Beyindeki her faaliyet, bellli bir enerji üretir. Duygularımızın
yönlendirmesi ile oluşan düşünce de beyinde enerji yükünün
oluşmasına yol açar. Bu biriken enerjiyi, yönlendirme ile
kullanabiliriz.
Einstein'ın rölativite
teorisine göre, quantlar denen titreşimler, o maddenin cinsine
göre titreşimler topluluğu olarak canlanma bulur. Her oluşum,
atomun en küçük parçacığı olarak bilinen quant taneciklerinin
belli oranda yoğunlaşmasıdır (düşünce, duygu, ışık, madde,
herşey). Titreşim ve titreşimler topluluğu, kendisinden zayıf
titreşime sahip maddeyi kendi etkisine düşürdüğü gibi;
kendisinden güçlü titreşimlerin de tesirine girebilir. Bütün
herşey için geçerli olan bu doğa yasasına göre; ruhsal yapısı
olmayan iki madde titreşim yoğunluklarının gücü ölçüsünden
birbirini etkiledikleri halde, hem maddî, hem de ruhsal bir
yapıya sahip olan insan, bir cismi veya diğer bir insanı
etkileyemez mi? Öz indiksiyon akımında; bir telden bir akım
geçerse, o telin etrafında bir manyetik alan oluşur. Bu manyetik
alanda bir iletken tel bulundurursak, mevcut manyetik alandan
dolayı o telden de bir akım geçmeye başlar. İndiksiyon akımı
oluşturur. Diğer telde ters yönde bir elektrik akımı oluşur.
Transformatör de bu mantıkla çalışır. Bazı kişiler, güçlü ruhsal
gelişimleri kapasitesince beyinlerinde önemli bölgeleri devreye
sokmuştur (Bazılarında, doğuştan devrededir). Bu kişiler, güçlü
verici ve alıcı dalgalar yayar. Karşısındaki kişinin beynine ek
kapasite yükleme yapar. Onun güçlü enerjisi, yaydığı dalgaların
etkisi iledir. Düşünce de bir enerjidir. Yoğunluğuna göre Hertz
dalgalarından daha fazla olarak dalgalar evrene yayılır. Bu
yayılan dalgalar, çevremizde ışınım yapan titreşimler yaratır.
Bu titreşimler, irademiz dışında, bu düşüncenin konusuna eğilim
gösteren diğer düşünce titreşimlerine çarpar. Güçlü iradeve arzu
ile yönlendirilen düşünce titreşimleri, istenen mesafe ve mekana
ulaştırılır (Uzaktan enerji gönderme). Kendisine düşünce
formları gönderilen kişinin aurasında dalgalanır. Telepati,
sevgi veya olumsuz duyguların karşıya iletilmesi bu formülle
olur. Düşünce formları fiilen kapsadıkları enerjiye doğrudan
etki eder. Düşünce ile oluşan beyinsel hareket, organizma
hududunu aşar, aurayı titreştirir. Bu titreşimi uzağa iletir,
sonra onları almaya uygun beyinlerle irtibata geçirir.
Şifalandırmada da benzer yöntem uygulanır. Düşük veya uygun
olmayan bir titreşimi, daha süptil güçlü bir frekansla rezone
etmektir (Sağaltma, enerji yükleme, şifa ayeti okuma, kanal
olma, öpme sırasındaki enerji geçişlerini böyle izah
edebiliriz). Bozuk titreşen bir hücre bile, organizmada duygu ve
düşüncelerde olumsuz etki yapar. Olumlu veya olumsuz bir
duygunun düşüncelerimize, fizyolojimize etkilerini artık
biliyoruz (Moral). Beyin programlanmasında nöronların
birbirleriyle etkileşime geçerek değişim ve dönüşümleri, şuuru
oluşturur. Zikirde aynı kelimenin tekrarı ile hücre grubunu
açar, devreye sokar, mananın zuhuru, idrakle kavranımı ile orayı
mana istikametinde programlarız. Bilinçlenir ve tekamül ederiz.
