1.
İnsanlar Hz. Adem ve Havva'dan çoğaldıklarına göre bunların çocukları
birbirleriyle mi evlendiler? Kardeş kardeş ile nasıl
evlenebilir?
2. Allah niçin sakat yaratıyor?
Sık sık
karşılaştığımız bu sorulan cevaplandınmanızı rica ederim. Şaygılarımla.
1.
İnsanın yaradılışı ve yeryüzünde çoğalması
konusundaki bilgilerimiz, Kur'an-ı Kerim'in bize haber verdiği
noktalarla sınırlıdır. Bir Muslüman için itikadi bakımdan, değer
taşıyan ve inanılmak mecburiyeti bulunan hususlar, Kur'an-ı
Kerim'in sarahaten bildirdikleri iie, tevatür derecesine varmış
bulunan hadislerin öğrettikleridir. Bunların dışında kalan
rivayetlere inanmak mecburiyeti yoktur.
Hz.
Muhammed (A.S.)agelmiş bulunan dinin evlenme ile ilgili hükümleri
bellidir. Daha önceki Peygamberlerin dinlerindeki hükümlerin ne
olduğu konusunda, itikadı zaruri kılacak kesin naslar mevcut değildir.
Günümüzde
müsbet bilim dalları olan biyoloji ve buna bağlı olarak paleontoloji, paleoantropoloji insanın yaradılışı ve yeryüzünde
çoğalışını açıklamaya çabalayan bazı nazariyeler ortaya
atmaktadır. Bunlar, itikadi bakımdan bir değer taşımamakla
beraber, Islami esasların çerçevesini aşmamak kaydıyla konu üzerinde
daha geniş çaplı düşünme imkanı vermektedir.
Bu
mevzuda hazırlamayı düşündüğümüz müstakil bir makalede daha
tafsilatlı bilgi verilecektir.
2.
İkinci sorunuzda doğumdan sonra meydana gelen sakatlıklardan ziyade
doğuştan sakatlıklann sorulduğu anlaşılmaktadır.
Bildiğiniz
gibi mutlak kemal, ancak Allah'a mahsustur. Varfığı zaruri olan
Cenabı Hak, bütün kemal sıfatlariyte muttasıftır. Kemal (tam ve
kamil olmak), Vacibü'l-Vücut, yaratıcı varlığın zaruri bir vasfıdır.
Nakisa (noksanlık) ise, bütün yaratılmışların müşterek sıfatıdır.
Zaten "yaratılmış olmak", başlıbaşına bir noksanlıktır.
Bunun dışında fertlerin diğer noksanlıkları birbirlerine göre
farklı oranlardadır. Vücut yapıları, prototip ideal insana göre
derece derece noksanlıklar taşımaktadır. Zeka farklılıklarından
tutun da bütün organlannın fonksiyon; farklılıklarına kadar, bir
kuvvetlisine göre zayıf olanı noksanlık sıfatına sahip demektir.
Doğuştan sakatlıkları bu çerçeve içinde gördüğümüz
takdirde, onları daha büyük boyutlara ulaşmış noksanlıklar
olarak mütalaa etmenin gerektiği sonucuna ufaşırız.
Hadiseler,
biziere göre hayır ve şer niteliğine sahiptirler. Bazıları ilk
nazarda hayır veya şer oldukları açıkça anlaşılabilecek yapıda
oldukları halde, bir kısmı da hayır görünümünde şer, şer görünümünde
hayır olabilmektedir. Nitekim bu konuda Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
"Belki de sizin bir şeyden hoşlanmamanız (aslında) sizin için
daha hayırlı ve bir şeyden hoşlanmamanız da (aslında) sizin için
daha kötüdür." Bu açıkça göstermektedir ki, hadiselerin
cereyanı bizim için hayırlı veya şerli olması endişesine bağlı
olarak
gelişmemektedir. Ehl-i Sünnet anlayışına göre, Allah yaratılmışlara
en uygun olanı (hayrı) yaratmak mecburiyetinde değildir. Cenab-ı
Hakkın yaratıcılık sıfatı hayır ve şer arasında herhangi bir
farklılık gözetmeksizin mutlak olarak tecelli etmektedir. Doğuştan
sakatlıkları, insanlar için şer kabul ettiğimiz takdirde -
hadiseye bu zaviyeden bakarsak - "Allah niçin sakat yaratıyor?"
sorusuna mahal olmadığı neticesine varmış oluruz.
Cenab-ı
Hakkın yaratıcılık sıfatının mutlak olarak tecelli ettiğini söylemiştik.
