Esselamun
Aleykum ve rahmetullâh...
Rahman
ve Rahim olan Allâh'ın adıyla...
Salat-u
selam alemlerin efendisi resulullah (s.a.v.) efendimiz ve alu ashaplarına
olsun.
Bu
gün Evliyaların şahı, gönüllerin sultanı, Resûlullah (s.a.v.)
efendimiz soylu, insanların ve cinnin gavsı Hz. Sulatan Abdulkadir Geylani
(k.s.) Hazretlerinin Fethur rabbani - İlahi armağan adlı eserini meclis
meclis sizlere yollamaya gayret edeceğim. Gayret bizden tevfik Allâh'dan.
Her
okumaya başlamadan önce 1 fatiha ve 3 ihlas okuyup Peygamberimiz (s.a.v.)
efendimize ve ailesine ve ashabına ve sahabesine, dünyaya gelmiş geçmiş
bütün peygamber ve eyliyalara , bu kitabın yazılmasında ve basılmasında
emeği geçenlere hediye ederseniz, çok çok büyük tecellilere ve armağanlara nail
olacağınıza inanıyorum, Allâh'ın izni ile. Okuduktan sonra şükretmeyi
lütfen unutmayalım. Nimeti ancak şükür tamamlar.
Bu
kitabı açıkçası herkezin okuyacağını tahmin etmiyorum. Gönül
isterdi ki herkez sindire sindire okusun. Ancak Allâh'ın nasip ettikleri
okuyacaktır. Ben bütün sevdiklerime gönderiyorum. Sizlerde başkalarıyla
paylaşırsanız, mükafatınızı Allâh'dan bekleyiniz. Rabbul Alemin, azîmunşan
Allâh (c.c.) bir ayet-i şerifte "Kim zerre kadar iyilik yaparsa karşılığını
görür. Kim zerre miktar kötülük yaparsa karşılığını görür".
der.
Kitabı
okumaya başlayınca (bu kitap 900-100 sene önce yazılmış, Abdulkadir Akçiçek
tarafından Türkçeye çevrilmiştir) 1000 sene önceki ile sorunlar,
problemler aynısı ile yine zamanımızda da devam ettiği açıkça anlaşılacaktır.
Değişen sadece ortam ve nimetlerin çeşitliliğidir.
Allâh
(c.c.) yardımcınız ve idrakinizi açıcınız olsun.
NOT:
Bu esere değer veren arkadaşların bir yazım editöründe kopyala-yapıştırla
bir araya toplamaları kitabn tamamını bir araya getirmelerine vesile
olur. Bazı yazım hatalarımız olmuştur. Kusurumuza bakmayın inşallah...
Onun
rahmeti kadere uyana gelir. Bu halin sahipleri teklerdir. Milyonda bir çıkar.
Her soyda ve her kabilede bir tane ancak çıkar. Belki de çıkmaz.
TAKRiZ
Kutbü'l-ârifîn,
Gavsü'l-vâsılîn, es-Seyyidt eş-Şeyh, Bâzü'l-eşheb hazret-i pîr Abdülkadir
Geylânî (kaddesallahu sırrihussâmi) efendimizin büyük eserlerinden
biri olan Fethu'r-Rabbanî'nin Abdulkadir Akçiçek üstadımız tarafmdan Türkçeleştirilip
genç nesillerimizin istifadesine sunulmuş olması şükranla karşılanacak
bir hizmettir. Bu paha biçilmez kitabın nâşiri şeyh-i erbâb-ı kalem
Mehmed Şevket Eygi beyefendiye de milletimiz namına teşekkür ve
tebriklerimi arz ve hayırlı hizmetlerinde inâyât-i Rabbaniyeye nâil
olmasını niyaz ederim. Tevfik Cenâb-ı Zülcelâl ve'l-kemâl
hazretlerindendir.
Misbahu'l-meydan
Hâdimu'l-fukara
MEHMED MİSBAH ERKMENKUL
BİSMİHİ SUBHANEHU
VAAZA BAŞLARKEN
Geylânî
Hazretleri vaaza başlayacağı zaman, ağır ve mütevazi adımlarla
ilerler, yerine vakur bir şekilde otururdu. Üç defa Allah'a hamd ederdi.
Her hamdin sonunda biraz duraklar, sonra şöyle devam ederdi:
— Allah'a hamdim yaratılmışlarm sayısı kadar çok olsun. Arş'ın süsü
kadar hoş olmalı... Hak öz varlığından hoşnut olduğu gibi beğenilmeli.
Kelimelerin mürekkebi kadar yaygın, bilgi sonsuzluğu kadar çok olmalı.
Doğan, yaşayan ve ölenler kadar sürekli ve devamlı olsun.
O gaybı bilir. Hazır olanlar da bilgisi dışında kalamazlar. Rahmân ve
Rahîm olan O'dur. Mülke sahip O'dur. Tek olan O'dur. O, Aziz'dir,
Hakim'dir. Allâh'tan başka ilâh olmadığma şahadet ederim. O'na eş
olamaz. Mülk O'nun, hamd O'nun... O öldürür; O diriltir. O, diridir, ölmez.
Hayır O'nun elindedir. O'nun gücü her şeye yeter Yolculuk O'nda biter,
Muhammed (S.A.) O'nun peygamberidir. Buna da şahadet ederim. Hak Teâlâ
onu, hidâyet ve Hak dinle gönderdi. Hakk'a şirk koşanlar getirdiği
dinden yüz çevirseler bile, onu bütün dinlere üstün kılar.
Allahım, Peygamberine salât eyle, âline de eyle. îmamı, ümmeti, çobanı
ve sürüyü koru. Hayırlı işlerde kalblerini birleştir. Birinin şerrinin
diğerine geçmesini önle.
