Irk nedir?
İnsanlar deri ve
saç rengi, boy uzunluğu, vücut biçimi gibi fiziksel özelliklerine ve
genetik olarak incelenebilen kan grubu gibi biyolojik öğelere göre
belli gruplara ya da ırklara ayrılır. Günümüzde biyologlar fiziksel
farklılıklardan çok ırklar arasındaki genetik farklılıkların
incelenmesiyle ilgilenirler. Irk incelemeleri biyoloji biliminin
yeni bir dalı olan nüfus genetiği alanına girer.
Irklara ilişkin
ilk sınıflandırmalardan birini, Alman anatomi ve fizyoloji bilgini
Johann Friedrich Blumenbach (1752–1840) yaptı. Kafatası ölçümlerine
dayanarak insan türünü beş gruba ayırdı: Kafkasyalı (beyaz ırk) ,
Moğol, Etiyopyalı, Amerika Yerlisi ve Malayalı. Daha sonra bütün
canlıları sınıflandıran İsveçli biyolog Carolus Linnaeus (1707–78)
deri rengine göre ayırt ettiği dört değişik ırk tanımladı. Onu
izleyen biyologlar da fiziksel özellikleri temel alan ırk grupları
üstünde çalıştılar. Ne var ki, bu tür sınıflandırmaların bilimsel ve
kesin olmadığı daha sonra anlaşıldı.
Irksal
Farklılıkların Kökeni
Bilim adamları
ilk insanların 350–500 milyon yıl önce Afrika'da yaşadığı, buna
karşılık ırksal farklılıkların ancak 100 bin yıl önce ortaya çıktığı
konusunda birleşiyorlar. Böylece insanların aynı kökten türediği,
önce Eskidünya'ya ardından da Yenidünya'ya yayıldığı öne
sürülmektedir. Asıl yurtlarından uzaklara göç edince insanlar
arasında farklılaşmalar doğdu. Değişik fiziksel özellikleri olan
halklar ya da ırklar oluştu.
Irkçılık
Irklar
arasındaki fiziksel farklılıkların insanların yeteneklerinde
farklılıklar yarattığını ve bazı ırkların ötekilerden üstün olduğunu
savunan görüş ya da ön yargıdır. Bu görüşler insanları derilerinin
rengine göre beyaz, siyah, sarı, esmer ve kızıl olarak ayıran
sınıflandırmaları temel almıştır.
Fransız etnoloji
uzmanı Joseph-Arthur Gobineau (1816–82) ve sonradan Alman uyruğuna
geçen İngiliz siyaset bilimcisi H.S. Chamberlain (1855–1927) ırklar
arasında bir sınıflandırma yaparak, bunu beyaz ırkın üstünlüğünü
kanıtlayacak bir kurama dönüştürmek istediler. "Ari ırk" kavramını
ortaya atarak, bu ırkın insanlığın gerçekleştirdiği tüm
uygarlıkların tek yaratıcısı olduğunu savundular. Bu tezler Batı
Avrupa'da ırkçılığın körüklenmesine yol açtı. Bugün artık önemini
yitirmiş olan bu savlar arasında beyaz ırkın, başka ırklarla
karışmadığı sürece gelişeceği de vardı.
Bu türden
değerlendirmelere dayanan ırkçılara göre, beyaz ırktan olmayan
insanlar geri zekalı, yeteneksiz ve ahlaksızdır. Irkçılar
kendilerinden aşağı gördükleri insanlara karşı ayrımcılık uygular,
onlara hak ve fırsat eşitliği tanımazlar.
Irklar
Konusunda Önyargılı Görüşler
Irklar konusunda
en yaygın önyargılardan biri "saf" ırkların olduğu ve bunların aşağı
ya da saf olmadığı düşünülen ırktan insanlarla karışması durumunda
zayıflayacağı ve yok olacağı düşüncesidir. Nazi Almanya'sında Ari
ırkın üstünlüğüne ve saflığına, bütün Almanların da bu ırktan
olduklarına inanıldı. Naziler, Almanların Yahudiler ve Çingenelerle
evlenmeleri durumunda kendi ırklarının bozulacağını öne sürdü. Bu
anlayış bütünüyle bilim dışıdır. İlk olarak, Yahudiler ve Çingeneler
ırk değildir. İkincisi, hiçbir ırk öbürlerinden daha iyi ya da daha
saf olarak tanımlanamaz. Bütün ırklar birbiriyle karışmıştır ve
yavaş yavaş değişmektedir. Bu değişim bir yanda çevresel etkenlerden
öte yandan genlerde birdenbire ortaya çıkan
değişikliklerden(mutasyon) ileri gelir. Saf ve üstün ırk olmadığına
göre, farklı ırk gruplarının birbirleriyle karışmasının bozucu bir
etkisi de yoktur.
