BAŞA
NİYE GEÇTİ?
Hz.
Ömer, Suriye seyahatinden dönerken, çölün ortasında tek bir çadır gördü.
Atını o istikamete sürüp çadırın yanına geldi. Çadırda, kim olduğu,
çölde tek başına ne yaptığı ve nasıl yaşadığı meçhul olan
ihtiyar bir kadın vardı.
Allah Resûlü’nün büyük dostu ve Halifesi, selam verdikten sonra kadına
sordu:
-Halife Ömer’i nasıl tanırsın?
Kadın:
-Ondan memnun değilim!... dedi. Bütün halifeliği boyunca bana yardım
etmedi.
Hz. Ömer gülümseyerek:
-İyi ama Ömer ne yapsın? Diye sordu. Sen herkesten uzak bir yerde, üstelik
de çölün ortasında yaşarken, Ömer seni nasıl bulsun?
Kadın, şu cevabı verdi:
-Beni bulamayacak olduktan sonra, devletin başına neden geçti ki?
KAHVE
ÂDETİ
Evinde
sık sık ziyafet veren Münihli bir asilzade, bu ziyafetlere çağırmadığı
şair Heine’yi bir gün her nasılsa kahve içmeye davet etmiş.
Heine ise:
-Maalesef gelemeyeceğim, diye haber göndermiş. Çünkü kahveyi, yemek
yediğim yerde içmek âdetimdir.
SAÇINIZ
NEDEN AĞARDI?
Üsküdar
kadılarından Molla Hüsameddin Efendi, yaşlılığı hiç sevmez ve bu
konudaki soruları farklı bir şekilde geçiştirirmiş. Bir gün, ihtiyarlığını
ispatlamak için kendisine soru soran kişilere şu cevapları vermiş:
-Efendim, saçlarınız neden ağardı?
-Nezleden
-Beliniz neden iki büklüm oldu?
-Gezmeden.
-Dizleriniz neden titriyor?
-Çizmeden.
-Peki, dişleriniz niçin dökülmüş?
-Yiyip içmeden
TATLI
DİL
Sadrazam
Keçecizade Fuat Paşa’ya gelen saray erkanı yakın bir arkadaşı ile
aralarında ne gibi bir fark olduğunu sorarlar.
Fuat Paşa:
-Her ikimiz de birer muhallebiciye benzeriz, diye konuşmaya başlamış.
Ama o, yaptığı muhallebiyi satamaz. Ben ise, muhallebi yapmasam da satarım.
Açıklama yapmasını istemişler. Paşa devam etmiş:
-Çünkü o, sokağa çıkıp korkunç bir sesle “muhallebiii
!...” diye bağırınca, çocuklar umacı görmüş gibi kaçarlar. Ben
ise yumuşak bir sesle: “ Küçük hanımlarım!... Nefis
muhallebilerim var “ dediğimde, çocuklar bir oyuncakçı gibi başıma
üşüşürler, kadınlar da pencereden seslenip tablamda ne varsa satın alırlar.
Yapmak başka şeydir, satmak başka şey.
BURAYA
GELENLER
Bir
ziyafet sırasında Hasırcızade Muhammed Ağa’ya bir salkım üzüm
uzatan Sadrazam Fuad Paşa:
-Ağa, demiş. Bizim İstanbul’da buna “Çavuş Üzümü “ derler.
Sizin Antep’te de böyle üzüm bulunur mu?
Hasırcızade:
-Elbette Paşam, demiş. Hem öyle üzümler vardır ki, İstanbul’a
gelseler müşir (paşa) olurlar.
Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul-27.08.2003
http://gulizk.com
|