TEŞEKKÜR BORCU
Fatih Sultan
Mehmed, İstanbul’u fethinin ertesi günü şehri atla dolaşarak, İmparatordan
sonra Bizans’ın ikinci şahsiyeti olan Grandük Notaras’ın sarayına gitti.
Notaras, bütün servetini Padişah için saklamış olduğunu söyleyip âdeta bir
teşekkür beklentisi içinde hazinelerini takdim etti.
Fatih vaziyeti
kurtarmakta gecikmedi:
-Bu hazineleri
ve şehri bana lütfeden kimdir , diye sordu.
Notaras:
-Allah,
cevabını verdi.
Padişah:
-Öyle ise,
dedi, bunları madem bana Allah verdi, teşekkürü de Allah’a borçluyum.
İYİ ATIŞ
Avcılığa çok
meraklı olan adam , arkadaşlarıyla birlikte gittikleri avda hiçbir kuş
vuramayınca kendisiyle dalga geçerek :
-Hayrola
yâ!... demişler. İyi nişan alamadın demek ki?
Avcı hiç
aldırmadan:
-Ben çok iyi
nişan aldım, diye cevap vermiş. Ama ne yaparsınız ki Allah kuşları korudu.
YOK
Necip Fazıl
Kısakürek konuşuyor:
-“Yok”
diyenlere bir sözüm var:
Siz bana
gerçekten yok olan bir şeyi gösterebilir misiniz ki, yok’u ispat
edebilesiniz?... Gösterebilecek olsanız, zaten o şey yok değil, var olur.
Gösteremeyince de yok demeye imkânınız kalmaz! Allah’a yok diyebilmeniz
ayrıca ispat ediyor ki; O “Var’ın ta kendisidir!”
EĞER DOSTUNUZ
VARSA
Bernard Shaw,
“Pygmalion” adlı tiyatro oyununun galasına davet ettiği W. Churchill’e şu
notu iletir:
-Pygmalion’un
ilk gecesi için size iki bilet ayrıldı. Bir dostunuzu da getirin, eğer
varsa...
Churchill, bu
iğnelemenin altında kalmadan şu mesajı gönderir:
-İlk gece
gelemiyorum. İkinci gösteriye gelebilirim , eğer olacaksa...
DİL SÜRÇMESİ
Prof. Dr.
Süheyl Ünver’e gelen bir hastası:
-Kalbim
ağrıyor doktor, demiş. Bir ilâçla durdurabilir misiniz?
Süheyl Ünver:
-Elbette, diye
cevap vermiş. Şimdi öyle ilâçlar var ki, bir yudum alsanız bile kalbiniz
duruverir.
DERT
ZENGİNLERİ
Abdülhak
Hamid, insanın huzur ve saadeti bakımından zenginlikle züğürtlük arasında
bir fark görmez ve şöyle derdi:
-Zenginin
derdi bin türlü iktisadi gâile, fakirin derdi ise besleyemediği ailesidir.
Bu yüzden zenginlikle züğürtlük arasında hiçbir fark yoktur.
SOY-SOP
MESELESİ
Bahaeddin
Nakşibend’e sorarlar:
-Soyunuz
nereye ulaşıyor?
Cevap verir:
-İnsan, soyu
ile hiçbir yere ulaşamaz.