52.Bölüm


KİME RASTLASAM

Adam uzun zamandır görmediği bir dostuna rastlayınca:

“Nereden çıktın ya!..” demiş. “Seni öldün zannediyordum!”

Arkadaşı, neden böyle bir kanaate sahip olduğunu sorunca,

şu açıklamayı yapmış:

“Birkaç günden beri kime rastlasam, hep senin lehinde konuştular da...”

ÇUBUĞU YAKMAK

Hattat Yesarizade Mustafa İzzet, fırtınalı bir gecede Boğaziçi’ni kayıkla nasıl geçtiğini şöyle anlatıyormuş:

“İftara gidiyordum. Deniz dalgalı olduğu için geciktik. Yolda top patladı. Yanımızda yiyecek olmadığı için çubuğumu (pipomu) yakarak orucumu bozmak istedim. Ancak, aşırı rüzgâr yüzünden bir kutu kibrit yaktığım halde, bu işi  beceremedim.”

Hattat İzzet, mübalağanın dozunu artırarak devam etmiş.

“Bu arada fırtına da arttığı için, azgın dalgalar tarafından Ortaköy Câmisi’nin minaresindeki kandillere kadar yükseldik.”

 Dinleyenlerden biri dayanamayıp atılmış:

-Hazır oraya kadar yükselmişken, piponuzu oradan yaksaydınız ya!...

YERİNE GÖRE

Halife Harun Reşid’in sarayına gelen bir adam, çok büyük marifetlere sahip olduğunu söyleyince huzura alınmış. Halifenin adamları da oraya toplanmış. Adam, yumuşak bir tahtaya delikli bir iğne batırdıktan sonra, uzaktan attığı ikinci bir iğneyi onun deliğine, üçüncü iğneyi de ikincinin deliğine sokarak selam vermiş. Adamı seyredenler, gördüklerine inanamıyormuş.

 Harun Reşit, adama sormuş.

“Bunu yapabilmek için kaç yıl uğraştın?”

Adam:

“Yirmi yıl efendim!..” demiş. Hem de geceli gündüzlü.

Bunun üzerine Halife:

“Bu adama yirmi altın verin ve yirmi de sopa vurun, diye emretmiş. Altınlar, bu iş için katlandığı sabır içindir. Yirmi sopa ise, yirmi yılını böyle basit şeylere harcadığı için.”

TIRAŞ KOLAY

Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa, Prut Seferi yüzünden tutuklandığı için, saçı sakalı birbirine karışmış vaziyette geziyormuş. Kendisini ziyaret eden bir dostu, onun bu halini görünce:

“Canım Paşam!... demiş. Berberi çağırıp bir tıraş olsanıza!”

Hayatı için ümitsiz olan Sadrazam, şu cevabı vermiş:

“Kafa yerinde kalsın da tıraş olmak kolaydır.”

BİR GÜN SORULACAK

Bir kadın, Ebu Hanife’ye bir mesele danıştı. Ama cevabını alıp gittikten sonra tekrar gelerek:

“Ey İmam! Diye sordu. Sakın bana Allah’ın emrine aykırı bir fetva vermiş  olmayasın?”

Ebu Hanife Hazretleri:

“Sorduğun soru, sana fetva verirken benim de aklımdan geçti, dedi. Ama şunu iyi bil ki, bana danışmaya gelenlerin hiçbirine, Rabb’ime danışmadan cevap vermedim.”

Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul-22.08.2003
http://gulizk.com


Üst Ana sayfa e-mail