65.Bölüm


GÜLME KOMŞUNA
Ebru Derdâ bir gün yolda giderken, halktan bazı kimselerin, işlediği günahı ortaya çıkmış bir adamı rencide ettiklerini görür. Bu kaba muamele karşısında onlara şu suali sorar:
-Siz, şimdi incittiğiniz bu kardeşinizi bir kuyuya düşmüş görseniz, onu oradan çıkarıp yardım eder misiniz?
-Çıkarırız elbette, derler.
Ebu Derdâ onlara şunları söyler:
-Öyleyse kardeşinize hakaret ederek onu düşmüş olduğu günah çukuruna iyice itmeyin, çıkmasına yardımcı olun. Sizi böyle hâllere düşürmeyen Allah’a da binlerce şükredin. Kızmanız gerekiyorsa ; onun şahsına değil, yaptığı günaha kızın.

BİR FARKLA
Rabiat-ül Adeviyye, bir yerden geçerken kızartılmış bir koyun görünce ağlamaya başlamış. Sebebini sormuşlar:
-Hayvanlar, ateşe ancak öldükten sonra girerler, demiş. İnsanlar ise diri diri.

FASULYEYE RAZI OLAN!
Birinci dünya harbi öncesi idi. Mehmed Akif Ersoy bir arkadaşı ile birlikte oturmuş, kuru fasulye aşı yiyordu. Bakanlık yetkililerinden biri çıkageldi. Selâm verdi. Yazılarında o derece ileri gitmemesini nazikçe söylemek istedi, Akif pürhiddet dedi ki:
-Nazırına (bakanına) söyle; kendilerini düzeltsinler! Bu gidiş devam ettikçe, bizi susturamazlar. Ben fasulye aşı yemeye razı olduktan sonra, kimseden korkmam!

DOSDOĞRU OLMAK
Hz. Ömer’in hilâfeti zamanında İslâm orduları komutanı olan Hz. Halid, bir şaire yüklü miktarda bahşiş verir. Hz. Ömer bunu duyduğunda, idaresi altındakilerin selâmeti adına:
-Bu parayı kendi kesenden verdinse  seni israfla, devlet hazinesinden verdinse, emanete ihanetle suçlandırıyorum. Her iki durumda da görevden alınman gerekir, diyerek Hz. Halid’i görevinden alır.

ASLAN PAYI
İskender, Asya seferine çıkacağı sırada bütün servetini ordu komutanlarına dağıtmıştı.
-Size ne kaldı , diye soranlara şu cevabı verdi:
-Ümidim.

ÖKÜZLER VE EŞEKLER
Yakın tarihimizde örnekleri bulunduğu gibi, kötü lâkaplı devlet adamlarına eskiden de rastlanırmış. Bunlardan biri olan Sadrazam Öküz Mehmet Paşa, bir gün çadırında toplantı yaparken, o civarda otlayan bir öküz, kafasını çadırdan içeri sokup böğürmez mi?
Çadırdakiler kendini tutamayıp bir yandan gülüyor, bir yandan da : “ne dedi?” diye, takılıyorlarmış. Sadrazam, soğukkanlılığını koruyarak:
-Öküzün içeri bakması beni tanımasından dolayı idi, demiş. Böğürmesi de, bu kadar çok eşek arasında ne aradığımı sormak içindi.

FATİH NİYE ÜSTÜN!
Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada : “ Fatih mi, yoksa siz mi büyüksünüz?” sorusunu soranlara şu cevabı vermişti:
-Büyüklükte, ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikâl ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.

Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul-18.11.2003
http://gulizk.com


Üst Ana sayfa e-mail