2.
M E C L İ S
Bu konuşma medresede yapıldı. Konuşma
tarihi: 5 Şevval 545 (Milâdî, 1150).
Allah'a
karşı aldanışın, seni O'ndan ayırdı. Bu aldanıştan dön. Başına
vurulmadan bu halden ayrıl. Felâket gelmeden önce tedbir yollarını ara.
Başına belâ akrepleri çöreklenmeden ve yılanlar başına üşüşmeden,
kötü halinden çekil. Ama belâyı tatmadıktan sonra aldanman eksik
olmaz. Bulunduğun hal yalnız seni sevince boğmasın. Çünkü sevinç geçici
şeydir. Allahü Taâlâ bir Âyet-i Kerimede ( meâlen) şöyle ferman
buyurdu:
«Onlar,
verilen şeyle ferahlandılar; biz de aniden ellerinden aldık; boşa düştüler.»
(6/44)
Allah'ın
indindekine kavuşmak, yalnız sabırla mümkün olur. O, her zaman sabırla
emir buyurmuştur. İman sahibinin çoğu hali, sıkıntı ile geçer.
Elindeki şeyler çok bile olsa, yine de sıkıntı içindedir Çünkü bağlanmış
olduğu birçok prensipler vardır. Onları yerine getirmek güçlüğü içinde
kıvranır. Dünyada, ancak hiç bir prensibe bağlı olmayanlar rahat (!)
eder. Onlar da hiç bir dine söz vernıeyen dinsizlerdir. Allah'ın sevdiği
kullar, belâya düstükleri zaman sabra koşarlar, ağlamaz ve sızlanmazlar.
İman sahipleri, belâ içinde dahi olsalar iyi işleri ararlar. Bulunduklan
hal onlar için Hak katında derece arttırır.
Evet,
sabır olmasaydı beni aranızda göremeyecektiniz. Ben, kuş avlayan bir çocuk
gibi, her an sizinle konuşmak istiyorum. Buraya koşarak geliyorum. Gece
olur, uyuyamam. Gündüzleri bu yüzden gözlerim kapanık durur. Ayaklarım
tuzağa tutulmuş gibidir. Allahü Taâlâ, beni sizin için bu hale
getirdi. Ama, yazıklar olsun ki, siz bu hali anlamak istemiyorsunuz.
Eğer
Hakk'ın muvafakatı olmasaydı bu anlatılanlar olmazdı. Bir defa düşünün,
aklı başında olan bir kimse, şu şehirde oturur mu?.. Kendi keyfine göre
burada durması, içinde bulunan uygunsuz ve huysuz kimselerle kalması
kabil mi? Riya ortalığı kapladı. Zulüm arttı. Şüpheliler şöyle
dursun haramları bile aldırmadan yapıyorlar.
Hakk'ın nimetlerine küfür çoğaldı. Kötülere ve bilcümle fenalıklara
yardım arttı. Çarşı-pazarı zındıklar (dinle alay edenler) kapladı.
Kürsülerde şaraplar içiliyor. Halbuki orası hikmet kaynağı olmalı.
Eğer
verilmiş bir hüküm olmasaydı, evinizde yaptığmız kötü işleri bir
bir sayar dökerdim. Lâkin bana göre temel iş olan yavrularımın
terbiyesi ve yetişmesi vardır. Durumunuzu söylersem aranızdan hemen ayrılmam
gerekir. Bu, her işi yarıda bırakır Bugünkü halimde, geçmiş büyüklerin
himmetine muhtacım.
Peygamberlerinruhanîyetine
inanıyorum, Âdem (a.s.) peygamberlerden bugüne kadar gelen bütün büyüklerin
sabrını istiyorum. İlahî ve ruhanî bir kuvvete muhtacım.
Yarabbi, lutfet, yardım et. Bizî rızana kavuştur. Amin!
*
Ey
evlâd! Dünyada daimi kalmak için yaratılmış değilsin. Onda yalnız
yiyip içmek için durmuyorsun. Bulunduğun hali hemen değiştir. Bulunduğun
halde Allah'ın sevmediği çeyler mevçuttur. Mücerret Kelime-i Tevhid'le
yetindin. Taat olarak yalnız bununla yetinmek senin için iyi bir iş değildir.
Bu, sana fayda sağlamaz. Bunu başka ibadetler de takip etmeli.
İman,
söz ve işlen ibarettir. Mücerret iman sahibi olman seni düşmüş olduğun
çukurdan çıkaramaz. Bu halinde ısrar eder; namazı, orucu ve diğer farz
ibadetleri bir yana atarsan, sadaka tanımazsan iyi olmaz. Bunları
terketmek senin için felâketten başka bir şey doğurmaz. Günah çukurundan
tevhidin hangi harfi seni çeker, çıkarır?
