Dırar
İbni Ezver radıyallahu anh Rumlara esir düştü, türlü işkencelere
maruz kaldı. Kılıç darbeleri arasında kan revan içinde baygın
olarak yere yıkıldı ama davasından zerre miktar taviz vermedi.
Dırar
İbni Ezver radıyallahu anh korkusuz kahramanlardan... Cesaret ve
secaatiyle meşhur bir yiğit kumandan... Ünlü atı Muhabber'in sırtında
çeşitli savaşlara katılan ve arslanlar gibi düşmana hucum eden
bir cengaver... Aynı zamanda her savaş için şiirler söyleyen bir
şair...
O,
Esedoğullarının zenginlerindendi. Bine yakın devesi ve bunları güden
birkaç çobanı vardı. Babası eğri boyunlu" anlamına gelen
Ezver lakabıyla tanındığı için o da Dırar İbni Ezver diye şöhret
buldu. Asıl adı Dırar İbni Malik İbni Evs el-Esedi'dir.
Dırar
İbni Ezver 630 m. senesinde kabilesinden bir heyetle Medine'ye geldi.
Resulullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizin huzurunda
Lamiyye" kasidesini okudu.
Bu
kasidesinde o, içki, kumar, eğlence gibi zevkleri bıraktığını,
ailesini ve bütün servetini terkederek müşriklere karşı
savaşmaya geldiğini ve bu alış-verişte zararlı çıkmayacağını
ümit ettiğini ifade etti. Sevgili Peygamberimiz de kasideyi
dinledikten sonra ona: Karlı bir alışveriş yaptın Ey Dırar!"
dedi. O da kelime-i şehadet getirerek islam'la şereflendi.
Ne
güzel teslimiyet ve ne kârlı alışveriş!... Dünya zevklerinden
vazgeçip ebedi zevklere ermek... Gönlünü islam'ın nuruyla aydınlatıp
o nurla dünyaya veda etmek... Allah'ım bizlere de böylesi
teslimiyet ve kârlı alışveriş nasib et!.. O nura sahib olarak
huzuruna kabul et!.. Amin.
Sevgili
Peygamberimiz Dırar (r.a.)'daki bu samimi teslimiyeti görünce onu
çeşitli kabilelere elçi olarak gönderdi. Kendi kabilesi Esedoğullarında
çıkan Tuleyha İbni Huveylid diye birinin dinden dönerek
peygamberlik iddiasında bulunması üzerine onu, Beni Esed yöneticilerini
yakından gözetlemekle görevlendirdi. Dırar bu yoneticilerin
Tuleyha'nın gücünden korktuklarını gördü ve Tuleyha'ya karşı
harekete geçerek kabiledeki müslümanları bir araya topladı. Fakat
bu sırada iki Cihan Güneşi (s.a.) efendimizin dar-ı bekaya
irtihalleri haberi geldi. Bunun üzerine o, müslüman yöneticilerle
birlikte Medine-i Münevvere'ye döndü.
Dırar
(r.a.) çeşitli bölgelerin fethi sırasında Halid İbni Velid
(r.a.)'ın emrindeki orduda yer aldı. Temimoğulları üzerine gönderilen
birliklerden birine kumandanlık yaptı. Zekat toplanmasına karşı
çıkan Malik İbni Nuveyre ve adamlarıyla çarpıştı. Hepsini esir
alarak Halid İbni Velid (r.a.)'a teslim etti.
O,
Kadisiye, Hire, Yermük, Şam ve Halep'in fethinde bulundu. Yemame'de
büyük kahramanlıklar gösterdi. Şam civarında devam eden
muharebelerde 100 kişilik keşif kolunda düşman kuvvetlerine
yakalanarak esir düştü. Fakat arkadaşlarının şiddetli hücumlarıyla
kısa müddette kurtuldu. İkinci defa esir düştü. Bu sefer başından
çok acıklı sahneler geçdi. Türlü işkencelere maruz kaldı. Kılıç
darbeleri arasında kan revan içinde baygın olarak yere yıkıldı
ama davasından zerre miktar taviz vermedi. Onun esaret altında çektiği
işkence tüyler ürpertir. Gösterdiği yiğitlik de goğüs kabartır.
O Hirakl'in karşısında eğilmedi. Daha gür imanla islam'ı
savundu. Bu karşılıklı konuşma şöyle gerçekleşti:
İmparator
Hirakl üst üste alınan hezimetlerden dolayı çok üzgündü. Dırar
ve arkadaşlarının esir alındığını işitince çok sevindi.
