NE KADAR YEMELİ?
    Sasani hükümdarlarından
    Ardşir Babegân, doktoruna, ‘Bir günde ne kadar yemek yemeli?’ diye
    sordu. Doktoru : 
    -Üç yüz gram kadar yeter; dedi. Babegân 
     -Bu kadarcık şey insana ne
    kuvvet verir ki? diye bunu az bulunca, doktor şu karşılığı verdi: 
    -Bu kadarı seni taşır. Bundan fazla olursa sen onu taşırsın. 
    HEM DOST, HEM DÜŞMAN
    Namık Kemâl’e
    : 
    -En samimi dostunuz ve en şiddetli düşmanınız kimdir , diye 
    sorduklarında şu cevabı verir: 
    -İnsanın en samimi dostu ve en şiddetli düşmanı, yine kendisidir. 
    HESAP
    Hz.
    Ali’ye: 
    -Allah, mahşer günü bu kadar insanı tek tek nasıl hesaba çekecek? Diye
    sorulduğunda, şöyle cevap vermiştir: 
    -Bu dünyada nasıl tek tek rızıklandırıyorsa öyle. 
    GÜLME
    KOMŞUNA 
    Ebu Derdâ
    bir gün yolda giderken, halktan bazı kimselerin, işlediği günahı
    ortaya çıkmış bir adamı rencide ettiklerini görür. Bu kaba muamele
    karşısında onlara şu suali sorar: 
    -Siz, şimdi incittiğiniz bu kardeşinizi bir kuyuya düşmüş görseniz,
    onu oradan çıkarıp yardım eder misiniz? 
    -Çıkarırız elbette, derler. 
    Ebu Derdâ onlara şunları söyler: 
    -Öyleyse kardeşinize hakaret ederek onu düşmüş olduğu günah çukuruna
    iyice itmeyin, çıkmasına yardımcı olun. Sizi böyle hâllere düşürmeyen
    Allah’a da binlerce şükredin. Kızmanız gerekiyorsa; onun şahsına değil,
    yaptığı günaha kızın. 
    SOY-SOP MESELESİ
    Bahaeddin
    Nakşibend Hz.’lerine sorarlar: 
    -Soyunuz nereye ulaşıyor? 
    Hz, cevap verir: 
    -İnsan, soyu ile hiçbir yere ulaşamaz. 
    BEYAZ SAÇLAR
    Kral Dördüncü
    Henri, bir köylüye, sakalı siyah olduğu halde saçlarının neden beyaz
    olduğunu sormuş. 
    Köylü de cevabı yapıştırmış: 
    -Haşmetmeab, saçım sakalımdan yirmi yaş büyüktür. 
    BİR
    FARKLA!
    
     
    Rabiatül
    Adeviyye, bir yerden geçerken kızartılmış bir koyun görünce ağlamaya
    başlamış. Sebebini sormuşlar: 
    -Hayvanlar, ateşe ancak öldükten sonra girerler, demiş. İnsanlar ise
    diri diri. 
    NE HAYIR, NE ŞER!
    Sahabiler döneminde
    garip bir kuş sesi işiten birisi: 
    -Hayırdır inşaallah, diyerek  endişe
    duyunca, İbn-i Mesud Hz, bazı hayvanların veya onların bağırmalarının
    uğursuzluğuna dair inancı kökünden yıkan şu cevabı vermiştir: 
    -Ne hayırdır ne de şer, bir kuş öttü o kadar . 
    ONLAR
    VE BİZ 
    Sahabelerden
    biri Hz. Ali’ye sormuş: 
    -Senin zamanında meydana gelen üzücü hâdiselerin hiçbiri, niye daha önceki
    Halifelerin devrinde görünmedi. Sebebi nedir? 
    Hz Ali’nin cevabı, son derece mânâlı olmuştur: 
    -Onların zamanında biz vardık, bizim zamanımızda ise maalesef 
    onlar yok. 
    EN BÜYÜK ÂCİZLİK
    Halid bin
    Safvan’a: 
    -İnsanların en âcizi kimdir? diye sormuşlar. 
    Şu cevabı vermiş: 
    -İnsanların en âcizi dost aramayandır. Ondan da âcizi, bulduğu dostu
    kaybedendir. 
    MEMURA HEDİYE
    Bir gün
    ziyaretçilerden biri, Halife Ömer bin Abdülaziz’e bir elmas getirmiş;
    kabul etmesi için de ısrarda bulunmuştu. 
    Ömer bin Abdülaziz, bütün ısrarlara rağmen hediyeyi reddedince, adam: 
    -Resûlullah bile hediye kabul ederdi, diye itirazda bulunmuştu. 
    Ömer bin Abdülaziz, bu itiraza şu mânâlı cevabı verdi: 
    -Evet,
    Resûlullah’a verilen şüphesiz ki hediyedir. Ama, bize verilenler rüşvet
    yerine geçebilir. 
    <Devam
    Edecek> 
    Yansıtan:
    Hamdi Canik 
    http://sufizmveinsan.com 
    16.04.2002 
            
         
            
         
        
  |