Ebû
Mûsâ'l-Eş'arî (r.a.)'den rivâyet edilmiştir:
Her şey için
bir hadd vardır. İslâm'ın hudûdu da "vera, tevâzu, sabır ve şükür"dür.
Vera ve tevâzu, işlerin kıyâm ve sebâtına; sabır,
cehennem ateşinden kurtuluşa; şükür de, cennete nâil olmaya sebeptir.
Hasenü'l-Basrî
(k.s.) hazretleri, Mekke-i Mükerreme'de,
Hz. Ali (r.a.)'nin oğullarından, arkasını Kâbe'ye dayayıp
insanlara va'z eden bir gence:
"Dînin
sebat ve kıyâmına vesîle olan şey nedir?" diye sordu.
Genç:
"Vera"dır!
dedi.
Hasenü'l-Basrî
hazretleri:
"Dînin
âfeti nedir?" diye sordu.
Genç:
"Tama"dır,
cevabını verdi.
Avâmın verâ'ı,
haramdan ve haram şüphesi bulunan şeylerden sakınmaktır.
Havâssın verâ'ı, içinde hevâ ve nefs için şehvet ve lezzet bulunan şeylerden
sakınmaktır.
Havâssın havvâssının verâ'ı ise, içinde kendi irâde ve görüşü bulunabilecek
her şeyden sakınmaktır.
Hâsılı; avam dünyayı terk ile, havâs cenneti terk ile, havâssın havâssı da,
mâsivâyı (Allah'tan gayri her şeyi) terk ile verâ'ı elde eder.