Dr.
Aslan MAYDA
Hayatın devamı için
sebepler açısından vücudumuzdaki organ ve dokuların her an görev yapar
durumda olması lâzımdır. Hücreden başlayarak sistemlere kadar bütün
vücudumuzun sağlığını sürdürmesi yaratılıştan kendisine verilmiş
metabolik süreçlere ait kimyevî hâdiselerin işleyişine bağlanmıştır.
Vücudumuzdaki kimyevî reaksiyonların aksamadan yerine gelmesi için ise
enerjiye ihtiyaç vardır. Fabrikalar için gerekli enerji ihtiyacı nasıl
enerji santralleri tarafından sağlanıyorsa, vücudumuzun enerjisi de
hücre içindeki mikro enerji santralleri olan mitokondri isimli
organeller tarafından sağlanır.
Allah'ın yarattığı hiçbir mahlukta en küçük bir israf ve abesiyet
göremeyiz. Her varlığa ihtiyacına göre uygun organlar veren; bir tek
hücreyi bile gereksiz ve başıboş yaratmayan Rabbimiz, her hücrenin
içine onun ihtiyacı olan enerjiyi temin edecek kadar mitokondri
koymuştur. En fazla enerji kullanan organın hücrelerine en çok sayıda,
daha az enerji gereken hücrelere ise daha az sayıda mitokondri
verilmiştir; çok iş yapana çok, az harcayana az verilerek âdil bir
paylaştırma yapılmıştır. Bir hücrede mitokondri sayısı 100 ila 1000
arasında olabilir. Gözle görülmeyecek kadar küçük olan hücrelere, bu
kadar mitokondri nasıl sığdırılmıştır?
Vücudumuza ait
biyolojik özelliklerimiz, anne ve babamızdan aldığımız eşit sayıdaki
kromozomlar üzerine kodlanmış DNA molekülleriyle belirlenir.
Dolayısıyla bütün özelliklerimiz anne-babamızın ortak katkısıyla bize
geçen genlerin baskınlık veya çekinikliğine göre belirlenir. Ancak
bunun bir istisnası mitokondrilerdir. Mitokondrilerimizin hepsini
annemizden alırız. Bunun sebebi; yumurta hücresi içine döllemek üzere
giren spermlerin sadece çekirdeklerinin yumurta ile kaynaşması ve
kuyruk kısımlarının yumurtaya girmemesidir. Bu ne demektir? Spermlerin
yumurtaya ulaşması için çok hızlı kuyruk çırpmalarını temin eden
mitokondriler, spermin kuyruk bölgesindedir. Döllenme anında kuyruk
kısmı yumurtanın içine girmeyip dışarıda kaldığından, yumurta içine
babadan mitokondri girmez. Dolayısıyla da yeni yavrunun
mitokondrilerinin hepsi annesinden gelmiş olur. Çok önemli bir özellik
de mitokondrilerin çoğalmaları için, hücre çekirdeğindeki esas DNA'dan
bağımsız, kendilerine ait DNA programına sahip olmalarıdır.
Eğer her hücrede
sadece bir tane mitokondri olsaydı, bırakın hareket etmeyi hiç
kımıldamadan yatsak bile vücuttaki metabolik süreçlerin gerçekleşmesi
için gerekli 1.100-1.500 kalorilik enerjiyi bile sağlayamazdık. Bunun
tipik bir misalini Myastenia Gravis denilen bir hastalıkta
görebiliyoruz. Bu hastaların kasları felçtir, hiç hareket edemezler.
Çünkü mitokondrileri hareket için gerekli olan enerjiyi sağlamak için
bölünüp çoğalmazlar. Hücrelerde yeterli sayıda mitokondri yoktur. Bu
hastalık, annenin mitokondrilerinin DNA'sında taşınarak çocuğa
geçtiğinden, mitokondrial kalıtıma enteresan bir örnektir. Az sayıda
mitokondri, kasların hareketi için yeterli enerjiyi üretemediğinden,
kaslar kasılma görevini yapamazlar. Enerji üretimi yetersiz ülkelerde,
sokak lâmbalarının yeterince yanmamasından başlayan ve evlere dahi
yeterli süre elektrik verilmemesi gibi problemler çok sık yaşanır. Bu
ülkelerde sanayi durmuş olduğundan, enerji yetiyor gibi görünür. Ancak
sanayi faaliyete geçse, çok fazla enerji sıkıntısı yaşanır. Büyük bir
şehire veya ülkeye benzeyen insan vücudunun enerji ihtiyacı, önceden o
kadar sağlıklı ve doğru şekilde öngörülerek tespit edilip gerekli
önlemler alınmış ki, normal şartlarda vücudumuz enerji sıkıntısı
çekmemektedir. Vücudumuzu yaratan irade, insanın yürüme, koşma, ağır
işte çalışma gibi faaliyetlerinde, vücudun ne kadar enerjiye ihtiyaç
duyacağını bilmiş ve hücrelerdeki enerji santralleri olan
mitokondrilere çok ayrıcalıklı bir özellik yerleştirmiştir. Bu
ayrıcalık mitokondrilerin, hücre bölünmeden kendi kendilerine bölünüp
çoğalmaları, vücudun veya organın gerekli enerji ihtiyacını sistemi
bozmadan yerine getirebilmeleridir. Âdeta ilâhi irade mitokondrilere
şöyle bir emir vermiştir: "Canlının ne kadar enerjiye ihtiyacı
olacaksa ona göre bölünüp çoğalacaksın. Hücreyi rahatsız etmeden kendi
DNA'nı kullanarak sayını çoğaltacaksın, vücuda gerekli olan enerjiyi
üreteceksin. Sayındaki artış, 100 ila 1000 kadar olabilir. Daha fazla
olursa hücrenin içindeki diğer organellerin çalışmasını bozarsın."