—
«Allah'tan başka ilâh yok..» dediğin zaman bir dâva peşine düşmüş
oluyorsun. Her dâvada şahit isterler. Şahidi olmayan kaybeder, Bu durumda
şahit, emirleri tutmak ve yasakları bir yana atmaktır. Ayrıca bu uğurda
gelecek her türlü belâ ve mihnete göğüs gerip sabırlı olmak da bir
şahit sayılır. Aynı zamanda bunlar senin için yol delili demektir, Söylediklerimiz
yapılacağı zaman da ihlâsa sarılmak gerekir. Hiçbir söz amelsiz kabul
edilmez. Ve hiçbir amel de ihlâs olmadan kabul edilir değildir.
Peygamberin (S.A.) yolu ihlâstan ibarettir.
*
Elinizde
bulunan mallardan ihtiyaç sahiplerine verin. Kapınıza gelen dilencileri
boş göndermeyin, Gücünüz yettiği kadar az veya çok bir şeyler
vermeye gayret edin. Allah nasıl verdi ise, siz de öyle yapın. O'nun
verdiği gibi verin. O'nun verdiklerini muhtaçlara dağıtarak şükür
yolunu tutun. Hele bir bakın; size ne kadar bol ihsanlar etmiş. Saymakla
bitiremiyorsunuz. Bu halinizde düşkünleri gözetmek size gerekli değilmidir?
Yazıklar
olsun. Eğer kapına gelen dilenci bir hediye getirseydi hemen alırdın;
bana mı, demezdin. Hiç geri çevirmek istemezdin.
Şu
anda yanımda oturuyor ve sözümü dinliyorsunuz. Gözlerinizden yaş da akıyor.
Az sonra dışarı çıkıyorsunuz, sanki az önce öğüt dinleyen siz değildiniz.
Ve gözlerinizden yaşlar akmıyor. Kalbiniz hemen katılaşıyor. önünüze
çıkan, hele bir fakir olunca, yanınıza bile yanaştırmak
istemiyorsunuz, Bu anlatıyor ki, yalandan ağladın. Sözlerimi candan
dinlemedin, Sözlerimi Allah için dinlemelisin. Ve Allah için gözlerinden
yaşlar akmalı...
Yanmda
işittiğin söz, ilk başta sırrına geçmeli. Sonra kalbine akmalı, daha
soıııa, bütün duygularına sirayet etmeli. Hayra böylelikle varılır.
Bana geldiğiniz zaman, ilminizi, dilinizi, nesebinizi bir yana atınız. Çocuklarınızı
ve bütün tanıdıklarınızı bir yana bırakınız. Yanımda, sizleri
Hakk'tan gayrı her şeyden âri görmeliyim. Ancak böyle yaparsanız O,
sizi fazlı ve ihsanı ile örter. Bu hali kendinde benimsedikten sonra,
iradesiz beslenen bir kuş gibi olursun. Kalbine Hakk'tan nur gelir. Buna işaret
olarak Peygamber (S.A.) efendiıniz şöyle buyurur:
—
«İman sahibinin ferasetinden sakının; çünkü o, Allah'ın verdiği
nurla bakar.»
*
Ey
içi bozuk adam, iman sahibinden çekin, Onun yanına günah pisliği ile
girme. Çünkü o, Allah'ın nuruyla her halini sezer. Derununda saklı şirki,
küfrü ve nifakı anlar. Giydiğin elbise seni onların nazanndan saklayanıaz.
Ne kadar örtülere bürünsen, onlar yine görür.
İyi görünmekten mahrurn olan, iyi olamaz. Sen bir hevesten ibaretsin,
heva peşinde koşanlara sen de karışmaktasın.
Dertli bir şahıs, arkadaşına şöyle sordu:
— Bu körlük, ne zanıana kadar gider?., Öbürü cevap verdi:
— Tabib bulununcaya kadar... Yılıp usanmadan bir tabib ara,
Bulunca başmı önüne koy ve yalvar. O tabib îçin iyi düşün; kötülük
yapacağı aklına gelmesin. Onu töhmet altına almak isteme. Gözün hiç
görmüyorsa, yavrunu yanına al. Beraberce tabib kapısına yönel. Bıkma,
usanma; onun kapasında bekle. Vereceği her ilâcı itimatla kabul et. Acı
gelirse de dayan. Böylece halin düzelir ve gözlerin açılır.
*
Allah
için gönlünü engin kıl Bütün işleri ona bırak. Yapılan şeylerden
kendin için bir pay çıkarma. Nefse haddi aştırma. Onu iflâs ayağıyla
ez, halktan yana kapılan kapa.
O
nefsin tek kapısı senin canibinde olsun. Her an nefsi yalnız bırakma.
