmak, altın kemer takıp el pençe divan durmaktan hoştur.

* İnsan iyilik de etse, kötülük de etse kendisi içindir.

* Başkalarının ayıbını senin önünde sayıp döken,senin ayıbını da mutlak başkalarına söyleyecektir.

* Allah’ın kapısından kovulan kimse her yana koşar. O’ nun çağırdığı, kimsenin kapısına koşmaz.

* Pas yeniği demirin küfünü cila vurup gideremezsin. Kara yürekliye öğüt vermenin ne faydası var. Demir çivi taşa girmez ki...

* Esenlik günlerinde düşkünleri bırakma. Yoksul gönlü almak belayı savar. Dilenci yalvara yakara bir şey isteyince ver. Yoksa zalim zorla alır.

* İçini yemekle doldurma ki orada marifet nuru göresin. Burnuna kadar tıkındığın için hikmetçe boşsun.

* Dünyalığımız yok mu, derde düşeriz; olunca da gönlümüz ona takılır.

* Yoksulun sabrı zenginin ihsanından üstündür.

* Onu bunu yoklamak ayıp değildir, elverir ki; “ artık yeter “ dedirtmeyesin. Eğer sen kendini kınayabilirsen, başkaları seni ayıplayamaz.

* Yaptığı sözüne uymasa bile, bilginin sözünü sen candan dinle. İddiacının lafları boştur. Uyuyan uyuyanı nasıl uyandırır.

* Engin deniz taş atmakla bulanmaz. Gücenen bir arif henüz sığ sudur.

* Kendine zarar gelince katlan. Çünkü affetmekle günahtan arınırsın. Mademki her şeyin sonu topraktır, sen, toprak olmadan önce toprak ol.

* Acele yürüyen yol arkadaşı senin yoldaşın değildir. Gönlü sana bağlı olmayan kimseye gönül bağlama.

* Hısımın dindarlığı, takvası yoksa hısımlık bağlarını kesmek, akraba sevgisi taşımaktan daha iyidir.

* Allah’ı tanıyan bir yabancı için, O’ na yabancı olan bin hısım feda.

* Bilge, söylenmemesinden zarar geleceği zaman söze başlar ve yememekten canına doyduğu zaman lokmaya uzanır. Şüphesiz sözü hikmet olur, yemesi de sağlık getirir.

* Kişi az yemeği adet edince, gelen sıkıntıyı kolay karşılar. Eğer bolluk içinde can beslemişse, bir darlık görünce mihnetten ölür.

* Asık suratlıdan bir şey isteme, onun kötü huyundan elem duyarsın. Gönlünün gamını anlatacaksan bir kimseye anlat ki, yüzünü görünce ferahlayasın.

* Acizin eline kudret  geçince, tutar, acizlerin kolunu büker.

* Hırs azgınlığı akıllı adamın gözünü bağlar; tamah, kuşu da balığı da tuzağa düşürür.

* Birinin gönlünü bir kere kırdın mı, sonradan yüz türlü iyilik etsen de, o bir tek kırgınlığın öcünden sakın. Temren yaradan çıkar, acısı gönülde kalır.

* Eğer bir gönül kırdınsa senin gönlün de mutlaka kırılacaktır. Kale duvarına taş atma, çünkü kaleden de taş gelebilir.

* Dostların sohbetinden ıstırap duyarım. Çünkü çirkin huylarımı güzel gösterirler. Kusurumu hüner ve olgunluk sayarlar, dikenimi gül ve yasemin yaparlar. Nerde o pervasız, küstah düşmanlar ki, bana benim ayıbımı göstersinler...

* Gönle giren her şey göze hoş gelir.

* Can kaygısıyla sevgilinin muhabbetinden gönlü ayırmak dostluğa sığmaz.

* Dost kapısında ölene değil, canını sağ salim kurtarana şaşılır.

* Kişi nefsinin kötülüklerinden kurtulabilir. İftiracının zannından kurtulamaz.

* Sen işinle gücünle kalsan da elalemin dilini zaptedemezsin.

* Bir şeye, bir kimseye gönül bağlama. Çünkü gönül ayırmak müşkül bir iştir.

* Hepiniz kendi ayıplarınızın hamalısınız. Başkalarının kusurlarını kınamayınız.

* Her işte kendinden üstününü ara, bunu fırsat bil; kendin gibilerle vaktini heder edersin.

* Bir yoksul yüz türlü uygunsuz iş görse, bunun yüzde birini dostları bilmezler. Ama sultan bir tek kötülük etse, ülkeden ülkeye ulaştırırlar.

* Tam manası ile doğru olduğunu bilmediğin bir sözü söyleme. Karşılığının iyi olmadığını bildiğin sözü de söyleme.