Medine-i münevvere'de hicretten önce İslâm'a ilk girenlerdendi. Mus'ab b. umeyr'in delaletiyle ve dinlediği Kur'an'ın tesirinde kalarak mülümanlığı kabul etmişti. Hazrec kabilesine mensup olup Hatib-i Rasûlullah lakabıyla anılırdı. Zeki, hazır cevap, gür sesli ve güzel konuşan biriydi. Konuştuğu zaman, konuşmacılara üstün gelir, dinleyicileri de büyülerdi. Kabilesi ve ashab-ı kiram arasında saygın bir yeri vardı.

Rasûlullah (s.a.v.) Medine'ye teşrif buyurduklarında, Sâbit b. Kays büyük bir süvari grubuyla onu ve arkadaşı Ebu Bekir (r.a.) güzelce karşılamış ve Peygamberimizin önünde şu konuşmayı yapmıştı:

-Ya Rasûlallah! Biz canlarımızı, çocuklarımızı ve kadınlarımızı koruduğumuz gibi seni koruyacağımıza söz veriyoruz. Bunun karşılığı olarak bize ne var? deyince; Rasûlullah (s.a.v.), "Cennettir." diye cevap verdi. Cennet kelimesini duyunca, oradakilerin yüzlerini sevinç kaplamıştı. Kabul ettik, razıyız, Ya Rasûlallah demişlerdi.

Rasûlullah (s.a.v.) o günden itibaren Sabit b. Kays'ı katibi yaptı, Hassan b. Sabit'i şairi yaptığı gibi. Nitekim hicretin dokuzuncu yılında Medine'ye gelen Beni Temim heyetinin katibine cevap vermesi görevini Sabit'e, şairlerine cevap vermesi görevini de Hassan'a havale etmiş ve Beni Temim'lilerin ikisinin de hayranlıkları sonucu Müslüman olmalarına vesile olmuşlardı.

Hz. Sabit b. Kays'ın Rasûlullah (s.a.v.)'a karşı sevgi ve saygısı sonsuzdu. Peygamberimiz'de onu sever, hastalandığında da ziyaretine giderdi. Bu ziyaretlerinin birinde ona şöyle dua buyurdular: "Ey İnsanların Rabbi! Sabit b. Kays b. ¥onu Hz. Ammar b. Yasir ile kardeş yaptı. Elçilere gönderilen emirnameleri ona yazdırdı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in katıldığı bütün muharebelere katıldı. Yaşının ilerlemiş ve kulaklarının da biraz ağır duyar hale gelmiş olmasına rağmen sırf şehit olmak niyetiyle katıldığı muharebelerde üstün başarılar gösterdi. Hicretin beşinci yılında katıldığı Müreysi Gazvesinde, Beni Mustalik kabilesinin reisi Haris b. Ebi Dırar'ın kızı Cüveyriye esir alınmıştı ve Sabit'in hissesine düşmüştü. Rasûl-i Ekrem bu esiri ondan satın alıp azad etmiş, sonrada ezvac-ı ahirât arasına dahil etmişti. Bu izdivaç üzerine ashab onun kabilesinden alınan tüm esirleri serbest bırakmışlardı. "Rasûlullah'ın akrabaları esir olmaz" diyen ashabın bu alicenap davranışı unutulmaz.

Beni Kureyş yahudilerinin erkeklerine ölüm cezası verilmişti. Onların arasında bulunanlardan Zebir'in canının bağışlanmasını Sabit b. Kays (r.a.) Rasulullah'tan istemiş idi. Zira geçmişte yapılan Buds harbinde Sabit'i esaretten o kurtarmıştı. Rasûlullah (s.a.v.), "O senin" buyurdular. Fakat adam karısı ve çocuklarını istedi. Onlar da verildi ama bu seferde mallarını istedi. Zırh ve silahı dışındaki bütün malları verildi. Ancak adam kabilesinin tüm büyüklerinin öldürüldüğünü öğrenince; "Bundan sonra yaşamanın manası yok. Bana iyilik yapmak için beni onların yanına gönder." diye ısrar etti. İnadından vazgeçmeyince infaz yerine getirildi. Karısı ve çocukları serbest bırakıldı ve malları Sabit'in velayeti altında onlara iade edildi.

Hz. Sabit b. Kays (r.a.) hakkında bir çok âyet nazil oldu. Bunlardan bazıları şunlardır. En'am suresi 141. ayetinde, "Hasad zamanının da hakkını verin. İsraf etmeyin." deniliyordu. Sabit'in, topladığı beş yüz hurma ağacının ürününü bir gün içinde dağıtıp aile efradına bir şey bırakmadığı rivayet edilir. İşte bu şekilde "israfa etmeyin" ikazı bu vesile ile nazil olmuştur.

Bakara süresi 229. âyetinde muhalaa usulu ile kadınların kocasından boşanabileceği hususundan da bahsediliyor. (Kadının kocasından boşanabileceği bir kaç yoldan biri olan muhalaa, mal vermediği teklif ve kocanın kabuluyle gerçekleşen bir boşanma ve boşama şeklidir.) Rivayete göre Abdullah b. Übey b. Selül'ün kızı Cemile Rasûlullah'a geldi ve kocasından boşanmak istediğini söyledi. Mehir olarak bana verdiği bahçeyi tekrar kendisine vererek boşandı. İşte bu, İslâm'da meydana gelen ilk hulu' olayıdır.

Hucurat süresinin ilk ayetlerinde Rasulullah'ın yanında yüksek sesle konuşulmaması isteniyor. Sabit (r.a.) bu ayetler nazil olunca evine çekildi. "Ben cehennemliğim, amellerim boşa gitti, zira sesim yüksek ve O'nun yanında yüksek sesle konuştum." dedi. Rasulullah ona adam gönderdi. Rasulullah'ın yanına gelince, hem sesinin yüksekliği hem de Allah'ın bizi yapmadığımız şeylerle övülmekten nehyetmesi sebebiyle helak olmaktan korktuğunu söyledi. Zira güzel ve şık giyinmeyi ve övülmeyi severdi. O zaman Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: "Ya Sabit, güzel bir hayat sürüp (uzun ömürlü olup) sonunda şehit olmayı ve Cennet'e girmiye istemez misin?" O da "tabii isterim" dedi.

Hz. Sabit b. Kays (r.a.) Müseylemetü'l-Kezzab'la yapılan Yemame savaşında şehid düştü. Bir Peygamber müjdesi böylece tahakkuk etmiş oldu. Sabit'in şehit düştüğü gece onu bir müslüman rüyasında gördü. Ona vasiyet etti ki zırhımı çaldılar. Falan yerde saklı, onu oradan alın. Borçlarım şu kişilere şu kadardır. Halife Ebu Bekir (r.a.) onları ödesin ve iki kölemi serbest bıraksın. Hakikaten araştırıldı ki bunlar aynı ile vakidir. Hz. Ebu Bekir (r.a.) onun vasiyetini yerine getirdi. Ölümünden sonra vasiyet edip de vasiyeti yerine getirilen Sabit hariç hiç kimse bilinmemektedir. Radıyallahû anhu.

Hamdi Boydak
İstanbul - 23.0
8.2002
 http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail