İnsan
nasıl anımsıyor ?
Neden
Unutuyor ?
Bu
konuda bilim adamlarının yaptığı araştırmalarda şu temel
hususlara değinilmiş.
Yaşlılığı
durdurmanın yollarından biri, insanın belleğini genç
tutmak. Bellek kaybını önlemek konusunda bilim neler yapıyor?
Salyangozların
anatomisinde rastlanan bazı genler, insanlar üzerinde etkili
olabilecek benzeri maddeleri araştırmaya yöneltiyorsa da,
endişeleri ortadan kaldırmıyor. Nitekim, insanlık adına yapılan
bir dizi buluş, teknolojinin ve ticaretin ağına düştüğü
anda, yararlı olma özelliğini yitiriyor.
İnsan,
hatırlama işlemini nasıl gerçekleştiriyor; ya da nasıl
olup unutuyor?
Suda
yaşayan salyangozların, güçlü bir hafızası olduğu kimin
aklına gelirdi? Fakat, özellikle de Aplysia
olarak tanınan bir deniz salyangozu, belki de insana yeni
ufuklar açacak, unutkanlığını giderecek!..
NewYork'daki
Kolombiya Üniversitesi'nde görevli biokimya profesörü Eric
Kandel, 40 yıldan bu yana dev deniz salyangozları üzerindeki
araştırmalarını sürdürüyor. Kandel için, boyu bir
metreye yaklaşan ve ağırlığı 16 kiloya ulaşabilen aplysia
salyangozu, insandaki hafıza ve ona bağlı işlemlerin
daha iyi anlaşılabilmesi yolundaki en uygun canlı.
İnsan
vücuduna baktığımızda, beynin diğer organlardan çok farklı
bir yanı yok. O da diğer organlar gibi, karmaşık biyolojik
bir sistem doğrultusunda işlem görürken, 100 milyar sinir hücresi
tarafından yönlendiriliyor. Bu sinir hücrelerinden her biri,
nöronlar arasındaki binlerce irtibatı kurabilecek yapıdadır.
Profesör Kandel, aradan yüzyıllar da geçse,
tam anlamıyla çözülemeyeceğini vurguladığı sinir ağının,
vücudumuzdaki en karmaşık yapılardan biri olduğunu
belirtiyor.
Yapılan
araştırmalarda, arılarda bir milyon, aslanlarda ise yaklaşık
on milyar sinir hücresine rastlanıyor. Salyangozun sinir hücreleri
yirmi bini geçmiyorsa da, hücrelerinin çapı insanınkine
oranla bin kat daha büyük; dolayısıyla da mikroskop altındaki
incelemelere çok elverişli.
Salyangozların
anatomik yapısı, düzenli bağlantıları kolayca ele
verirken, üç ana işlem etrafında yoğunlaşıyor: yemek,
dinlenmek ve çiftleşmek. Fakat, laboratuvarlarda eğitilen
salyangozların, öğrenemeyeceği birşey yok gibi.
Aplysia,
kendisine uygulanan elektrik akımı aracılığıyla, çenesi
ve soluk borusunu farklı hızlarda geri çekebiliyor. Kısa ve
uzun süreli hafızaya kaydedebildiği tepkilerin, sinir hücreleri
içerisinde hangi biokimyasal işlemleri harekete geçirdiği,
mikroskobun yanı sıra moleküler ölçüm aletleri ile saptanıyor.
Dışardan
gelen uyarılma ile birlikte motorik sinir hücrelerinden
biri harekete geçiyor; ardından da fiziksel, biyolojik ve
kimyasal bir dizi işlem sürerken, her sinir hücresi, aldığı
iletiyi bir sonrakine iletiyor. Daha ziyade hücrenin çekirdeğinde
seyreden bu işlemler, hücre sıvısı içindeki tüm birimlere
yansıyor. Özellikle de hücre duvarındaki snapsis
noktalarına...
Tıp
terminolojisinde snaps olarak bilinen ve iki hücre
arasındaki kısa devre noktası olarak tanımlanabilecek zaman
aralığında, bilgiler özet halinde bir diğer hücreye aktarılıyor
adeta! Bu esnada
meydana gelen işlevlerin birçoğu, kısa ya da uzun süreli
iletileri belirliyor. Daha güçlü uyarılarda, iletiler çok
daha hızlı biçimde aktarılıyor. Araştırmacılara göre, hücreler
arasındaki iletkenliğin hızı, hatırlama sırasında önemli
bir rol oynuyor.
