Sevgiyi öğretenler dizimizde,
bugüne dek, hanım ve erkek ışık şahsiyetleri
inceledik.Yazılarıma bir süre ara verdiğim halde, mailime
okuyucuların tebrik ve ricaları sürekli geldi. Pek çok şahsiyeti
yazalı, uzun süre olmasına rağmen, hâlâ kişilerin
unutmamaları, özellikle öğrenci kesimin bunlardan
yararlandıklarını yazmaları beni ayrıca mutlu etti.Konya’ya
giden hiç tanımadığım dergi okuru kardeşlerin, yazımdan sonra
Şems-Tebrizi’yi ziyaret etmeleri, orada beni de anmaları, yurt
dışından dahi bazı okuyucuların duaları, yazılanların boşuna
olmadığını gösterdi. Hepsine teşekkür ediyorum.
Aylardır unutulamayan Hz. Aişe,
Şems-i Tebrizi, Hz.Amine, Hz.Esma, Veysel Karani, Hz.Şeyma,
gibi, Hz. Nesibe’de, Rasul sevgisini bizlere anlatan,
unutulmayacak şahsiyetlerden biri.
İman ettiğinde kırk
yaşlarındaydı. Akabe biatında bulunan özel kişiden bir
tanesiydi.Biat ettikten sonra ilk duası şu oldu: “Rabbim;
Rasulullah’ın sevgisini kalbimden bir an bile çıkarma”
Taif; Hıyanetin baş şehri. Mekke müşrikleri müminlere işkenceye
başladıkları, müminler cenderede sıkılmış bir halde oldukları
vakit, Taif’den gelen davetle bir umut ışığı doğmuştu. Taif
şehrinin hem havası güzeldi, hem de Mekke’ye yakındı.
Ne
yazık ki hepimizin bildiği üzere Taif umudu, davetin bir komplo
olduğunun ortaya çıkması ile acı bir şekilde sona erdi.Taşa
tutulan, Rasullah ve Zeyd kan içinde bir asma bahçesine
sığınmışlardır. Rasul; O acımasızlığa karşı dahi “Affet
onları Rabbim. Onlar bilmiyorlar”diyerek, insan sevgisini
bütün ihtişamıyla haykırmıştır.
Olayların ardındaki hikmetleri çoğu zaman sezemiyoruz.Bizim için
kötü görünen bir şeyin ardında, bazen tahminimizin üzerinde
hikmetler saklı olabiliyor.
Zalim Taif halkı içerisinden bir kadının kalbine İlahi ateş
düşmüştü bile. Başarısızlık addedilen Taif macerası, İslam
tarihinde altın bir karakterin, kurtuluşuna vesile olmuştu.
Nesibe Taifliydi. Şehrine gelip
İslam’ı anlatan, taşlandığı halde bir tek beddua etmeyen bu
insanları unutamamıştı.Kısa bir süre sonra Müslüman oldu.
Akabe biatının ardından Medine’ye
hicrette, O da Taif’ten Medine’ye gitmişti.Ondaki sağlam
karakteri fark eden Peygamberimiz, Hz. Nesibe’yi Medine
devletinin 12 kişilik yönetim kadrosuna atamıştır.Bu encümende 2
kadın vardır.Biri Hz.Nesibe diğeri de Hz. Esma. Medineli Esma.
Savaşçılığı ile meşhur, özel izinle savaşlara katılan bir hanım.
İslam’dan önce aşağılanan kadın,
İslam ile şeref bulmuş, ilk İslam devletinde 14 asır önce 2
hanım şahsiyet rol alarak, tarihe damgasını vurmuştur.
Hz.Nesibe; Uhud savaşına da
katılmıştır.Hastaları tedavi etmek amacıyla savaşa gitse de
yanına kılıcını da almıştır.Bilirsiniz Uhud savaşının iki
onemli sahnesi vardır. Birinci sahnede, müslümanların başarısı
ile yaralılara su taşıyan Nesibe, savaşın bir anda yön
değiştirerek, müslümanların aleyhine döndüğü anda Rasulün yanına
koşmuştur. Müminlerin gafletinden faydalanan müşrikler oylesine
girdiler ki savaş meydanına Rasulun etrafında onu korumakla
görevli 10-12 kişilik bir grupta savaşa girmek zorunda kaldı.Bir
anda yapayalnız kalan Peygamberimizin, yanında sadece Hz. Nesibe
vardı.40-50 saniyelik bir yalnızlıktı bu. Müşriklerden biri,
fırsat bilip saldırdıysa da Nesibe kılıcıyla onu öldürdü.
