16.Bölüm


AZ İŞE ÇOK ÜCRET

Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :

Sizin ve sizden öncekilerin misali, ücretle bir işçi tutup da şöyle diyen kimsenin hali gibidir:

-“Kim sabah namazından öğle namazına kadar bir kırat ücret mukabilinde çalışır?...” Yahudiler , bu ücret mukabilinde çalıştılar . (Onların hali bu kişilerin haline benzer)

Daha sonra  bu kimse :

-“Kim öğlenden ikindiye kadar bir kırat ücret mukabilinde çalışır?” der , Bu ücret karşılığında da Hıristiyanlar çalıştılar.

Daha sonra da :

-“Kim ikindiden akşam namazına kadar iki kırat mukabilinde çalışır?”  der , işte bu ücret karşılığında da sizler çalıştınız. (Yani Ümmeti Muhammed) Dikkat edin , sizin ücretiniz onlarınkinin iki mislidir. (Çalışma süresi de onların yarısı kadardır)

Bunun üzerine Yahudi ve Hıristiyanlar öfkelenerek :

-Biz işin çoğunu yapıyoruz , ama ücretin azını alıyoruz , öyle mi?... dediler.

Allah buyurdu ki :

-Biz sizin ücretinizden bir şey eksilttik mi?...

-Hayır , dediler.

Bu defa Cenabı Hakk.

-Bu benim lûtfumdur , onu dilediğime veririm, buyurdu. (S.Buhari)

YALANCI

Bazı kişiler , yalancı peygamber Müseylemet-ül Kezzab’ın yanına giderek :

-Hz. Muhammed hangi ağacı çağırsa , toprağı yararak yanına geliyor ve O’nun Allah’ın Resûlü olduğuna şehadet ediyor. Sen peygamber olduğunu iddia ediyorsun, o halde çağır , ağaçlar senin de ayağına gelsin , derler.

Bu istek karşısında köşeye sıkışan Müseyleme, ister istemez :

-Ey ağaç, yanıma gel!... diye seslenmiş.

Ağaçta hiç hareket yok. Birkaç kere tekrarlamış. Değişen bir durum olmayınca, Müseyleme bozuntuya vermeden :

-Ne yapalım .... peygamberlikte gurur olmaz ... o gelmezse ben giderim yanına , demiş.

İMANSIZ

Muhlis Çelebi özel bir görevle İran’a gönderilir. Şahla konuşurken ,  oranın ileri gelenlerinden birisi kibirlenir ve eliyle işaret ederek :

-Bu taçlar bizim imanımızdır !... der.

Muhlis Çelebi sakin bir tavırla sorar :

-Öldüğünüzde bu taçlarla mı gömülüyorsunuz?

-Hayır , der adam.

-O halde siz kabre imansız giriyorsunuz !... der.

DEĞER

Sıradan şiirler yazan birisi Hacca gider. Dönüşünde Molla Câmi ile görüşür.  Der ki :

-Hacca giderken divanımı da birlikte götürmüştüm. Teberrüken Hacer-ül Esved’e sürdüm.

Molla Câmi cevap verir :

-Yanlış yapmışsınız efendim. Keşke Zemzem kuyusuna daldırsaydınız!...

FARK

Bir gün Tristan Bernard , meşhur bir operatörün yaptığı nazik  bir ameliyatı izledi. Doktor, işini bitirdikten sonra , ünlü mizahçıya dönerek :

-Her halde beni bir kasaba benzetmişsinizdir, deyince , Bernard :

-Aklımdan bile geçmedi ... kasaplar hayvanların derisini öldürdükten sonra yüzerler , diye cevap verir.

DÜNYANIN YÜZÜ

Hastalıkta ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, ünlü halk şairi Seyrani’ye :

-Bende dünyayı görecek göz mü kaldı ?... diye şikayette bulunca , söz eri Seyrani , şöyle cevap verir :

-Hiç üzülme dostum ... zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.

<Devam Edecek>

Yansıtan: Hamdi Canik
http://sufizmveinsan.com
15.03.2002

 


Üst Ana sayfa e-mail