Hücreler
arasındaki iletişimin gerçekleşmesi için salgılanan bazı
maddeler ise, geçişi kolaylaştırıyor, akışkanlık sağlıyor.
Serotonin ya da glutamat, hücre sıvısı
içindeki iyonların geçeceği kanalları açarken, aynı
zamanda kimi protein molekülleri ve katalizatörler devreye
giriyor. Bu protein moleküllerinin ve katalizatörlerin açığa
çıkmasına da, hücre çekirdeğinde bulunan genler sebep
oluyor.
Hücreler
arası bilgi aktarımının hücre sıvısı yoluyla gerçekleşmesini
denetleyen en önemli genlerden biri, Profesör Kandel'in
salyangozun anatomisinde bulguladığı 'creb geni'.
İki sinapsis noktası arasındaki yönlendirmeyi
sağlayan 'creb' işlemi destekleyen ve engelleyen
olarak iki farklı şekilde bulunuyor hücre çekirdeğinde.
Normal şartlar altında dengede bulunan creb1 ve creb2,
dışardan gelen uyarının süresi uzadıkça, uyarının
iletilmesinden sorumlu olan creb1 geninin, diğerinden daha
aktif duruma geçmesiyle dengeyi yitiriyor. Böylelikle devreye
giren bir dizi daha farklı genler aracılığı ile, tekrar
eden uyarı hafızaya alınıyor. Uyarı ne denli sık tekrar
ederse, uzun süreli hafızaya almayla birlikte, öğrenme ve
hatırlama dediğimiz işlemlerin ön safhası tamamlanıyor.
Sinekler,
fare ve sıçanlar üzerinde yapılan daha farklı deneyler de,
creb geninin hafıza ve hatırlamaya yönelik etkin bir konumu
olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Amerikalı Tim
Tully ve Jerry Yin , sinekleri kullanarak
yaptıkları bazı deneylerde, onlara verdikleri yüksek
miktardaki creb1 geni sayesinde, ard-arda tekrar etmek
suretiyle öğrendikleri bazı hareketleri bir ya da iki tekrar
sonrasında öğrenebildiklerini fark etmiş. Bir hafta gibi bir
süre boyunca, hafızaya aldıkları verileri yeniden hatırlayabilen
sinekler, salyangozlar bir yana, insanlarda böyle bir genin
olup olmadığı bile, henüz belli değil.
Kandel
gibi,
daha birçok uzman ve farmakolog, insanlar üzerinde aynı
etkiyi yapacak maddeleri araştırmayı sürdürürken, yaklaşık
200 kadar etkin maddenin hafızayı etkileyebileceği ileri sürülüyor.
Fakat şu ana dek, yalnızca Alzheimer olarak
bilinen ve giderek yaygınlaşan bir hastalık üzerinde yoğunlaşan
araştırmacılar, henüz kesin bir sonuca varmış değiller.
Öte
yandan, hafızayı canlandıracak bir madde bulunmasıyla
birlikte, insanlığı tehdit edebilecek yeni tehlikelere de
dikkat çekiliyor. Bu girişimleri, bioteknik şirketlerinin ve
eczacılık alanında faaliyet gösteren kuruluşların lehine
kullanılacak yersiz araştırmalar olarak niteleyen birçok eleştirel
gözlemci var.
Nitekim,
bilimsel alanda yapılan birçok araştırmanın, ilk safhada
insanlığın yararına kullanılıp hemen akabinde ticari amaçlara
alet edildiği günümüzde, atılacak her adımın çok iyi düşünülmesi
gerektiğine değinenlerden biri de, profesör Kandel ''Teknoloji
ve maddenin hakimiyeti altına girmiş bulunan dünyamız, yakın
gelecekte çok daha büyük tehlikelere maruz kalabilir...'' şeklinde
görüşlerini belirtiyor.
İstanbul
- 08.01.2002
http://sufizmveinsan.com
Kaynak: Spigel, 17/2000
|