Bizdeki mevcut o vasıf ortaya çıkar. Keramet veya istidraç,
beynin farklı yönlerinin devreye girerek farklı enerjileri
devreye sokmaktır. İnsan vücudunda hücre, organ, kas, kemik
vesaire, belli frekanslarda titreşir. Bu frekansın değişmesi, o
bölgede sorunun olduğunu belirtir ve hastalığı işaret eder. Eğer
vücudumuzun bir hücresi bile yanlış frekansta ise bu durum
aurayı etkiler. Uygun bir frekans uygulaması ile (renk, taş,
enerji terapisi, zikir) bu titreşimi rezone edip dengeyi
kurabiliriz. Beden, uygun şartlar altında her zaman orijinal
yapısını kazanma eğilimine sahiptir. Kıskançlık, öfke, nefret,
korku, evham gibi hisler kalıcı huy haline dönüştüğünde, ciddi
organik değişiklikler yaratabiliyor. Olumsuz duygu ve
düşünceleri değiştirdiğimiz zaman, fiziksel olarak da değişime
uğruyoruz. Doktor Carles Philmore, "İnsan bedeninin ihtiyacı
olan bütün ilaçlar zihinsel olarak üretilmektedir, zihindeki
yenilenmeler, vücuttaki hücrelerin de yenilenmesine sebep olur."
der. Düşüncelerin şekline göre vücudumuzu bozabilir veya yeniden
yaratabiliriz. Yaşamımız da bu döngünün içindedir. Ruhumuz
sürekli özüne, aslına dönmek, bütünleşmek adına gelişmek ister.
Gelişmesi için deneyim yaşaması lazımdır. Bilgi, olayı
değerlendirmeye alabilmek için gerekli olan altyapının
bölümüdür. Gelişme, tekamül için bilginin deneyimlenmesi,
uygulanması lazımdır. Ruh, sürekli ihtiyacı olan için düşünce,
şekil üretir. Bu hayallerle evrene talep vermektedir. Ona
ihtiyacını bildirmektir. Ve evren, bu titreşimlere uygun
enerjilerle yeni oluşumları, kişinin yaşamına verecektir.
NE DÜŞÜNÜRSEK, OYUZ...
Enerji Çalışmaları
Enerji çalışmaları ikiye ayrılır:
1)
İçsel Çalışmalar:
Duygu, düşünce ve davranışları kontrol altına alıp olumlu
titreşimleri olması gereken düzeye hatta daha saf titreşim
haline getirmek (Bilinç seviyesini yükseltmek). 2)
Dış
Çalışmalar:
Evrenden yardım alarak bizim bozuk titreşimlerimizle
çekemediğimiz enerjiyi bilinçli yönlendirmelerle rezone
olabilmek. Sorunlu bölgeye yönlendirilen enerji o bölgedeki
titreşimleri olması gereken düzeye getirir. Bunun için;
·
İbadetler
·
Müzik (ses)
·
Beslenme
·
Teknik Çalışmalar (Nefes Çalışmaları, Reiki, Meditasyon, Yoga,
Bioenerji Terapileri)
·
Renklerle Terapi (Kromoterapi)
·
Doğa Terapileri
Renk
Terapisi:
Dünyadaki bütün elementler güneşte bulunmaktadır. Güneş ışınları
bize tüm kimyasal bileşikleri oluşturan her bir elementin
enerjisini getirir. Beyaz ışık güneşteki elementlerin ve kimyevi
maddelerin enerjisini taşır. Dünyadaki hiçbirşeyde renk yoktur.
Canlı - cansız her madde quant taneciklerinin belli frekansta
yoğunlaşmasıdır (duygu ve düşünceler de öyledir). Işık,
maddelere çarpınca, maddenin ememeyip de dışarı kırarak
yansıttığını renk olarak algılarız. Frekans yoğunluğuna göre her
maddenin rengi farklıdır. Şakraların, auraların rengini de
bu düzen tesbit eder. Bir ağaca ışık vurduğunda gövdeyi
kahverengi, yaprağı yeşil, meyveyi kırmızı gösteren, her birimin
ayrı frekansta oluşudur. Işık olmayınca, herşey renksizdir.