Vücudun enerjiye
ihtiyacı azaldığında, sayısı 100-1000 kadar artmış mitokondriler
hücrede tutulmamaktadır. Bunun için de çözüm daha canlının ilk
yaratılışında konmuş ve mitokondrilerin ömrü 7-10 gün olacak şekilde
kısa tutulmuştur. Hücredeki bu uyum sistemini, bir odada ağır yük
taşınacağı zaman yükü kaldıracak kadar insanın odaya gelmesine ve yük
taşındıktan sonra odayı terk etmesine benzetebiliriz. Fazla enerjiye
ihtiyaç kalmadığında, sayıları fazla olan mitokondrilerin 6-7 gün
içinde ömürleri son bulup parçalanırlar ve enerji gerekliliği artana
kadar çoğalmazlar. Bu durum, insanın kendi bünyesindeki küçük
kıyametlere ve haşire güzel bir örnektir.
Hücrede enerji
üretimi, organik gıdaların karbon bağlarının parçalanarak enerji
üretim devri daimine girmesiyle olur. Mitokondriler, sadece tek bir
kaynağa bağlı olarak enerji üretmezler. Nasıl ki ülkemizde
hidroelektrik, nükleer, tabiî gaz, rüzgâr enerjisi gibi enerji
kaynakları vardır. Bunların hepsinden elde edilen enerji evlerde, iş
yerlerinde, sanayide, taşımada vb alanlarda kullanıldığı gibi,
hücreler de normal şartlarda karbonhidrat ve yağları, çok aç kalırsa
da proteinleri kullanarak mitokondrilerinde enerji üretir. Üretilen
enerji, hücre zarından madde taşınmasında, hücrede yeni makro
moleküllerin sentezinde ve vücutta yapılan her türlü kas hareketine
bağlı mekânik işlerde kullanılır. Hücre içindeki reaksiyonlardan
sonra, enerji kaynakları parçalanarak, mitokondrilerde karbondioksit
ve hidrojen açığa çıkar. Mitokondri zarlarında hidrojen iyonu
derecelenmesi oluşur. Hidrojen iyonu birikiminden oluşan elektrikî
potansiyel kullanılarak, ATP sentetaz isimli proteinin desteğiyle, ADP
molekülünden hücrenin kullanabileceği enerji formu olan ATP üretilir.
Mitokondrilerin raflarına yerleşen hidrojen tutucu enzimler tarafından
bu elektronların tutulması gerekir, aksi takdirde enerji üretilemez ve
hayat olmazdı. Canlılığın varlığı, sebepler plânında, mitokondrideki
elektron tutucu moleküllerin varlığına bağlanmıştır. Bu kadar ince
hesap tesadüfî olamaz. Mitokondrideki oksidatif enzimler olmasaydı,
karbon temelli hayat oluşmazdı. Bunları koyan irade, hücrede var olan
yaklaşık 1.500 çeşit enzimle varlığını milyon kere tasdik
ettirmektedir.
Çok kalabalık ve
sıkışık bir yerde insanlar birbirine değerler ve rahat hareket
edemezler. Mitokondriler de küçücük hücre içinde yüzlercesi bir arada
bulunurlar; birbirlerine yapışıp kalmamaları için üzerlerine elektrik
yüklü proteinler yerleştirilmiştir. Eğer sonsuz bir ilim ve kudret
Sahibi'nin müdahalesiyle bunlar yerleştirilmeseydi, birbirlerine
yapışan mitokondriler, görevlerini yapamayacağı gibi hücre
sitoplazması da gerçek bir kolloidal eriyik halini koruyamayacaktı.
Bütün oksijenli
solunum yapan canlıların hücrelerinde bulunan mitokondri isimli mikro
enerji santralleri, her şeye hükmeden ve her şeyi görüp gözeten sonsuz
bir irade Sahibi'nin varlığının apaçık delillerinden biridir.
http://www.sizinti.com.tr/konu.sizinti?SIN=ba56ac32a5&k=283&1911278308’
den alınmıştır.
İstanbul-06.04.2003
http://gulizk.com
|