llah’ın
“her mahâlde sevilen” anlamına gelen Vedud ismi,
Kur’an’da “tanışıklık” ve “sevgi” mânâsındaki
“Mevedde” kavramı ile karşımıza çıkar.
Sevgi bahsine;
yol gösterici, tanıtıcı, evrensel kitapta şu ifadelerde de
rastlayabilirsiniz:
“Eğer size,
Allah’tan lütuf ve zafer ulaşacak olsa , sizinle kendi arasında
hiç sevgi yokmuş gibi , bu sefer de hiç şüphesiz şöyle
diyecekler : Ah ne olurdu onlarla beraber olaydım da büyük
murada ereydim” ( Nisa-73 )
“... Sevgi bakımından inananlara en yakın olanlarında Hıristiyan’ız
diyenleri bulacaksınız. Bunun sebebi şudur : Onlar içinde
bilgin kişiler ve din adamları vardır. Gerçekten onlar,
Hakk’ı kabul hususunda büyüklenmez ve kibirlenmezler.” (
Maide / 82 )
Venüs’ün ,
sevgi geni ile randevulaşması doğal olarak sevginin sizde açığa
çıkmasını sağlar. Genlerde yer alan bu çok yönlü duyguyu
yaşamak da, Yaratıcı’nın insana bahşettiği en büyük
nimettir.
Bütünlük arz
eden bir duygudur sevgi...
Ona dayanan davranışlar da bölünmezliğin özelliklerini
yansıtır.
Sevgi kelimelere sığmaz, yaşanır. Yaşamayan da ondan
bahsedemez. Anlattığı, sadece farklı noktalardaki beğenisidir.
Bu dünyada çok
az insan sevilen ve seven olmuştur. Sevmeden göçüp gidenler,
maalesef insanlık dramı ile yoğrulmuş kimselerdir. Oysa, toplumsal acı ve ruhsal sarsıntılar başka,
sevgiyi yaşamanın hissettirdikleri bambaşkadır.
Beğeni duygusunu
asla sevgi ile karıştırmayın, yanılabilirsiniz. Düştüğünüz
badireden kurtulmanız, hatanızı telafi etmeniz mümkün
olmaz.
Gerçek sevgi
rahatsız etmeyen, yük olmayan ve aratandır.
Sevgi mantık
kabul etmez, şayet mantık çerçevesinde yürüyorsa, bilin ki
şuursuz davranışların engellenmesi için sevilen tarafından
bu yola başvurulmuştur.
Fizyolojik yapının
alışılan, arzulanan ölçütlerin dışında oluşu sevgiye
mani değildir. Çok güzel
olan, kendisinden daha az güzeli sevebilir. Onu ruhen
algılayarak tatmin olabilir. Fiziksel yapının sevgiyi engellemesi düşünülemez. Ancak zorunlu birlikteliklerde hayallerdeki boşluğun doldurulmasında da sevgiden söz edilemez..
“Seven sadece
vermeyi düşünür” diyenler, kişisel görüşlerini ifade
etmiş olurlar. Aslında, sevgide kayıp ya da kazanç yoktur.
Dolayısıyla, konuyu “verme” ile sınırlandırmak
gerekmez. Ancak yine de sevilen, belirli bir amaca dönük
olarak sevene belli koşulları dayatır ve onu vermeye teşvik
eder. Fakat, burada bir
incelik vardır:
Seven verdiğini
kabul ediyorsa sevgisi örtülür.
Bu durumun Hz. Resulullah’ın “ Veren el , alan elden hayırlıdır.”
sözü ile paralellik taşımadığını söyleyebilirim.
Kanaatimce, Efendimiz, bu sözü ile başka bir noktaya temas
etmektedir.
Seven , sevdiğinin
bahanelerine alışkın olmalı, adeta bağımlılık kazanmalıdır.
İlahi Aşk isimli kitabında İbni Arabi, “ruhani sevgi”den
bahsederken, tanımlamasını şöyle yapmaktadır:
“ Bu sevgi, bencil olmayan bir sevgidir.”
O sevgilisine sevgili olmayı büyük bir erdem olarak görür.
Sevginin nasıl meydana geleceğini anlatırken, iki faktörün
birleşimini şart koşar:
“ Akıl (Külli Akıl) ve
bilgi.”
Sevgi bu iki etmenle olgunlaşır,nihayetinde “aşk “ adını
alır.
Sevgiyi varlığın gayesi gibi kabullenen Arabi, bunu mısralarında
şöyle dile getirmektedir:
“ Beni baştan
aşağıya yakıp yandıranın nuru,
Tecelli edince, karanlık birden dağıldı.
Büyük bir sevgi ile
ona adadım kendimi,
Fakat, aşk bu ya , müthiş sarıyor insanı.
Aşkın etkisi ve arzunun cezbesi arasında
Kim bulabilir bir dinlenme anı!..”
Sevgi, genellikle yumuşaklığı ile ölçülür. Ancak, yumuşaklık onun sadece bir yüzünü yansıtır.
Esas yanı, Celalli oluşudur.
Sevginin doruğa
ulaştığı nokta , sevenin sevilende; sevilenin de sevende yok
olduğu , birbirlerine ayna oldukları yerdir. Burada adı ‘Aşk’
olarak geçer...
O ismi koyan da kendisidir; Benliğidir.
Ama, bunun, bildiğimiz anlamdaki benlikle ilgisi yoktur.
Kastettiğim, ‘Mutlak Benlik’tir.
Bence en büyük
günah, sevmemektir. Takliden dahi olsa sevmeyi denemek, günahlardan
arınmaya yol açacak bir
sebeptir. Bazen taklitler tahkike ulaşabilir. Birey ancak sevgi
sayesinde , bedensellikten kurtulabilir, kendisi ile dost olup
kozasından çıkabilir. Kendisi
ile dost olamayan, Allah ile de dost olamaz. Zira, büyük günahlardan
biri, kişilik mevhumudur. Bu yol da ancak sevgi ile aşılabilir.
Unutulmamalı ki,
madde bağımlılığı sevgiyi engeller.
Mutlulukta
mutsuzluğun nedeni , sevginin kaynağında da sevgisizlik
boyutu vardır. Bu düşünceyi , basit anlamda
yorumlamamak gerekir.
Bakın ünlü tasavvuf eri Yunus Emre sevgi için neler demiş...
İşitin ey yarenler aşk güneşe benzer
Aşkı olmayan kişi misali taşa benzer.
Taş gönülde ne biterdiline agu tüter
Nice yumuşak söylese de sözü savaşa benzer.
Bugün sadece sevgi demekle yetinelim.
İstanbul
- 26.12.2000
http://afyuksel.com
Not:
26.12.2000 Akşam Gazetesi
|