Ardından ikinci bir müşrik saldırdı Rasurullah’a. Çift zırh
giymiş bir müşrikti. Ne kadar vursa da öldürmeyi başaramıyordu.
Kendi omzundan beline dek ağır bir kılıç darbesi aldı. O sırada
diğer müminler yetişip kafiri bertaraf etmişlerdi. Bu birkaç
saniye o kadar önemliydi ki!..
Uhud’da Nesibe tam on bir yara aldı.
Buna rağmen savaşın sonuna kadar bırakmadı.Oğlu Abdullah’ın da
kolu kopmuştu. Yaralarının iyileşmesi bir yıl sürdü.Bu süre
içerisinde bile orucunu, ibadetini bırakmayan özel bir
Mümineydi.
Hz. Nesibe bundan sonraki savaşlarda da( Huneyn-Harameyn) iki
oğlu Abdullah ve Halid bin Zeyd ile katılarak, yalnızca
yaralılara bakmakla kalmamış , bizzat savaşta kılıcı ve
oğullarıyla mücadele etmiştir.
Onun Akabeden bu yana yaptığı ve
evlatlarına da öğrettiği dua şuydu: Ya Rabbi; Kalbimi
Rasulunun sevgisiyle doldur.”Bu kısa ve anlamlı dua onun
yaşamı boyunca dilindeki tek tesbihatı olmuştur.
Oğlu Halid Bin Zeyd,
Yemen’deki bir sahte peygambere karşı ordusuyla savaşa gidip,
esir düştüğünde, kendisine Rasul’ü inkar etmesi
söylendi.Bebekliğinden beri kulaklarında çınlayan o tek dua ve
salavat döküldü dudaklarından Halid’in. Sonunda parçalayarak
öldürdüler. Oğlunun ölüm haberini aldığında 58-59
yaşlarındaydı.Sahabe acı ölümü ona anlatamamıştı. Nihayetinde
işkenceyle öldürüldüğünü öğrendiğinde, şöyle dedi;Ya
Rabbi; Kalbimde büyüttüğüm Rasul sevgisinin meyvası oğlumdu.
Şükür olsun ki bu meyva cennette ancak O’na komşu olunabilecek
bir ölüm ile koptu bağrımdan. Sana şükürler olsun”
59-60
yaşlarındayken sahte peygamber
Müseylemet-ul Kezzab’ a karşı savaştı.O savaşta atı üzerinde bir
kolunu kaybetti, ama oğullarından birinin sahte peygamberi
kılıcıyla parçaladığını gördü.
Resul’ü canından çok seven,
sevgisinde ise hiçbir tereddüt yaşamayan bu güzel yüreği
inceledik bu hafta.Zaten Allah ve Rasul aşıkları pek mantık ehli
olmazlar.Onlar sadece gönül ehli olurlar. Bazen birilerinin “Bu
da aptallık”dediği tehlikelere gözü kapalı girerler.
Tarihin tozlu sayfalarına saklanmış,
bir hanım sahabe daha tanıdık.İslam tarihi sadece erkek
sahabelerle değil, aralarında en ufak bir çözülmenin olmadığı
hanım kardeşlerle de şekillenmiştir.Ne yazık ki günümüzde,
önümüze sunulan kaynakların hemen hemen tümünde, bu din için
mücadeleyi yalnızca erkekler vermiş gibi görünse de, onlarla
omuz omuza, Rasul sevdasına canlarını hiçe sayan, pek çok mümine
yaşamış, yaşayacaktır.
Dualarımızda Hz. Nesibe’yi
unutmayalım. Biz de “Rabbim; Resul’ünün sevgisiyle içimi doldur
“diye dua edelim.
“Allah’ım sev bizi, sevdir bizi,
sevindir bizi.”
(Amin)
Kaynak:
Haluk Nurbaki-Nurdan Anneler
Arzum Gürel
arzum_gurel@mynet.com
Yozgat
- 10.02.2004
http://gulizk.com
|