TİMUR
Timur
İran seferinde Şiraz’ı fethedip şehre girdiğinde , Hâfız’ın türbesine
de uğramış. Timur duymuş ki , Hâfız vaktiyle Şiraz’ın bağımsızlığından
dem vururken:
-Burayı Türkler bile zapt edemez , demiş.
Timur türbeye
girince , Hâfız’ın sandukasını parmaklarıyla şöyle bir tıklatmış,
selam faslından sonra :
-Hey
gidi koca Hâfız, demiş. Türkler burayı alamaz demişsin ama , işte aldık,
bak!...
Türbedar yaklaşmış, saygılı bir ifade ile der ki :
-Efendim, türbemizin bir geleneği vardır . İzin verirseniz arz
edeyim.
-Söyle!.. demiş Sultan.
-Buraya gelen her devletlû ; Hâfız divanından rast gele bir sayfa açarak,
bir beyit okur, diyince türbedar , Timur’da :
-Pekala, demiş, türbenin baş tarafında kapalı duran dîvânı alır açar,
beyiti okumaya başlar , şöyle yazmaktadır :
Vaktiyle
nice aslanlar kükredi bu ormanlarda ...
Şimdi
, topal tilkiler dolaşır oldu buralarda!...
Bir
ayağı topal olan Timur, bu ifadeler karşısında şaşırır ,
kekeleyerek :
-Büyük adammışsın be Hâfız!... Bağışla , saygısızlık ettik !...
der.
TAVSİYE
Hasan
Basri’ye sormuşlar :
-Bazı kimseler ; “kendinizi olgunlaştırmadan halkı olgunlaşmaya çağırmayınız
, önce kendinizi düzeltiniz” diyorlar , ne dersiniz ?...
Şu
cevabı verir Hazret :
-Şeytanın en çok hoşlandığı söz işte budur. Şeytan bu sözü çok
süslü gösterir. Ve her Müslüman için bir görev olan ; iyiliği
emredip, kötülükten sakındırmak işinden uzaklaştırmak ister.
VASITA
Harun
Reşit’in hânendelerinden Musullu İbrahim, yeni bestesini Halifenin
huzurunda okur.
-Güzel okudun , Allah sana
ihsanda bulunsun der Halife.
Musullu İbrahim cevabı yapıştırır:
-Sultanım ; Allah bize , sizin vasıtanızla ihsan eder!...,
YOLDAŞ
Asquith’in
sırnaşık ahbaplarından biri , onun İngiltere parlementosunda ki bakanlığı
sırasında iki de bir gelir, ve bir akrabası için memuriyet istermiş. O
da açık yer olmadığını söyleyerek, her seferinde uzaklaştırırmış.
Bir gün bakanlığın yüksek dereceli memurlarından biri ölünce
, daha aradan birkaç saat geçmeden aynı adam yaklaşmış ve sormuş :
-Akrabamı şu Mr. Smith’in yerine koyamaz mısınız?..
Bakan :
-Hay hay, demiş. Büyük bir memnuniyetle. Ama Smith’in tabutuna sığar
mı acaba?...
RESİM
Pablo
Picasso’nun balık isimli tablosunu gören biri :
-Çok acaip!... Bunun neresi balık?... der.
Picasso , adamın söylediklerini duyunca, nezaketle cevap verir :
-O balık değil efendim !...
Adam sormuş :
-Nedir peki ?...
-Resim , sadece resim, diye cevaplandırmış.
SIRASI
VAR
Bir
edebiyat heveslisi yazdığı romanın müsveddelerini Balzac’a verir,
fikrini öğrenmek ister. Balzac okur , şu cevabı verir :
-Yavrum bu eseriniz kuvvetli değil. Şöhret
olmak için daha iyi yazılar yazmanız lazım. Ama yine de ziyan etmeyin ,
saklayın. Meşhur olduktan sonra neşredersiniz!...
GÖZLÜK
Sultan
Mahmut , İzzet Molla’ya camsız bir gözlük hediye eder. Molla gözlüğü
takar , Edirnekapı tarafına bakar, sanki mezar taşlarını okuyormuş
gibi yaparak :
-“Hüvel Hallâkul Bâki” der.
Padişah :
-Efendi , maşallah !.... Pek
uzakları görüyorsunuz!... deyince , şu cevabı verir :
-Padişahım , eğer camları olsaydı her halde Levh-i Mahfuz’u bile
okurdum!...
<Devam
Edecek>
Yansıtan:
Hamdi Canik
http://sufizmveinsan.com
05.03.2002
|