Allahım, içimizde gizli tuttuğumuzu bilirsin. Yaramaz hâlimizi, yarar hâle
getir. İhtiyaçlarımızı bilen Sensin, yerine getir. Hatalarımız Sana
malûm, bağışla. Ayıplarımız Senden saklı olamaz, başkaları görmesin,
ört. Yasak etitiğin işleri bize gösterme. Emrettiğin şeyleri bize
kaybettirme. Zikrini bize unutturma. Mekrinden bizi emin kıl. Senden başkasına
avuç açtırma. Bizi gafil kimselerden eyleme...
Allahım, doğru yolumuzu bize ilham et. Nefsin şerrinden Sana sığınmayı
öğret. Seninle olalım, sivâyı bırakalım, bunu nasib eyle.
Bizi, Senden ayırmaya kalkan her şeyle aramıza perdeler ger. Seni analım,
şükredelim, iyi kulluk edelim; gönlümüze bunları ilham eyle.
(Sağa dönerek) «Allah'tan başka ilâh yoktur,* kelâmı O'nun arzusudur.
Bizim için, ne güç, ne de kuvvet var. Ancak, Allah'ın (C.C.) kuvveti
ile... O yücedir, azîmdir.
(öne dönerek) aynı cümleleri tekrar ederdî. Sonra (sola dönerek) aynı
cümleleri okurdu..
Daha sonra devam ederdi.
— Içimizde saklıları açığa vurma. Perdelerimizi yırtma. Yaptığımız
hatalı işlerle bizi muahaze etme, Gafletle öldürme. Keremine güvendiğimiz
için, sorguya çekme. Unuttuğumuzu sorma. Hatamızı yüzümüze vurma.
Bizden öncekilere verdiğin yüklü vazifeyi bize verme. Rabbimiz, güçlü
olmadığımız şeyi bize yükleme. Bizi affeyle, mağfiret eyle, rahmetini
ver.
Mevlâmız sensin; küfür topluluğn için bize yardım et... Bu duâdan
sonra konuşmaya başlardı. Ne konuşacağını düşünmezdî.
Konuşmalannın pek azında hadîs metinlerini okurdu. Bir veya birkaç kere
geçmiş büyüklerin hikmetli sözlerini söylerdi. Söylediğini de çok
kere teberrüken konuşmanın başına getirirdi. Konuşmaya mevzu yaparken,
dersleri o mevzu üzerine bitirirdi. Her meclis, hoşlukla başlar, yine öyle
biterdi.
(Not: Bu kısım 28'ncı Meclis'in sonudur. Teberrüken buraya aldık.)
FETHÜ'R-RABBANÎ
ÖNSÖZ
Allah'ım,
Sana hakkıyle hamd edemem, çaresizim; bu halim Sana malûm. İstiyorum;
Sana en güzel, en iyi hamdi yapan var ya! Hani ona esmâ ve sıfâtın özünü
açmıştın. İşte onun hakkı için Sana yalvarıyorum, Tecellinin inceliğini
ona göstermiştin... O da, Seni kemâline lâyık olarak bilmişti... İşte
onun hürmetine Senden diliyorum.
Bu ilhamı, ona Sen vermiştin. Ona hamdî, Sen ilham etmiştin. Başkası
bu tecelliye erememişti. O, tek olarak zuhur ettiği gün, Zâtını tezahür
ettiriyordu. Senin varlığını ilân ediyordu, beyan ediyordu. îşte bu büyük
insanırı hakkı için Istiyorum. Ona salât eyîe; bîz-den bol bol selâm
eyle. Bu salât ve selâm onun şanına lâyık olsun. Bu saygı duygumuzu,
onun enfes varlığına ilet, Allahım.
Allahım, salât ve selâm'ın şümulünü arttır. His ve mâna duvarlarını
aşırt. Alemlerin, emir ve halk kısmına da kavuştur. Hattâ bu salât ve
selâmdan faydalanmayan, ne bir peygamber kalsın, ne de bir melek... Salih
kullar da bundan faydalanın.
Hamdimiz Sana, salât ve selâmımız onlara olsun. Bunu bize Sen nasip
ettin. Büyük fazlındır; anlıyoruz, biliyoruz; işte yolundayız.
1. MECLİS
Bu konuşma pazar sabahı RİBAT'ta (*) yapıldı.
Konuşma tarihi: Hicri, 3 Şevval 545 (Milâdi, 1150).
Kader başa geldiği zaman gönderene kafa tutmak, inancı öldürür;
Tevhid - Allah'ı birleme- nurunu söndürür; tevekkül ve ihlâsı yok
eder.
İman sahibinin kalbi, niçin ve neden oldu, gibî sözleri bilmez. Belki «şundan
veya bundan oldu», gibi yersiz lâfları da dile getirmez. Bildiği tek şey
vardır, o da:
— Başüstüne, hoş geldi; safalar gctirdi... diye karşılamaktır.
Nefis,
tümüyle muhalefet safında durur. Durmadan niza çıkarır; daima karışıklık
ister. Onun ıslâhını dileyen, cihad ehli olsun. Ta şerrinden emin
oluncaya kadar. O nefis, şer içinde şerdir. Onunla cihad edersen emin
olabilirsin. Neticede göreceksin ki, hayır içinde hayır oluyor. Cihad
devam ettiği müddetçe onu her iyiliğe uyar bulursun. İbadetleri hoşlukla
yapmaya koyulur. Ve bu uyarlık mükâfatı olarak şu ilâhî hîtap ona
gelir:
<devam
edecek>
http://sufizmveinsan.com
04.12.2001
|