Kayıt için burayı tıklayın

Öngörü” kelimesinin,  dilimize yeni yeni yerleştiğini; “tahmin, kestirme, önceden görme, keramet gösterme” gibi anlamları taşıdığını düşünsek bile,daha ziyade tahmin kavramında yoğunlaştığını görüyoruz...
Örneğin:
Fikrinizi almak isteyen biri,
“Bu konudaki öngörünüz nedir ?”
Ya da, bir maçın neticesini önceden bilmek isteyen muhabir, otoriteye yönelip,
“Gelecek maç için öngörünüzü öğrenebilir miyiz ? “diye soruyor.
Veya; 
“ Ülkemizde önümüzdeki hafta hava durumundaki öngörü şöyle “ ifadesi kullanılıyor...

Bunlardan başka;
özünde öngörü yatan misalleri vermek de mümkün:
“ Siyah ırk, şimdiye kadar bir Einstein yetiştiremedi ve yetiştiremeyecek “ gibi...

Önyargı ise; ‘öngörü’den çok farklı bir anlam taşımaktadır.
Şöyle ki ; bir kimse ya da şeyle ilgili olarak değişik olay, koşul, görüntü ve düşüncelere dayanarak, önceden oluşmuş,  olumlu veya olumsuz düşünceler, önyargı adını alır. Bu anlayışın sonucunda, toplumsal değer yargıları doğrultusunda  bir dışlama  ve aşırı tepki gösterme hali ortaya çıkmaktadır.

Yani, öngörüdeki saptamalar bir bakıma , önyargıdan daha mantıklı, daha temkinli...
İnsani değerler açısından, özünde bireysel anlamlar yatsa bile,  öngörü için en azından, ” at gözlüğü ile olaylara bakmama” nın getirisidir, diyebiliriz...

Önyargı için söylenebilecek şeyler ise çok açık ve nettir.
Bu kavramın uzantısı olarak, dedikodu edercesine hakkında olumsuz şekilde  konuşulan kişi veya konu , kısır tartışmalarla gündemi bir müddet işgâl ettikten sonra unutulacak ya da unutturulacak; ne elde edinilmişse edilecek  ve sözüm ona arkasından  yepyeni beyaz bir sayfa düzenlenecektir.
Elbette, bu görüşe müthiş sinirlenip, karşı çıkanlar da olacaktır.

Doğrusu kimseyi eleştirmek istemiyorum!...

Ortaya bir iddia atıldığında,
“ Ben de bu iddiayı duymuştum...”
deyip “o düşünceye karşı çıkılamayacağını” önyargıyla kabul etmek ne derecede isabetli olabilir ki?

Şayet, etik anlayışın çöktüğü bir toplumda ve bu değerleri etkileyen faktörler dikkâte alınmaksızın bir değerlendirilmeye gidiliyorsa, ortaya konan iddia nasıl kabul edilebilir?..

Meseleyi tek yönlü tartışmak istemiyorum; ama maalesef, burada garip bir tutumla,  gözü kapalı karar verme, iyileri ortadan kaldırıp, kötüleri el üstünde taşımaya gayret gösterme becerisi ortaya konmaktadır.
Ve önyargı ile konular, bir çıkmazdan çıkıp başka çıkmazlara giriyor.
Şimdi bana, önyargılı olmanın tek bir olumlu yanını  söyleyebilir misiniz?

İster beğenin, ister beğenmeyin... Bence öngörülü olmak, önyargılı olmaktan çok daha iyi...

Önyargı, toplum içinde yapay bir anlayış oluşturup yapılacak  eleştirilerin daha da ağırlaşmasına yol açmaktadır.
Özüne dönük yaşayan  bireyler,  “doğru“ ile ilişkinin  nasıl kurulacağını öğrenip evrenselliğe ulaşma yolunu tercih ederken,  önyargılı ve öngörülü olmak istemiyorlar.

Tarih boyunca süren önyargılar nedeniyle, nice insanın harcandığına  tanık olmadayız...
Örneğin, Galileo...
Mistik tutkuların karaladığı bilim adamı Darwin... 
Bağnazlık, tutuculuk sembolü güçlerin canına kıydığı, İbni Arabi... 
Ve daha niceleri...
Önyargının kurbanları bu söylediklerim...

Ne var ki,  insanlığın en ileri safhasındaki toplumlarda  bile, önyargılı olmak tutku haline dönüşmüş, doğru olan her şey  bu  nedenle “ eğri “kabul edilerek böyle bir seviyeye getirilmiştir.

Son olarak diyebilirim ki; önyargı, insanın kendi kendine taktığı, geniş düşünmeyi engelleyici bir kilittir...

İstanbul - 16.12.2000
http://afyuksel.com

Not: 16.12.2000 Akşam Gazetesi

 


Üst Ana sayfa e-mail