Anlatılan
hakiki hale vasıl olan birini düşünün.. Vasıl olduğu anda görecektir
ki ; Kendi sıfatları , ancak Allah'ın sıfatlarıdır.. Zatı da , Allah'ın
zatı..
Ama , hiç bir yeni oluş yok.. Ne zatta ; ne de sıfatta.. Yani : Allah'a
duhul yönünden.. Yani : Ondan huruç yönünden..
Kısacası : Ne giriş var ; ne de çıkış..
Ama , hiç mi hiç..
Sonra.. O vasıl olan kimse Allah'ta fena bulmuş da değildir ; keza beka
bulmuş da değildir .
O , kendisini görecektir ki ; hiç olucu bir şey değil.. Keza , olmadı
da.. Sonra , fena hali de böyle.. Yani : fenası da yok..
Sebebine gelince : Nefs , diye bir şey yok ; anca onun nefsi vardır .
Yani : Onun nefsi.. Varlığın özü..
Aynı şekilde vücud diye bir şey de yok ; ancak onun vücud varlığı
vardır .
Anlatılan bu manaya işaret olarak Resulüllah S.A. efendimiz şöyle
buyurdu :
" Dehre -zaman'a- sövmeyiniz ; çünkü Allah-ü Taala ,o dehr'dir..
"
Burada işaret edilen mana şudur : Dehrin vücudu Allah'ın vücududur..
Allah-ü Taala ; kendisine bir ortak , dengi ve benzeri bulunmasından yana
yücedir , paktır..
***
Mana
hedefimizi tayin yolunda ,bize çok yarayacak bir rivayet vardır..
Şöyle ki ; Allah-ü Taala kuluna buyurdu :
" Ey kulum , hasta oldum ; ziyaretime gelmedin.. Sana dilendim ;
vermedin.. "
İşte.. Bu manada işaret ediliyor ki : Hakkın vücudu dilencinin vücududur
. Hastanın vücudu da ; yine Hakkın vücududur .
Kısa keselim : Hepsi aynı varlık..
Şimdi.. Bu mana kapısından içeri girebiliriz..
Hakkın vücudu , hastanın vücudu nasıl oluyorsa.. Dilencinin vücudu
Hakkın vücudu nasıl oluyorsa..
Evet.. Bu mana , nasıl caiz ise.. Yine caizdir ki : Senin vücudun da ,
onun vücudu ola.. Ve.. bütün eşyanın vücudu da , yine Hakkın vücudu
ola..
***
Araz..
cevher.. ne varsa ;yani : Öz çekirdek ve bu çekirdeklerin sonradan
meydana getirdikleri.. Ki bunlara :
" Mükevvenat.. "
Tabir edilir.. Bütün bunlar Hakkın vücududur; varlığıdır..
Bütün bunların sırrı , bir zerrenin sırrında saklıdır..
Zerrelerden , herhangi birinin sırrı çözülsün : İşte o zaman görülecektir
ki ; bütün mükevvenatın sırrı meydanda..
Zahiri yönden de böyle , batıni yönden de böyle ..
Yani : içeride de böyle ; dışarıda da böyle ..
Hulasa : Değişen hiç bir şey yok ..
***
Ne
bu alemde ; ne de bu alemin bitişiyle başlayacak olan ebedi alemde ,
Allah-ü Taalanın gayrını göremzsin..
İsmi ve müsemması ile ; her iki alemin vücududur ; varlığıdır ..
Bu , bir gerçektir.. Elbette öyle olması lazım gelir.. Anlatılmak
istenen mana odur ki : Her iki alemin ismi , müsemması , görünen çehreleri
ile hep Allah-ü Taala'dır..
Bu manada , şek ve şüphe izi aranmamalı..
***
Bu
açıdan bakılınca : Allah-ü Taala'nın hiç bir şeyi yaratmış olduğunu
göremezsin..
Bu , kesin bir hükümdür..
Ancak , onun için şöyle bir görüşe sahip olabilirsin : O , an mefhumu
ile anılan zamanların her birinde ; biri diğerine benzemeyen , başka şan
ve bir başka şekil almaktadır .
Şöyle ki : Varlığını izhar eder , sonra gizler ..
Ama ne izharında , yani , açığa çıkmasında ; ne de gizlemesinde bir
şekil ve keyfiyet vardır..
İşbu hal , onun şanına layıktır..
Çünkü : Evvel , ahir , zahir , batın hep odur..
<devam
edecek>
http://sufizmveinsan.com
12.03.2002
|