Bu ilahi sıfat, birbakıma kaderde diyebileceğimiz tabiat kanunlarına,
ezelde takdir edilerek formüllere bağlanmış bulunan Sünnetullaha
ve iiahi adete uygun olarak tecelli eder. Sünnetullahın değişiklik
göstermeyeceği ise, Kur'an-ı Kerim'de te'kitli bir ifade ile
belirtilmiştir.
Canlı
varlıktaki ilahi adeti, diğer bir ifade ile tabiat kanunlarını
inceleyen biyoloji ve buna bağlı olan genetik ilmi, insan hücresindeki
46 kromozomun taşdığı genlerde bulunan DNA (Deoksiribonükleik
asit) ve RNA (Ribonükleik asit) moleküllerinin, nesilden nesile
intikal edecek insan özelliklerine ait şifreleri taşıdığını
tesbit etmiştir. Bu özeliikler insan nevinin ilk ferdinden günümüze
kadar, tam ve mükemmel insanın değişmez özellikleri şeklinde,
genler vasrtısıyle DNA üzerinde intikal etmiştir. Kolu, bacağı
olmayan veya herhangi bir başka sakatlığı bulunan şahsın üreme
hücrelelrindeki genlerde bulunan DNA onun sakatlık özelliğini değil,
orijinalindeki tam ve mükemmellik özelliğini, bir sonraki nesle
nakletmektedir. Böylece doğuştan sakat olan çocuğun neslinin
normal şartlar altında sakat olmayacağını ve neslin ilanihaye
sakat devam etmeyeceğini söylemek gerekmektedir.
Tecrübi
biyoloji, farelerde 20 nesil üzerinde kuyruk kesme deneyi yapmış,
kuyruksuz farelerin nesillerinin kuyruksuz olmadığını, 20 nesil
boyunca kuyruk boyunun bile kısalmadığını müşahede etmiştir ve
yine güzel görünmek için yüzyıllar boyunca Çinli kadınlara
daha bebeklik çağında küçük demir ayakkabılar giydirildiği
halde, onlarda meydana gelen bu sakatlık derecesindeki fiziki değişiklik
yeni nesilierine intikal etmemiş ve yeni doğan Çinli kızlann
ayaklarının gene normal büyüklükte doğduğu görülmüştür.
Tabii
hadiselerin ne şekilde cereyan edeceğinin, Kaderullah olarak,
ezelden formüllerle tabiat kanunları şeklinde belirlendiğini söylemiştik.
Bu kanunların normal cereyanları üzerinde yapılan müdahaleler
bize göre gayrı tabii görünümde olan ve fakat aslında yine
adetullahın gereği olarak, başka türlü tabii sonuçlar doğurmaktadır.
Tabii olaylar normal şartlar içinde geliştiği sürece bizce de
normal çıkmaktadır.
Canlılann
üremeleri, özellikle doğum öncesi ve sonrası olaylar, kanunları
ezelde belirlenmiş tabii olaylardır. Burada aslolan, normal şartlar
içinde, canlının kendi nevinderi ilk ferdinin sahip olduğu özelliklerinin
eksiksiz ve kusursuz nesilden nesile intikal etmektedir. Nitekim böyle
de olmaktadır. Hamilelik sırasında alınan yanlış ilaçlar, maruz
kalınan röntgen şuaları v.s. gibi normal şartları değiştiren
ve yine erkeğin üreme hücrelerindeki genler ile DNA üzerinde değışikler
meydana getiren herhangi bir olay, bize göre normal görünümde
olmayan, ama aslında tabii şartlarının değişikliği oranında değişik
sonuçlar doğuracaktır, bu da tabiidir.
Şartların
değiştirilmesinde kişilerin bilerek veya bilmeyerek büyük ölçüde
kusurları bulunmaktadır. Bu şekilde meydana gelen doğuştan sakatlıklar
da, nesilden nesile ilanihaye devam etmemektedir. Konuya bu açıdan
baktığımız zaman yine, "Allah niye sakat yaratıyor"
sorusuna mahal olmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır.
Kulun
kusuruyla veya sadece tabii olayların tabii sonuçları olarak ortaya
çıkan sakatlıkların bir takım hikmetlerinin bizce meçhul bulunduğunu
söylemek, konuya Tasavvufi açıdan bakmak demektir.
Bu
konuda daha geniş bilgi için Kelam kitapları ve Felsefedeki şer
problemi ile ilgili açıklamalara bir göz atmanızı tavsiye ederim.
Cenab-ı
Haktan başarılar dilerim.
Prof.
M.
Saim Yeprem
http://afyuksel.com
İstanbul - 12.10.2000
Not:
Bu
makale Nesil Dergisinin 1978 tarihli 9. sayısında yayınlanmıştır.
|