Ölümü ve sonrasını düşünün. Yaratıcıyı ve O'nun
karşısında hesap vermeyi hatırlayın. Hatalarınız çıkınca O size
nasıl bakar ve siz O'nun yüzüne hangi yüzle bakarsınız? İşte bu güç
durumu düşünün. Ayık olun, bu uyku ne zamana dek devam edecek?..
Bu
bilgisizlik ve batıl içindeki bu tereddüt ne zamana kadar sürecek?..
Nefsin arzularına ne zamana kadar uyacaksınız?.. Neden Hakk'a kul olup
edep ve terbiye yoluna girmediniz?.. Ve neden Peygambere (S.A.) uyup, onun
yolunu tutmadınız? İbadet, gelip geçici şeyleri muayyen bir zaman terk
demektir. Neden bu yola girip Kur'an'ın ve Peygamber'in (S.A.) sözünü
tutmadınız, Allah yolunu bulmadınız?
Bilgisizlikle
ve iyiyi, kötüyü sezme kabiliyetine sahip olmadan halka karışma; onların
işine burnunu sokma. Her şeyi iyi belle, sonra gir. Onlara uyku ile karışırsan,
aralarından teneşirle çıkarlar. Ayık ol. Bilgili ve basirete sahip ol.
Onlarda iyi bir şey görürsen uy, Kötü hallerini sezince de kaç.
Elinden gelirse, yardım için, kötü işleri halktan uzak tut.
Siz tam mânasıyla
Hak'tan gafilsiniz. Hemen uyanmanız, gaflet halinizi bırakmanız lâzım.
Mescitlere girin, Orada Peygambere (S.A.) salât ve selâm getirin. Korkmayın,
orada sizi yiyen olmaz. Maneviyatınız kuvvet bulur. Âfetlerden
kurtulursunuz. Peygamber (S.A.) Efendimiz:
— «Gökten ateş yağınca, kurtulacak bir kişi de olsa, namaz ehli
olur,» buyuruyor.
Namaza durduğunuz zaman halkla ilginizi kesiniz. Hak'la olunuz. Peygamber
(S.A.) efendimiz:
«Kulun, Allah'a en yakın anı secde halidir,» buyuruyor.
Sana yazık
oluyor. Nereye, tevil ve ruhsat arıyorsun?.. Ne için kolaylık
bekliyorsun?.. Bu halin nice zaman sürer?.. Tevil yoluna sapan, Hakk'ı inkâr
ediyor demektir.
Vah bize!..
Azîmet sahibi olarak Hak ve hakikatin peşinde koşsaydık bu hale düşmezdik.
İyi işler peşinden gitseydik Allah yardımcımız olurdu. Bizi kurtarırdı.
Nasıl oldu da böyle azîmeti bıraktık? Gayret ve fedakârlık gitti.
Fedakârlık kayboldu, Herkes işin kolayını arıyor. Ortalık riyakârla
doldu. Görsünler ve desinler için iş yapılıyor.
Nifak işleri
bol, kimsenin işi içine uygun olmuyor. Özü ve sözü bir olan kalmadı.
Ne olacak haliniz?.. Mallar haksız yere alınıyor.
Namaz kılan
çok, hakikisi yok... Hacı desinler diye Kâbe'ye gidiyor. Hareketleri
niyetine göre olduğu için fayda bulamıyor. Bir iki iyi iş tutsa da
kullar için yapıyor, Hakk'ı gözetmiyor. Şu devrin insanları için en
ince iş, halkın peşinde koşmak oldu, Halik gözlerinde yok. O'nun
sevgisi ruhlarından silindi.
Hepinizin
kalbi ölü. öldürdünüz kalbinizi. Yaptığınız hatalar onu perişan
etti. Nefsinizi dirilttiniz. Hatalarınız buna sebep oldu, Şahsî arzularınız,
her işin başında geldi. Yalnız dünyayı talep eder oldunuz, Kalb, halkı
aradan bırakınca diriliğe erer, Hak'la olur ve hayata kavuşur. Bu hal
maddî bir tabir değildir. Hak'la olmak, emrine uymak demektir. Sözümüzün
mânasını kavramanız gerek. Dış görünüşüyle anlamak, yerinde bir
şey değildir. Sözlerimizin değeri ve tefsiri mânevidir. Burada maddenin
sözü geçmez, Allah’ın emirlerine uyun. Yasaklarından kaçın.
Kalbiniz böylelikle, dirilir. Onunla belâya dayanır. Sabredin... Kaza ve
kader hükümlerine boyun eğin... Bunları yaparsanız, manevî hayatın
kapıları size açılır.
Ey evlât! O'nun işlerine boyun eğ, sonra O'nun la ol. İşin iyiliği
bundan sonra başlar. Her işin bir temeli vardır. Bina temelin üzerine
kurulur. Bu bina kolay kurulamaz. Üzerinde devamlı çalışmak icap eder;
gece ve gündüz bir gaye uğruna harcanmalı. Aksi halde faydasız olur,
Sana acıyorum.
Çok az düşünüyorsun. Tefekküre daldığın yok, işlerini düşünerek
yap. Tefekkür kalbden olur. Kalbine yönel. Halini düşün. İyilik üzere
isen haline şükret. Aksi halde tevbe et, nadim ol. Hakk'a yalvar. Dinini,
tefekkürle canlandırman kabil olur. Şeytan ve kötü duygular, iyi düşünce
ile yokluğa gömülür. İşte Peygamberimizin:
- «Bir anlık iyi düşünce, bir gece sabaha kadar yapılan îbadetten hayırlıdır.»
buyurması buna dayanır, Tefekküre geçmeden yapılan her iş uğursuzdur.
İnsanı selâmete çıkarmaz. Bilâkis batağa gömer. Ey Muhammed (S.A.)
ümmeti! Allah'a şükretmeye alışın. Ona yapılan ibadet, az da olsa,
makbul olur. Zaten sizden önce gelenlere nispetle yaptığınız kulluk çok
azdır. Bu sebeple yaptığımız halis olmalı, böyle olursa çok olur.
Yeter ki, Hak yolunu candan tutasınız. Siz sonra geldiniz; ama kıyamet günü
diğer ümmetlerden önce kalkacaksınız. Bu, sizin için bir fazilettir.
Sizden iyi olanın iyiliğine yeter yoktur. İyilikte kimse onu geçemez.
Sizler şah'sınız. Diğerleri sizin tebaanızdır.
Doğru ol.
Nefsin otağına yerleşip kaldığın müddetçe doğruyu bulamazsın. Tabiî
ve şahsî arzuların eteğine tutunup koştukça hayrı göremezsin.
Mademki halkın elinde olanı zorla kapmak emelini besliyorsun, doğruluk
bekleme. Nifak, riya, benliğinin derinliğine sahip durdukça huzur
bulamazsın. Doğruyu sezmen kabil olmaz.
Dünyalık
işlerin ardından seğirtip gittikçe, gözlerini hırs bulutlarından ayırmadıkça,
iyilik bekleme. Âhiret işlerinin esenlikle geçmesini dileme.
Hakk'ı ve hakikati bir yana atıp Allah fikrini değil, şeytan fikrini
ruhunda beslemeye heves ettikçe, hayır kapısı sana kapalı durur.
Allahım,
senin varlığınla bize iyilik ver. «Dünyanın ve âhiretin güzelliğini
nasip et. Bizi ateşte yanmaktan saklâ » (2/201) Amin!
<de<devam
edecek>>
http://sufizmveinsan.com
01.01.2002
|