“Ancak
iki hususta gıpta caizdir. Bunlar: Allah’ın kendisine mal verip
hak yolunda harcamaya muvaffak kıldığı adam ile, Allah’ın
kendine verdiği ilim ile hükmeden ve başkalarına da öğreten
adamdır.” (5/116)
“Allah’ın
benimle birlikte göndermiş olduğu hidayet ve ilim, yere düşen yağmura
benzer. Yağmur öyle bir yere düşer ki, suyu emer de bol bol ot ve
yeşillik yetiştirir. Yağmur su çekmeyen katı bir yer parçasına
da düşebilir; bu yer parçası suyu yüzeyinde tutarda
Allah o sudan insanları yararlandırır. İnsanlar bu sudan
hem içerler hem de onu sulamada ve tarımda kullanırlar. Yağmur dümdüz
ve kaygan bir yer parçasına da düşebilir, ne suyu yüzeyinde tutar
ve ne de bitki yetiştirir. İşte bu dini konularda bilgi sahibi olup
da Allah’ın benimle birlikte göndermiş olduğu bu bilgiden yararlanarak hem öğrenip, hem de öğreten ile
bu bilgiye karşılık başını bile kaldırmayan ve benimle birlikte
gönderilen ilâhi hidayeti kabul etmeyen kimse gibidir.” (5/117)
“Kim
benim adıma kasten yalan söylerse cehennemde yerini hazırlasın.”
( 5/118)
“İlim
öğrenmek için yola çıkan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır.”
(5/212)
“Hiçbir
mü’min sonu cennet oluncaya kadar hiçbir hayırdan doymaz.”
(5/121)
“Âlimin
ibadetle meşgul olan kimseye karşı üstünlüğü, benim en düşük
derecelinize karşı olan üstünlüğüm gibidir.” (5/122)
“Kim
Allah’ın rızası arzu edilen bir ilmi sırf bir dünya amacı için
öğrenirse, kıyamet gününde cennetin kokusunu bile duyamaz.”
(5/125)
“Yüce
Allah ilmi insanlar içinden çekip çıkararak almaz. Fakat alimleri
öldürmek suretiyle ilmi alır. Böylece ortalıkta alim kalmayınca,
insanlar cahilleri önder edinirler. Bu kimseler kendilerine sorulan
sorulara karşılık bilmeden fetva vererek hem kendilerini sapıtırlar
ve hem de başkalarını sapıtırlar. “ (5/126)
“Eğer
şükrederseniz, şüphesiz artırırım.” (İbrahim, 7) (5/127)
“Allah’a
hamd ederek başlanmayan hiçbir önemli işin sonu yoktur.” (5/128)
“Allah,
bir öğün yemek yiyip karşılığında kendisine hamdeden ve bir
yudum su içip karşılığında kendisine hamdeden kuldan hoşnut
olur.” ( 5/130)
“Allah
ve melekleri Nebi’ye salât ederler. Ey mü’minler, siz de ona salât’u
selâm getiriniz.”(Ahzâb, 56) (5/131)
“Kıyamet
günü insanlardan bana en yakını, üzerime salât’u selâmı
en çok olanınızdır.” (5/132)
“Kabrimin
başında bana salât’u selâm getirenin
salâtını işitirim. Uzaktakinin salâtını ise melekler
bana ulaştırır.” (5/133)
“Cimri;
yanında ismim anıldığı halde bana salât-ü selâm getirmeyen
kimsedir.” (5/135)
“Rasûlullah
bir kimsenin Allah’a hamdetmeden ve
Peygamberine salât-ü selâm getirmeden dua ettiğini duydu ve
“ Şu adam acele etti” diyerek onu yanına çağırdı. Ona -veya
başka birisine- şöyle
buyurdu: “Sizden biri dua edeceği zaman Allah’a hamd-ü
senâ edip arkasından Peygambere salât-ü selâm getirsin.
Sonra da dilediği duayı yapsın.” (5/163)
“Rasûlullah
(s.a) yanımıza gelmişti.
Ona “Yâ Rasulullah sana nasıl
selâm vereceğimizi
biliyoruz, fakat nasıl
salât getirelim?” diye
sorduk. Şöyle buyurdu: “Allah’ım, İbrahim’in soyundan
gelenlere nasıl rahmet verdinse, Muhammed’e ve onun soyundan
gelenlere de rahmet et. Hiç şüphesiz Sen hamda ve övgüye layıksın.
Allah’ım İbrahim’in soyundan gelenleri nasıl mübarek kıldınsa
Muhammed’i ve onun soyundan gelenleri de mübarek kıl. Hiç
şüphesiz Sen hamda ve övgüye layıksın” deyiniz.” (5/137)
<devam
edecek>
İstanbul
- 11.03.2003
http://gulizk.com
|