Derhal getirilmesini emretti. Karşısına çıkarılınca: Arabların
fırka kumandanı Dırar sen misin?" dedi. Dırar (r.a.) da:
Evet! Peygamber yolunda sizinle harbeden Dırar benim!" dedi.
Hirakl: Kendini askerlerinin yanında mı sanıyorsun da öyle sert
konuşuyorsun." dedi. Dırar: Her nerede olsam din düşmanlarına
karşı göğsümü gere gere cevab vermekten çekinmem. Sen beni
korkar mı zannediyorsun?" dedi. Hirakl: Kime güveniyorsun?
Burasının askerlerimin merkezi olduğunu unutuyor musun?" dedi.
Dırar: İslamiyet, güneş gibi adaletiyle her tarafı kaplamağa başladı.
Hala sen kendine teselli vermek istiyorsun!" diye cevap verdi.
Hirakl: Bilmiş ol ki, şu anda vucudunu paramparça yapmak benim için
zor değil!" dedi. Dırar (r.a.) da: Huzuru Muhammed'i de bulunmuş
bir müslüman yetmiş tane Hirakl olsa hiçe sayar, tehdidine aldırmaz.
Senin son yapacağın öldürmek değil mi? Gideceğim yer huzur-u
Rasulullah'tır. İslam için terk-i hayat etmek bize her şeyden
lezzetlidir." diye karşılık verdi.
Dırar
(r.a.)'ın yiğitce verdiği bu cevaplar Hirakl'in umerasını
gazablandırdı. Her birisi ellerini kılıçlarına götürdü ve bir
ağızdan Hirakl'e: Bu arabı niçin böyle konuşturuyorsunuz? Hayatının
luzumu var mı?" dediler. Hirakl de: İcabına bakınız diye
emretti. Bir anda otuz-kırk kılıç birden Dırar (r.a.)'ın
vucuduna inmeğe başladı. Ağır şekilde yaralanarak kan revan içinde
kaldı. Kininden kibrinden küplere binen Hirakl: Sağ bırakmayınız!
diye bağırıyordu. Bu dehşetli hal karşısında daha önce islam'ı
kabul eden ancak gizli tutan General Mika ne yapacağını şaşırdı.
Gönlu kan ağlıyordu. Din karındaşının helak olmasına engel
olamıyordu. Ne çare ki sahiblense kendini de telef edeceklerdi. Bir
tedbir olarak Hirakl'e: Ey Melik! Bunu burada telef etmek ne faide
verecek. Onu tedavi edelim ve herkese ibret olsun diye halkın gözü
önünde asalım." dedi. Bu teklif Hirakl'in hoşuna gitti ve: Öyleyse
buradan kaldır. Evine götür. İyileşince asalım" dedi.
Bu
müsaadeden pek sevinen General Mika, Dırar'ı evine götürdü.
Orada gözlerini açan Dırar Mika'ya: Eğer müslümansan bana yardımını
esirgeme. Hristiyan isen insani vazifeni yap." dedi. General
Mika: Korkma ya Dırar! Muhammed'in aşkına sana her türlü yardımı
yaparım. Yeter ki, sen iyileş. Askerinle birlikte firar bile
ederiz" dedi.
Mika'nın
bu hayat bahşeden sözlerinden pek memnun olan Dırar bir kaç hafta
sonra sağlığına kavuştu. Kızkardeşi Havle binti Ezver'e bir
mektup yazdı ve Mika vasıtasıyla gönderdi. Bu sırada Antakya müslümanlar
tarafından muhasara altına alındı. Allah Teala herşeye kadirdi.
General Mika bir fırsatını buldu ve Dırar İbni Ezver ile arkadaşlarını
islam ordusu tarafına kaçırdı. Bu kahraman yiğit yeniden zırhını
giydi ve rumlara karşı: Ey ehl-i Salib!.. Evvelce esir tuttuğunuz Dırar
benim. Hamran'ı Batros'u öldüren benim" diye meydana atıldı.
Karşısına çıkan Istafanı şaşırtıp bir kılıçda yere serdi.
Oradan Halid İbni Velid (r.a.)'in üzerine yürüyen Vardan'a hucum
etti. Onu da yere serdi. Vardan öldürülünce rumlar Şam'a doğru
kaçışmaya başladı.
Dırar
İbni Ezver (r.a.) hiç bir zaman hayatını tehlikeye atmaktan çekinmedi.
Daima din uğruna feday-ı can etti. Bu savaşta onunla birlikte üç
bin müslüman şehid oldu. Kabri Ürdün'de Dırar köyünde bir
mescidin içinde bulunmaktadır. Cenab-ı Hak'tan şefaatlerini niyaz
ederiz. Amin.
İstanbul
- 06.05.2003
http://gulizk.com
|