lk
etapta bağlantısız gibi görünen bu iki kelimenin, bilimsel ve
mistik alanda kabul edilen bulgulara göre, yaşam sisteminin anlatılmasında
önemli yapı taşları olduğu görülmektedir.
Hz.Resulallah
(s.a.v);
"iki türlü
ilim vardır. Biri din, diğeri tıp ilmidir" sözleriyle bu
noktaya önem verilmesini istemiştir.
Bireyin
biyokimyasal yapısını inceleyen tıp ile, biyofizik-şimik yapılarını
kapsam alanı içine alan din ilminin, hangi şartları içerip ne
denli önemli olduğunu `Oruç ve Tıp' başlığı altında anlatmaya
çalışalım... Vücudun ve organların dinlendirilmesi, binlerce yıldır
bilinen, en eski uygarlıklardan beri, çeşitli isimler altında
uygulanan yöntemlerdendir. Maddi, manevi yararlanırını artırma
amacına yönelik oruç eylemi de, her dinde birkaç farklılıkla
uygulanmaktadır .
Bu işlemle,
bazı organlar dinlenirken aynı zamanda zehirlerinden arınmakta,
daha iyi çalışmaları sağlanmaktadır.
çağımızın
beslenme uzmanlarına göre, zaman zaman böyle uygulamalar yapmak bir
zorunluluktur. İnsan istediği kadar kaliteli, dengeli beslensin, vücutta
biriken toksinlerden kurtulmadıkça gerekli fayda asla sağlanamaz.
Oruç, bedeni
ve zihni, toksinlerden bilinçli şekilde kurtarmanın en iyi yoludur.
Doğal yasalara göre, beden yiyecek bir şey bulamayınca ilk olarak,
en az gereksinim duyduğu maddeleri kemirir, yani toksinlerini dışan
atar. Böylece, romatizma , şeker hastalığı, gut (protein fazlalığı),
migren, şişmanlık, kabızlık, sindirim bozukluğu gibi birçok
hastalıktan da kurtulur.
" Pek çok
insan, güçten düşeceğini sanarak bir öğün bir öğün bile aç
kalmaktan sakınır. Aslında bu yanlış bir düşüncedir. Çünki
beden kendi rezervlerini devreye sokmakta, gereksiz yağları
yakmaktadır.
Kazazedelerin aç
susuz, günlerce yaşadıklarını çok yerde gözlemekteyiz .
Depremde günlerce
toprak altında kalan insanların yaşamlarına tanık olduk.
Dişi kuşlar,
balıklar, aç kalınca bedenlerinde biriken yumurtaları besin olarak
kullanır.
Yapılan araştırmalara
göre, otuz gün, yaklaşık on ikişer saatlik açlık sonrasında
bilinçli beslennıe şeklinde yapılan oruçta, yüzde doksan oranında
detoksikasyon (toksinlerden arınma) sağlanmaktadır.
Haftada bir gün
yirmi dört saat aç kalmak, on beş gün ya da ayda bir kere otuz altı
saat boyunca kaynamış su içmek; haftada bir, hep aynı günde yirmi
dört saat, üç öğün aynı tür meyveyi yemek; ayda bir üç gün
tek tip meyve, su ve doğal çaylarla yetinmek, yılda bir kez, on beş
gün sadece meyve, sebze yiyerek o süre içinde protein yada un, şeker
almamak gibi uygulamalar da, aynı oranda olmasa da, olumlu sonuçlar
vermektedir.
Orucun başlangıç
günlerinde, organizmada biyokimyasal değişim başlar. Meydana
gelebilecek rahatsızlıklara set çekmek için, her gün bir miktar
limonlu su içilmelidir.
İlk günlerde
kan şekerindeki düşmeye bağlı halsizlik, baş ağrısı ve
konsantrasyon bozukluluğunu takiben, kısa zamanda organizma, açlığa
adapte olmakta, konsantrasyonda da belirgin bir artış, uyum gözlenmektedir.
Bu arada kalp, sindirim sisteminde kullanmak zorunda olduğu kanı
daha rahat ve temiz olarak beyne göndermekte, düşünce hızındaki
azalma, artışa dönüşmektedir. Yemek sonrasında ortaya çıkan
gevşeme, uyku hali ortadan kalkmakta, günlük verim yükselmektedir.
Önceden açığa
çıkmış olan toksinlerin giderilmesi sırasında, paslı dil, ağız
kokusu, kabızlık, bulantı, baş dönmesi gibi haller görülebilir.
Aynı zamanda kan basıncı azalır, şayet düşükse normale geçer,
nabız yavaşlar, kalp ve kan dolaşımı rahatlar.
Tıbben önerilen
beden dinlenmesinde, bedensel ve zihinsel değişim on gün sonra başlar,
dört ayda tamamlanır, oruçta ise üçüncü gün başlayıp otuz günde
büyük kısmı istenen hale gelir.
Milletçe çok
zengin kurmaya alıştığımız iftar sofralarında, orucu uygun bir
yiyecekle, ömeğin ılık çorba ile açmak, sonraki yemekleri de iyi
çiğnemeye gayret etmek, sağlık açısından önemlidir.
Pide yerine,
kepek ekmeğini tercih etmek, et ve sebze yemeğinin ardından birkaç
saat sonra meyve yemek, akıllıca bir tutum olacaktır.
Sahura
kalkmadan oruca başlanırsa, aç kalınacak süre artacağı için, vücudun
kalori yakımı iyice düşerek halsizlik , baş ağnsı şikâyetleri
artar.
Sahurda az
(kahvaltılık ve meyveler en doğru seçimdir.) iftarda
biraz daha fazla yemek prensip halini almalıdır. Aslında Hz.
Resulullah akşam yemeklerinin atlanmadan, belli bir kararda yenmesini
istemekte, aksi halde yaşlılığın erken geleceğini bildir
mektedir.
Mistik kaynaklarda da bildirildiği gibi, kalp damar hastalıkları, yüksek
tansiyon veya şeker hastalığı olanlar hamile ve emzikli kadınlar,
doktora danışmadan oruç tutmamalıdır. Her alanda olduğu gibi bu
eylemde de sistemin yasaları ve akıl doğrultusunda hareket
edilmelidir.
Ahmet F. Yüksel
Not:
Aralık 2000
Yeni Dünya Dergisi'nde yayınlanmıştır.
|