AZ
İŞE ÇOK ÜCRET
Rasûlullah
Efendimiz buyurdular ki :
Sizin
ve sizden öncekilerin misali, ücretle bir işçi tutup da şöyle diyen
kimsenin hali gibidir:
-“Kim
sabah namazından öğle namazına kadar bir kırat ücret mukabilinde çalışır?...”
Yahudiler , bu ücret mukabilinde çalıştılar . (Onların hali bu kişilerin
haline benzer)
Daha
sonra bu kimse :
-“Kim
öğlenden ikindiye kadar bir kırat ücret mukabilinde çalışır?”
der , Bu ücret karşılığında da Hıristiyanlar çalıştılar.
Daha
sonra da :
-“Kim
ikindiden akşam namazına kadar iki kırat mukabilinde çalışır?”
der , işte bu ücret karşılığında da sizler çalıştınız.
(Yani Ümmeti Muhammed) Dikkat edin , sizin ücretiniz onlarınkinin iki
mislidir. (Çalışma süresi de onların yarısı kadardır)
Bunun
üzerine Yahudi ve Hıristiyanlar öfkelenerek :
-Biz
işin çoğunu yapıyoruz , ama ücretin azını alıyoruz , öyle mi?...
dediler.
Allah
buyurdu ki :
-Biz
sizin ücretinizden bir şey eksilttik mi?...
-Hayır
, dediler.
Bu
defa Cenabı Hakk.
-Bu
benim lûtfumdur , onu dilediğime veririm,
buyurdu. (S.Buhari)
YALANCI
Bazı
kişiler , yalancı peygamber Müseylemet-ül Kezzab’ın yanına giderek :
-Hz.
Muhammed hangi ağacı çağırsa , toprağı yararak yanına geliyor ve
O’nun Allah’ın Resûlü olduğuna şehadet ediyor. Sen peygamber olduğunu
iddia ediyorsun, o halde çağır , ağaçlar senin de ayağına gelsin
, derler.
Bu
istek karşısında köşeye sıkışan Müseyleme, ister istemez :
-Ey ağaç, yanıma gel!... diye seslenmiş.
Ağaçta
hiç hareket yok. Birkaç kere tekrarlamış. Değişen bir durum olmayınca,
Müseyleme bozuntuya vermeden :
-Ne
yapalım .... peygamberlikte gurur olmaz ... o gelmezse ben giderim yanına
, demiş.
İMANSIZ
Muhlis
Çelebi özel bir görevle İran’a gönderilir. Şahla konuşurken ,
oranın ileri gelenlerinden birisi kibirlenir ve eliyle işaret
ederek :
-Bu
taçlar bizim imanımızdır !... der.
Muhlis
Çelebi sakin bir tavırla sorar :
-Öldüğünüzde
bu taçlarla mı gömülüyorsunuz?
-Hayır
, der adam.
-O
halde siz kabre imansız giriyorsunuz !... der.
DEĞER
Sıradan
şiirler yazan birisi Hacca gider. Dönüşünde Molla Câmi ile görüşür. Der ki :
-Hacca
giderken divanımı da birlikte götürmüştüm. Teberrüken Hacer-ül
Esved’e sürdüm.
Molla
Câmi cevap verir :
-Yanlış
yapmışsınız efendim. Keşke Zemzem kuyusuna daldırsaydınız!...
FARK
Bir
gün Tristan Bernard , meşhur bir operatörün yaptığı nazik
bir ameliyatı izledi. Doktor, işini bitirdikten sonra , ünlü
mizahçıya dönerek :
-Her
halde beni bir kasaba benzetmişsinizdir, deyince , Bernard :
-Aklımdan
bile geçmedi ... kasaplar hayvanların derisini öldürdükten sonra yüzerler
, diye cevap verir.
DÜNYANIN
YÜZÜ
Hastalıkta
ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, ünlü halk şairi Seyrani’ye
:
-Bende
dünyayı görecek göz mü kaldı ?... diye şikayette bulunca , söz eri
Seyrani , şöyle cevap verir :
-Hiç
üzülme dostum ... zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.
<Devam
Edecek>
Yansıtan:
Hamdi Canik
http://sufizmveinsan.com
15.03.2002
|