Yüce
Hakkın tekliğinde ;varlıkla yokluk arasında , hiç bir değişiklik
yoktur..
Yani : Bize göre varlık ve bize göre yokluk.. Zira ona göre, ne var ,
bir meseledir ; ne de yok..
Her şey yerindedir.. Değişiklik , sadece onun zatından zatınadır..
Mesela : Bir varlık mı var ?. Bir mevcud mu var ?.. O halde onun hükmü
şudur : Zahiriyet , sıfatının iktizası..
Yani : Onun , zahir sıfatının bir gereği..
Yani : Açığa çıkma arzusunun bir sonucu..
Mesela : Bir yokluk mu var ?.. Bir adem mi var ?. Bunun için verilmesi
gereken hüküm de şudur : Batıniyet sıfatının iktizası..
Yani : Onun , batın sıfatının bir gereği..
Yani : Gizlenme arzusunun bir sonucu..
***
Yukarıdaki
mana anlatılırken : Zahirin ayrı , batının ayrı bir şey olduğu düşünülmesin..
Çünkü ayrılık , diye bir şey yoktur..
Sebebine gelince : Onun zahiri , batınıdır..
Sebebine gelince : Onun batını zahiridir..
Sebebine gelince : Onun evveli , ahiridir..
Sebebine gelince : Onun ahiri , evvelidir..
Hasıl-ı kelam : Hepsi o birde toplanır.. Yani : Ne varsa ..
Ve.. toptan her şey , birdir..
Ve.. bir , herşeydir..
İşbu manadaki inceliğe dikkat gerek..
***
Yüce
Allah'ın zatına bağlı sıfatları her an bir değişik şekil almaktadır..
Bunun aksi iddia edilemez.. İddia edilse dahi isbat edilemez..
Ondan başka bir şey yoktur..
Bunun da aksi iddia edilemez.. Bu da iddia edilse dahi isbat edilemez..
O , şu anda ve her anda öyledir..
Onun varlığından gayrı bir varlık yoktur..
Gerçekten söylenecek söz budur..
Başka yok..
Nasıl ki , ezelde ve kıdem halinde böyle idi..
Yani : Her anda ; zatı ve sıfatı ile bir başka şan alırdı.. Tecelli
değiştirirdi.. Ki o zaman , yine bir yabancı mevcud yoktu..
Geçmişi andıran terimlerin de yeri yok..
Çünkü , şu anda ; ezelin ve kıdemin hiç bir farkı yoktur..
Yine öyledir.. Yine öyle olacaktır .
Sebebine gelince.. Ne bir şey var.. Ne de an..
Nasıl ki , kıdem , yani ezel halinde ; öyle , bir şey ve öyle bir an ,
hatta gün yoktur..
Şunu anlatmak icab eder ki..
Bu varlığın vücudu ile yokluğu , Hak için hiç bir mana ifade etmez..
Aksi halde , onun vahdaniyetine arız olan bir şey gerekir ki... bu onun için
bir noksanlık olur..
Halbuki , onun varlığı böyle bir şeye ihtiyaç duymaktan çok uzaktır..
O yücedir.. Zatına arız olan bir noksan ona yakın olamaz..
***
Yukarıda
, pek çok şeyler anlatıldı..
O anlatılanların hemen hepsi , nefsini , özünü anlamaya dairdi..
Seni bu yola çekmek üzerine idi..
Orada ; sana özetle şu manalar anlatılmak istendi :
" Yok olsan da varsın ; var olsan da.. Her iki hal de eşittir.. Esasa
taalluk eden bir değişiklik yoktur..
İşte.. yukarıda sayılan vasıflardan çıkan özet mana budur..
Sıfatın , vasfın , aslın ve özün odur.. Kendini böyle bilmen gerek..
Nefsini anlatıldığı şekilde anlaman icab eder..
Hasıl-ı kelam : Her ne zaman ki ; anlatılan vasıflar çemberi içinde
nefsini bildin...
Yani : Eşsiz , benzersiz.. Dengi olmayan bir şekilde..
Yani : Allah-ü Taala'ya karşı olan bir varlığa sahib olmadan..
İşte.. o zamandır ki : Nefsini , özünü , gerçek manada bildin..
Aksi halde asla bir anlayışa sahib olman kabil değildir..
İşbu mana açısındandır ki ; Resulüllah S.A. efendimiz :
"Bir kimse ki ; nefsini bildi , gerçekten Rabbını bilen o
oldu.."
Buyurdu..
İşbu mana , sözümüzün delilidir.. Bu durum kesindir..
Aksi halde Rasulüllah S.A. efendimiz , başka türlü anlatırdı..
Mesela şöyle buyururdu :
"Bir kimse ki , nefsini yok etti ; gerçekten Rabbını bilen o oldu
.."
Halbuki böyle buyurmadı..
Çünkü böyle bir manayı anlatmak , manasızlık olurdu..
Çünkü o bilip gördü ki : Ondan , yani : Zatından ve sıfatından gayrı
hiç bir şey yok ..
Bunu böyle bilip gören , aksine bir ifade nasıl kullanabilir?..
Rasulüllah S.A. efendimizin işareti şuydu : Nefsi bilip anlamak, doğruca
Hakkı bilip anlamaktır..
Burada sana yapacağımız kısa bir tavsiyemiz olacak :
"Önce nefsini bil.."
Yani : Varlığını.. özünü..
Bil ki : Sen , iddia ettiğin gibi sen değilsin..
Bir başka sensin.. Aklına hayaline gelmeyecek şekilde sensin..
Ne var ki , sen bunu anlayamıyorsun.. Anlamaya çalış..
Özet mana bundan gayrı olamaz..
<devam
edecek>
http://sufizmveinsan.com
26.03.2002
|