KİME RASTLASAM
Adam uzun zamandır
görmediği bir dostuna rastlayınca:
“Nereden çıktın ya!..”
demiş. “Seni öldün zannediyordum!”
Arkadaşı, neden böyle bir
kanaate sahip olduğunu sorunca,
şu açıklamayı yapmış:
“Birkaç günden beri kime
rastlasam, hep senin lehinde konuştular da...”
ÇUBUĞU YAKMAK
Hattat Yesarizade Mustafa
İzzet, fırtınalı bir gecede Boğaziçi’ni kayıkla nasıl geçtiğini şöyle
anlatıyormuş:
“İftara gidiyordum. Deniz
dalgalı olduğu için geciktik. Yolda top patladı. Yanımızda yiyecek olmadığı
için çubuğumu (pipomu) yakarak orucumu bozmak istedim. Ancak, aşırı rüzgâr
yüzünden bir kutu kibrit yaktığım halde, bu işi beceremedim.”
Hattat İzzet, mübalağanın
dozunu artırarak devam etmiş.
“Bu arada fırtına da
arttığı için, azgın dalgalar tarafından Ortaköy Câmisi’nin minaresindeki
kandillere kadar yükseldik.”
Dinleyenlerden biri
dayanamayıp atılmış:
-Hazır oraya kadar
yükselmişken, piponuzu oradan yaksaydınız ya!...
YERİNE GÖRE
Halife Harun Reşid’in
sarayına gelen bir adam, çok büyük marifetlere sahip olduğunu söyleyince
huzura alınmış. Halifenin adamları da oraya toplanmış. Adam, yumuşak bir
tahtaya delikli bir iğne batırdıktan sonra, uzaktan attığı ikinci bir iğneyi
onun deliğine, üçüncü iğneyi de ikincinin deliğine sokarak selam vermiş.
Adamı seyredenler, gördüklerine inanamıyormuş.
Harun Reşit, adama sormuş.
“Bunu yapabilmek için kaç
yıl uğraştın?”
Adam:
“Yirmi yıl efendim!..”
demiş. Hem de geceli gündüzlü.
Bunun üzerine Halife:
“Bu adama yirmi altın verin
ve yirmi de sopa vurun, diye emretmiş. Altınlar, bu iş için katlandığı sabır
içindir. Yirmi sopa ise, yirmi yılını böyle basit şeylere harcadığı için.”
TIRAŞ KOLAY
Sadrazam Baltacı Mehmed
Paşa, Prut Seferi yüzünden tutuklandığı için, saçı sakalı birbirine karışmış
vaziyette geziyormuş. Kendisini ziyaret eden bir dostu, onun bu halini
görünce:
“Canım Paşam!... demiş.
Berberi çağırıp bir tıraş olsanıza!”
Hayatı için ümitsiz olan
Sadrazam, şu cevabı vermiş:
“Kafa yerinde kalsın da
tıraş olmak kolaydır.”
BİR GÜN SORULACAK
Bir kadın, Ebu Hanife’ye
bir mesele danıştı. Ama cevabını alıp gittikten sonra tekrar gelerek:
“Ey İmam! Diye sordu. Sakın
bana Allah’ın emrine aykırı bir fetva vermiş olmayasın?”
Ebu Hanife Hazretleri:
“Sorduğun soru, sana fetva
verirken benim de aklımdan geçti, dedi. Ama şunu iyi bil ki, bana danışmaya
gelenlerin hiçbirine, Rabb’ime danışmadan cevap vermedim.”
Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul-22.08.2003
http://gulizk.com
|