KÖRÜN
TARLASI
Kör
diye çağırırdı herkes, tek gözünün sakatlığı nedeniyle. İsmini
hatırlayan bile yoktu. Ne
olduğuna bakmaz, bulduğu her işte çalışır, yeter ki iş olsun
derdi!.. Para biriktirirdi devamlı. Yemek bile yemezdi adeta. Çöp sayılacak
şeylerle karnını doyurur, para kazanmak ve kazandığını da harcamamak
için her yola baş vururdu. Tek amacı vardı hayatta...
bir tarla sahibi olmak. Köyünden de o yüzden ayrılmıştı. Çobanlık
, onun bunun tarafından aşağılanmak,
köy yerinde ki zor hayat şartları canına tak demiş, kararını
vererek şehre gelmişti. Çalışacak, para biriktirecek, köye dönüp bir
tarla alacak, o da diğer insanlar gibi işlediği toprağından
bekleyecekti rızkını...insanlara minnet duymadan, boyun bükmeden. Hayali
, umudunu hep uyanık tutuyor, hedefine her gün biraz daha yaklaşmanın
heyecanıyla canla başla çalışıp didiniyordu.
Nihayet
biriktirdiklerini yeterli görüp döndü köyüne. Araştırdı , parası
ancak taşlıktaki bir tarlayı almaya yetiyordu. “Olsun!...” dedi, bin
bir emekle biriktirdiği paracıkları sayıp aldı tarlayı. Aldı ama,
tarla demeye bin şahit lazım. Her tarafı taşlarla ,
çalılarla dolu. Ekin değil ot bile bitmez.
Başladı çalışmaya. Önce taşları temizledi, yerli kayaları kırdı
, attı. Çalıları söktü kökünden. Aylar sürdü, ama nihayet bitti.
Gübre taşıdı sırtında, tırnaklarıyla kazdı, işledi . Ve
tohum ekti. Zümrüt yeşili
ekinler bitti. Geçti tarlanın başına , kollarını göğsünde bağladı,
yaptığı işi beğenmenin verdiği gururla
:
-Sen
de bana yakışırmışsın ey tarla!... sözleri dökülüverdi dudaklarından.
Tarla
dile geldi dedi ki :
-Ey
ahmak!... Biliyor musun?...Sen bana sahip olduğunu zanneden, tek gözü
kör sekseninci insansın!...
HZ.ÂDEM’İN
MİRASI
Fatih
Sultan Mehmet maiyetiyle gezerken yanına sokulan dilenciye
bir altın verir. Dilenci parayı alınca :
-Aman
Sultanım, der... Koskoca padişah, kardeşine bu kadar az para verir mi?..
-Nereden
kardeş oluyoruz , deyince Sultan, dilenci şu cevabı vermiş :
-İkimiz
de Hz. Âdem’in çocukları değil miyiz?...
Bunun
üzerine Sultan :
-Bu
keşfini sakın başkalarına söyleme. Diğer kardeşlerimiz de pay
isterlerse , sana zırnık bile düşmez, der.
AKLIN HÜKMÜ
Ebu
Hanife birkaç kişi ile bir yere giderken, karşıdan üzerlerine doğru
gelmekte olan hayvanı görür ve kenara çekilir. Yanındakiler neden
kenara çekildiğini, hayvandan mı korktuğunu sorarlar. Şu cevabı verir
:
-Onun
boynuzları , benim ise aklım var!...
YOKUŞ
Ebû
Derdâ Hazterleri, yoksulluktan
şikayet eden hanımına der ki :
-Sabret
Hanım!... Öyle bir yokuş çıkıyoruz ki , bunu ancak yükü hafif
olanlar başaracaklar!...
DEĞER
Mİ?...
Sultan
Mahmut , Said Efendi’nin tavsiyesi üzerine
ilk defa keçi boynuzu yedikten sonra :
-Bre
Said, der ... Bir dirhem bal için bir çeki odun yenir mi?...
Said
Efendi gülümseyerek :
-Sultanım,
bir taht için koca devletin
yükü çekilir mi?... diye cevaplandırır.
<Devam
Edecek>
Yansıtan:
Hamdi Canik
http://sufizmveinsan.com
12.02.2002
|