Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz
ashabı hakkında bazı sorular sordu :
‘’ Ebubekir için ne dersin? ’’
İblis ise şu cevabı verdi :
“O bana cahiliyet devrinde bile itaat etmedi... İslam'a girdikten sonra
nasıl bana itaat eder ?”
“Peki, ömer b. Hattab için ne dersin ? “
İblis ona da şu cevabı verdi :
Allah'a yemin ederim ki ; her gördüğüm yerde
ondan kaçarım.
“Peki , Osman b. Affan için ne dersin ?”
“Ondan utanırım.
Hem de çok. Nasıl ki ,
Rahman' ın melekleri de ondan utanırlar...”
”Peki,
Ali b. Ebutalib için ne dersin ?”
İblis onun için de şöyle dedi :
”Ah onun elinden bir kurtulsam... O, kendi başına kalsa ; ben kendi başıma
kalsam... O beni bıraksa,
ben de onu bıraksam . Ben onu bırakırım ; ama o beni bırakmaz.”
Resullullah (s.a.) Efendimiz , yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın
verdiği cevaplar kısmen bittikten sonra , şöyle buyurdu :
“Ümmetime saadet ihsan eden ; seni taa, belli bir
vakte kadar şaki kılan Allah'a hamd olsun.”
Resullullah (s.a.) Efendimiz ' in o cümlesini duyan lain iblis şöyle dedi
:
”Heyhat, heyhat... Ümmetin saadeti nerede ? Ben , o belli vakte kadar
diri kaldıkça, sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın ?
Ben , onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar ,
benim bu halimi göremez ve bilemezler. Beni yaradan ve baas gününe kadar
bana mühlet veren Allah'a yemin ederim ki: Onların tümünü azdırırım.
Cahillerini ve alimlerini ... Ümmilerini ve okumuşlarını ... Facirlerini
ve abidlerini ... Hasılı, bunların hiçbiri elimden kurtulamaz. Fakat ,
Allah'ın halis kullarını, evet, bunları azdıramam.”
Bunun üzerine Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu :
“Sana göre ihlas sahibi olan muhlis kullar
kimlerdir ?”
Bu suale İblis şu cevabı verdi :
”Bilmez misin ya Muhammed bir kimse ki , dirhemini ve dinarını sever ...
O, Allah için bir ihlasa sahip değildir. Bir kimseyi görürsem ki ;
dirhemini dinarını sevmez ; övülmekten, medhedilmekten hoşlanmaz.
Bilirim ki o, ihlâs sahibidir... Hemen onu bırakır kaçarım.
Bir kul malı ve övülmeyi sevdiği sürece , kalbi de dünya arzularına
bağlı kaldığı müddetce o,
size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir.
Bilmez misin ki ; mal sevgisi , büyük günahların en büyüğüdür.
Bilmez misin ki ya Muhammed , baş olma sevgisi yine büyük günahların en
büyükleri arasındadır.”
İblis anlatmaya devam etti :
”Ya Muhammed , bilmez misin ? Benim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların
her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra, o her çocuğumla
birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır.
Onların bir kısmını ulemaya gönderdim.
Bir kısmını gençlere yolladım.
Bir kısmını da , meşayihe saldım.
Bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat ettim.
Gençlere gelince , aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet
iyi geçiniriz.
Çocuklara gelince, onlarla da bizimkiler istedikleri gibi birlikte
oynarlar.
Bizimkilerin bir kısmını da abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını
da zahidlerin.
Onlar bunların yanına girer.; halden hale sokarlar. Bir tepeden öbürüne,
hep dolaştırıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki ; başlarlar,
sebeplerden herhangi birine sövmeye...
İşte, böylece onlardan ihlası
alırım. Onlar bu halleri ile yaptıkları ibadeti, ihlassız yaparlar gayrı
.. Ama bu hallerin farkında olmazlar.”
İblis, bundan sonra , aldattığı bir rahibin hikayesini anlatmaya geçti.
Ve şöyle dedi :
“Bilmez misin
ya Muhammed, Rahip Borsisa tam yetmiş yıl ihlas ile Allah ' a
ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona öyle bir hal ihsan edilmişti ki ,
her dua ettiği hasta , duası ve bereketi ile şifa buluyordu. Onun peşine
takıldım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi.”
Bu o kimsedir ki ; Allah-ü Teala aziz kitabında , onu şöyle anlatır :
“.... Şeytan hali gibidir ki ; o insana :
__ Kafir ol
Dedi. Vaktaki o kafir oldu. :
Bu defa ona şöyle dedi :
__Ben
senden uzağım. Ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. (59/16)
<devam
edecek>
28.05.2002
http://sufizmveinsan.com
|