Muhasebe:
Hergün nefsin yaptığı hayır ve şerri hesplamak demektir.
Hadiste “Siz yevmi kıyamette hesabınız görülmeden evvel,
nefsinizi muhasebe ediniz. Amellerinizi tartılmadan evvel tartınız
ve ölmeden evvel ölünüz” demiştir. Hz. Peygamber “Kim
ki iki günü hayır ve şerde beraberdir, o kimse mağbun
(aldanmış) ve şekke giriftardır (şüpheye yakındır, şüphe
içindedir.)” Her kim ki hayrı ve şerrine mağlup o
terkibiyetinde kalmada devam etmededir.
Tefekkür:
Tefekkür kalbin çırasıdır.Tefekkür giderse kalbde ziya
kalmaz.Tefekkür gibi ibadet olmaz. “Hakkın nimetleri ve
kudret eserleri ile tefekkür ediniz, fakat Zat-ı bari’de
tefekkür etmeyiniz zira tefekkür Zat-ı bari’yi ihata
edemez.” Bir başka husus zikrin fikirden efdal olmasıdır.
Ancak burada fikir kelimesini kullanıyoruz, dikkat edilmesi
gerekir. Kuran-ı Kerim’de Bakara suresinin 152. Ayetinde
“siz beni zikrediniz, ben de sizi zikredeyim” buyuruyor. Bu
itibarla zikir hakka ait bir sıfattır. Fikir ise Al-i İmran
suresinin 191. Ayetinde “ve dahi göklerle yerin yaratılmasında
tefekkür ederler” denilmiştir. Bütün bu olay kabul edildiğinde,
tefekkürün terkibiyet kayıtlarını aşma düşüncesi olduğunu
açıklayabiliriz.
İ’tisam:
Tutmak, korunmak manasınadır. Halkın yani avamın i’tisâmı
zahire, Havasınki batına, ehasın i’tisâmı ise doğrudan
doğruya Cenab-ı Hakka’dır. Avamın i’tisâmı, gücü
yettiğince zahir haberleri tasdik, va’d ü vaîdi ikrar(iyi
ve yıldırıcı, ürkütücü şeyler vadetmeyi söyleme), gücü
yettiği kadar emr-ü nehye imtisal(numune kabul etme)dir. Havasın
i’tisâmıdır ki, haberlerin batınlarına yönelip zahiren
ve batınen alaik(münasebet,alâkalar) ve avaiki(mania,engel,müşkül)
terk ve urve-i vuska i (sağlamsap :Müslümanlık) muhabbete
temessüktür(tutunma,sarılma).Ehasın(daha uyanık,hassas)
i’tisâmı (bir şeye yapışarak sıkı sıkı tutunmak) vasıtasız
olarak Cenab-ı Hakka yönelişidir. Kur’an da “ey müminler
siz hepiniz birden habli metini Kur’an a sarılınız” hitabı
avam ve havasa ait olup “Allah’a i’tisâm ediniz” hitabı
da ehassa mahsustur. Cüneyd-i Bağdadi’nin “siz hablû hûdaya
i’tisâmdan hazreti hûdaya: i’tisâm ediniz” sözü bu kısımları
anlatır.
Firar:
Halktan ve vasıtalardan hakka kaçmak demektir. Ayette
belirtildiği gibi “sizin şerrinizden korktuğum için sizden
kaçtım da rabbim bana hüküm verdi ve beni mürsellerden kıldı”
Hz.Musa’nın firarını göstermektedir. Bu husus firarın lüzumunu
ve feziletini gösteriyor.
A] Avamın firarı, eşyadan Hakkadır. (ya rabbi ben işlediğimin
şerrinden sana sığınırım.)
B] Havasın firarı, (ey rabbim ben senin sehatından affına
sığınırım, gazabından rızana sığınırım) denildi.
C] Ehasın firarında ise (senden sana sığınırım)
buyruldu.
Bu konuda Eflatun
şöyle demiş “Alem yaydır, hadiseler oklardır, insan
hedeftir, okları atan Cenab-ı Hak tır, acep nereye kaçmalı”.
Buna cevaben Hz.Ali de “kaçacak mahal yine Allah’tır demiştir.
Özet olarak tekrarlarsak:
A- Avamın firarı; cahillikten, ilme
B- Havasın firarı;Haberden(bilgiden), şuhude(yaşamaya)
C- Ehasın firarı; Masivadan,Cenab-ı Hakkadır
<
devamı var >
İstanbul
- 16.11.2000
http://sufizmveinsan.com
|