Her gün muhasebe et. Hatalara özür diletmeden bırakma. Her suçunu
itiraf ettir. Sonra nefsi al, kendi varlığm varsa onu da bul, birlikte
Hakk'a yönel. Fayda veya zarar, Hak'tan başkasından gelmez, Veren, alan,
O'ndan gayrı değildir; buna inan. İnsan için en tatlı şey imandır. İmanm
sonunda hayli iyi işler olur. Kalbin görmez tarafı kalkar. Kalbin ve ruh
basiretin, hareket haline gelîr.
*
Ey
evlâd! Kaba elbise giymek iş değildir. Yemek ve içmek işini bir yana
atmakta da iş yoktur. Asıl önemli şey, kalbirı kötü şeyleri kabul
etmemesindedir. Doğru olan, sofu libasını önce içine giyer, sonra dışına...
Bu libasını ruhuna sevdirir, iç âlemine teşmil eder, daha sonra bütün
varlığına... Bu giyilen sofu libası Hak yolcusunun iç âlemini biraz sıkar;
sabrı bulursa Hakk'ın rahmet eli onu kurtarır. Mevlâ'nın acıma ve
esirgerne tecellisi onun bütün halini gülistana çevirir, Cümle sıkıntılı
hallerini giderir. Hak yolcusu, yolunu iyi seçince, sahibi onu, bu kara balçık
elbiseden çabuk alır. Ferah libasnı giydirir. Belâ nimete, darlık genişliğe,
korku emniyete döner. Uzak olmaz; yakın olur. Fakirlik kaybolur, gönül
ve ruh zenginliği onun yerini alır.
*
Ey
evlad! Eline gelen nasibi hırsla alma, sakin olarak al. Yeıııeğini
rnahzun olarak yiyen iyidir. Şen ve şatır olarak sofrasına kuralan pek
iyi değildir; Mevlâ'sını unutmuşa benzer Eline lokma aldığın zaman,
kalbini Hakk'a ver. Bu halle yediğin sana nur olur. Şer varsa sana
dokunmaz. Bir ilâç hekimin tavsiyesi ile alınırsa zararı yoktur. Kendi
keyfine göre alırsan sonu bilinmez. Zararı birden gelir, seni tutar. Çarpılmışa
dönersin.
Kalbinizdeki
karartı beni hayrete düşürüyor. Aranızdan itimat çıkrnış.
Birbirinize karşı itimat etrnez olmuşsunuz. Birbirinize acımıyorsunuz.
İlâhî emirler size emanet olarak bırakılmış; halbuki siz onu bir yana
atmışsınız.
Sana
yazıklar olsun, neden ahdini tutmuyorsun?.. Hakla böyle mi ahdetmiştin?..
Bu halin devam ederse gözlerine yakında karasu iner. Ayaklarına ve
ellerine inme gelir. Gezmek şöyle dursun, yerinden bile depreşmen kabil
olmayacak. Allah'ın rahmet Kapısı sana kapanacak. İnısanların
kalbinden sana karşı kin ve nefret fışkıracak. Onların iyi düşüneeleri
senden uzak duracak. O zaman sana kirn yardım eder?..
İlâhî
kudret ve kuvvet önünde başınızı esirgeyiniz. O'ndan çok korkunuz.
O'nun kudretinderı kurtulan yoktur. O'nun tutuşu şiddetli olur ve bir
tuttu mu bırakmaz. O'nıın sarsıntısma dayanmak, haddinize düşmemiştir.
Afiyete belendiğiniz bir anda ve şen - şatır yaşadığınız bir demde
yerin dibine geçersiniz. Şu gök kubbenin sahibi O'dur ve şu zümrüt
zeminin Mevlâsı yine O'dur.
Şükürle O'nun nimetini saklamaya bakın.
Emrini kabul edin. Yasak ettiği şeylerden kendinizi uzak tutun. O'nun cümle
fermanmı başınızm üstünde gezdirin. Bir güçlük gelince sabır
kalkanı ile karşı durun. Kolaylığı arıyorsanız, şükür lâmbasını
elinizderı eksik etmeyin. Sizden evvel gelenler böyle yaptı.
Peygamberlerin ve iyilerin hali böyle idi. Nimet gelince:
— «Hoş geldi, safalar getirdi...» derlerdi.
Belâ gelince de bağırmaz, çağırmaz, Allah'tan yardım talep
ederlerdi.
İsyan sofrasını hemen terkedin ve uzaklaşın. Taat sofrasına çömelin
ve bol bol yiyin, için. Haddi aşmayın. Kolaylık karşınıza çıkınca
şükre koşuşun. Sert bir işe çarpılınca, hatalarınızı hatırlayın
ve istiğfar edin. Nefsinizi hesaha çekin. Allah hiç bir zaman kullarma
zulmetmez.
<devam
edecek>
http://sufizmveinsan.com
25.12.2001
|