Bir ırk grubunun
bütün üyelerinin birbirine benzediği, aynı zihinsel oluşumu
paylaştığı ve bir ırkın üyelerinden daha zeki olduğu gerçek
değildir. Örneğin, bazı kimseler Avrupalıların teknolojik
gelişmesini Afrikalıların görece geri teknolojileriyle
karşılaştırarak Avrupalıların genetik olarak Afrikalılardan üstün
olduğunu ileri sürmüştür. Bu yanlış bir varsayım ya da önyargıdır.
Aralarındaki temel ekonomik farklılıklar, Avrupalıların yüzyıllarca
Afrika'yı sömürmesi sürecinde yaratılmıştır. Herhangi bir ırkın bir
başkasına göre zekâ üstünlüğünü gösteren hiçbir genetik bulguda
yoktur.
Irk olarak
tanımlanan bazı grupların ırk sayılamayacaklarını belirtmek gerekir.
Örneğin, Yahudiler bir ırk değil, dinsel bir topluluktur. Almanlar
da ırk değil bir ulustur. Nazilerce Alman halkının ırkı olarak
yüceltilen Ari ırk da özünde bir dil grubudur.
Irkçılığın
Gelişimi
Avrupalılar
kendileri gibi beyaz olmayan insanlarla ilk kez keşifler sırasında
karşı karşıya geldiler. Beyaz ırkın üstünlüğü düşüncesi sömürge
savaşları ve köle ticaretine paralel olarak gelişti ve zamanımıza
kadar geldi. Irk ayrımcılığı nedeniyle, bazı ülkelerde bir arada
yaşayan değişik ırktan insanlar arasındaki düşmanlıklar kıyımlara
yol açtı.
ABD'de,
Afrika'dan getirttikleri köleleri kırbaçla, boğaz tokluğuna
çalıştıran güneyli çiftçiler, acımasız davranışlarını haklı
göstermek için köleliğin aşağı ırktan olan Siyahlar için doğal
olduğunu ileri sürdüler. Köleliğin 1865'te kaldırılmasıyla ırkçılık
sona ermedi. Özellikle güneyde okullarda, otobüslerde, lokantalarda,
hapishanelerde Siyahlara karşı ayrımcılık uygulandı. Siyahlar sosyal
hizmetlerden beyazlar ölçüsünde yararlandırılmadı. Bunun sonucu
olarak yoksulluk yaygınlaştı ve Siyahlar arasında suç oranı arttı.
Ayrıca ırkçı önyargılardan dolayı çoğu zaman Siyahlar işlemedikleri
suçlardan bile sorumlu tutuldu. Oy hakkı kazanmalarının üzerinden
100 yıl geçmesine karşın, Siyahlar bugün hala ekonomik, kültürel ve
siyasal açıdan beyaz ABD'lilerden daha geri konumdadır. Almanya'da
Adolf, Hitler'in öncülüğünde 1993'te yönetime geçen Naziler, H.S
Chamberlain'in Ari ırk kuramına sahip çıktılar. En katışıksız Ari
topluluğunun Germenler, yani safkan Almanlar olduğunu öne sürerek,
Almanya’nın içinde bulunduğu bunalımdan kurtulabilmesi için Ari
olmayan Yahudiler' den, Çingenelerden ve öteki yabancı ırklardan
arındırılması gerektiğini savundular. Bunun için, Almanya’da ve II.
Dünya Savaşı sırasında işgal edilen topraklarda toplama kampları
kurdular. Açlıkla yüz yüze bıraktıkları tutuklulara işkence ve
şiddet uyguladılar. Yaşlı genç demeden milyonlarcasını gaz
odalarında ölüme gönderdiler.
Günümüzde
Irkçılık
Bugün Güney
Afrika'da ekonomik ve siyasal gücü elinde tutan küçük bir beyaz
azınlık Siyahlara ve öbür azınlıklara karşı şiddetli bir ayrımcılık
uyguluyor. Son yıllarda İngiltere'ye Batı Hint Adaları'ndan,
Hindistan'dan ve Pakistan'dan gelen göçmen sayısındaki artış bu
ülkede de ırkçı davranışların artmasına yol açtı.Almanya Federal
Cumhuriyeti'nde ise Neo-Naziler özellikle Türk göçmen işçilere karşı
şiddet uygulamaktan geri kalmıyorlar.Aynı ülkede yaşayan değişik
ırklardan insanların yaşama biçimlerinin ve kültürünün o ülkeye
zenginlik getireceği ve hoş bir değişiklik yaratacağı düşüncesi
henüz gerçek olmaktan çok uzaktır.Sömürge imparatorluklarının
kurulmasıyla ortaya çıkan ırklar arası eşitsizlikler, bu
imparatorlukların ortadan kalkmasıyla yeryüzünden silinmesi. Ne var
ki,20. yüzyılın son çeyreğinde ırkçı düşünce ve uygulamalar daha çok
tepki çekiyor ve yasal düzenlemelerle önü alınmaya çalışılıyor.
Kaynak:
felsefe.gen.tr sitesinden alıntı
yapılmıştır
27.06.2006
http://sufizmveinsan.com
|