Kitabın
adı:TUHFE’TÜS SEFERE (Bir Hediye)
Müellifi : Şeyh-ü Ekber MUHYİDDİN ARABÎ (H.560 638/M.1164-1240)
Tercüme : Abdülkadir AKÇİÇEK
Nâşir : KİTSAN Yayınevi- Remzi GÖKNAR
Yansıtan : Hamdi CENİK -
hamdicenik@hotmail.com
Tevbe
Birinci
Mertebe:
Umum mü’minlerin tevbesidir.
Genel
olarak, bunların günahı; bir yanılma, dalgınlık veya unutkanlık
neticesindedir. (18)
İkinci
Mertebe:
Genel olarak fasıkların tevbesidir.
...
Şöyle
ki:
a-Geçmişte
yapılan hatalara tümden pişman olmak. Bu hissi içten duymak.
b-Halen
yapılmakta olan hataları bırakmak, ileride de yapılması düşünülen
hataları da, tam bir azimle yapmamaya kararlı olmak..
c-Haksız
yere alınan mal, ya da başka yoldan yapılmış bir zulüm işlenmişse…
hemen sahibine iade etmek..
d-Nefse
taat tadını tattırmak ve onda eritmek.. Nasıl ki, daha önce; masiyet
işinde büyüyüp gelişmişti… Masiyet işinde aldığı tadı, taat yolunda
ki tadla yok etmek…
e-Seherlerde
göz yaşı akıtmak.. İşlenen günahların verdiği üzüntü ve korku içinde
affını ümit ederek, güçlü sultanın huzurunda ağlamak.. (19,20)
Üçüncü
Mertebe:
Kâfirlerin tevbesi..
Bunlar
için imandan başka kurtuluş yolu yoktur. (20)
Havasın tevbesini
iki mertebe içinde anlatacağız.
Birinci
Mertebe:
Bu
zümreye; kalb, Allah’ın zikrinden gafil olunca tevbe yolunu
tutmak gerekli olur.
Bu
mertebe, Peygamberlere bir de ruhların tasnifi babında, birinci
safta bulunan evliya zümresine has bir makamdır.
İkinci
Mertebe:
Seçme
kulların tevbesi…
Bunlara, dünya efkarından, vesveselerinden ve ona dair yarsiz
şeyleri anmaktan ötürü tevbe gerekir. (21)
İTİKAD
İtikadın kısaca manası şudur: Çözülüp kopmayı akla getirmeden, tam
inanıp bağlanmak.
…
Avamın itikadı…
Mesela:
Bir kimse vardır, kendi için tayin edilen bir mezhebi tutar, ona
inanır ve bağlanır..
Yaptığını ve yapacağını o mezhebin kavline, kararına göre yapar…
Yapmadığını ve yapamayacağını da aynı şekilde o bağlanıp inandığı
mezhebin kavl-ü kararına bırakır..
Ani
bağlanıp, inandığı o mezhebin dışında kalanların sözüyle ilgilenmez…
Başka söze aldırış etmez.(25)
Has kulların itikadını
şöyle anlatabiliriz:
Bütün
imamların sözlerine bakar, onlar arasında hangileri daha zorsa… onu
kabullenir… Hattâ yapar da… Hiçbir şekilde onların kolay yoldan
verilen ruhsatlı sözlerini almaz. (26)
İHLÂS
İhlasın
manası şudur:
Yapılan
her işin; cümle şüpheli hallerden temizlenmesi… (27)
Rasûlullah (sav) efendimiz:
-İhlası Cibril’e sorduydum şöyle anlattı:
-Ben İhlası Allah’u Tela’ya sordum, şöyle buyurdular:
“İhlâs sırrımdan bir
sırdır ki, onu kullarımdan sevdiklerimin kalbine emanet ettim…”
Denildi
ki:
İhlâs,
riyanın zıddıdır. (28)
…Muhabbet, sevgi manasına gelir.
Sevgi ise.. o demektir ki; her şeyini sevdiğine hibe edesin.. O
kadar ki; sende, artık senin
için bir şeyin kalmaya…
..Muhabbetin bir manası da şöyledir:
Yüce
Allah’ı bütün varlığınla sevesin.. o kadar ki; sende onun başkası
için bir şey kalmaya…
(30)
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri der ki:
-Muhabbet sevene ait sıfatın erimesi, buna bedel olarak, yerini
sevilene ait sıfatların almasıdır. (30)
Denildi
ki:
Sevgi,
demek olan muhabbetin nişanı odur ki; Dünya ve ahirete dair arzular
silinip gide… (31)
Rabia-i
Adaviye şöyle anlatıyor:
Ben
gönülü senin için sohbethane ettim,
Benimle olanlara da cismim mubah ettim.
Cismim benimle onlara can yoldaşırır,
Ben
de sevgini gönlüme can yoldaşı ettim.
(31)
Yahya
b. Maaz diyor ki:
Muhabbet ehlinin sabrı, zahidlerin sabrından daha zordur.
…Ve
şaşarım o kimseye ki; yasak ettiği şeylere karşı bir çekinme duygusu
beslemeden nasıl ALLAH sevgisi iddiasında bulunur?... (31)
Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -03.10.2006
http://sufizmveinsan.com
|