Şakralar, iç salgı bezlerinin üstündedir. Işık, çalışması için
gerekli enerjiyi, uygun vibrasyonla şakralara yükler. Bu da
bizdeki vücut kimyasını etkiler. İç salgı bezleri düzgün
çalışınca, düzgün salgılanan hormonlar kana karışır, sağlıklı
oluruz. Bu; duygudan düşünceye, oradan eylemlerle evrene açılan
ve bize biz ne isek, ne durumda isek, nerede olmak istiyorsak
oraya dönüşüm yapan bir döngüdür. Takdir, düzenin şekline göre
evrene verilendir. Evrensel yasalardır. Kısmetimiz, bizim
hakettiğimizdir. Tekamülümüz, bize bilgiyi doğru kullanmayı,
doğru kullanılan bilgi de, yaşamı başarmayı getirir. Evrede
mevcut enerji hazırdır. Ne kadarını, hangisini çekeceğimiz bize
bağlıdır. Onu ayarlayan bizleriz.
Aura Renkleri:
Kaliteli gelişmiş bir kişiliğimiz varsa, renklerimiz
parlak, canlı ve üst düzey saf yüksek frekanslı enerjileri
çekebilen renklerdendir. Şakralarla fiziksel bedenei o tür
enerjileri iletir. Düşük frekanslarda (negatif yüklü) renkler
bozuktur. O türlü enerjileri çeker. Sistemleri (duygusal,
fiziksel, zihinsel) o titreşimlerle sorunlu çalışır. Ruhsal,
fiziksel ve zihinsel sorunlar oluşur. Gökyüzü pırıl pırıl,
doğanın renkleri canlı iken nasıl içimiz açılıyor, kapalı -
bulutlu iken kasvet çöküyorsa, aurası berrak, canlı (pozitif
yüklü) olanların karşısında hep mutlu ve olumlu oluruz. Ne biz
ona olumsuz enerji yükleyebiliriz, ne de o bizden veya evrenden
olumsuz enerji çeker. İki sistemimiz vardır;
İstem Dışı
Sistem:
Kalp atışı, solunum, otomatik fonksiyonlar.
İstemli
Sistem:
Merkezi beyin, omuriliktir. Düşünür, hisseder, eylemde
bulunuruz.
İlk yaradılan, öz varlığımızdır. İstemli sistemin bilinçli
kontrolü ve sağlıklı titreşim yayması, istemdışı sistemin ve
fiziksel organizmanın faalietlerini sağlıklı kılar. Sağlığımızın
bozulmasının en önemli sebeplerinden biri, yanlış duyguların
yönlendirdiği yanlış düşünceden kaynaklanır. Düşünce, tasavvur
edip ona gönderdiklerimizin gerçekleşmesini, oluşum haline
gelmesini sağlayan şuuraltına etki eder. İyileşme, herşeyde
olduğu gibi zihinde, beyinde değişiklikle başlar. Bireysel şuur,
evrensel şuurun bir parçasıdır. Yönlendirilmesi ile evrensel
şuur tetiklenir (yeni oluşum için). Bunun için zihni ve
şuuraltını çok iyi kullanabilmeli, imgelemeyi çok ustalıkla
yapabilmeliyiz. Bunun için imgeyi uzun süre tutup, niteliğini
(canlılığını, parlaklığını) koruyabilmeliyiz. Daha sonra bu
imgeyi uygun yere yönlendirmeliyiz. Bunu alışkanlık haline
getirmeliyiz. Enerji sistemimizdeki sorunlu şakrayı bularak
(soruna göre şakranın az çok dengesiz oluşu, sistem sorununa
göre hangi şakranın sorumlu olduğu, organlara göre hangi
şakranın sorumlu olduğunu bularak) niteliğini bilerek
egzersizleri öncelikle uygun elementine uygun şartlarda yapmamız
gerekir. Nefes teknikleriyle renkleri yükleyebileceğimiz gibi
(yani o titreşimdeki enerjileri), bunu doğal materyaller
(yiyecekler, taşlar, kristaller, giysiler) ile takviye
edebiliriz.
Nefes tekniklerinde şakranın rengine uygun renk yüklemesi
yapacaksak, o rengi imgeleyerek nefesi burundan alıp burundan
vermeliyiz (bu az çalışan şakra için geçerlidir). Tamamlayıcı,
dengeleyici renk kullanacaksak, bu karma bir renkse, nefesi
burundan alıp ağızdan vermeliyiz (bu da fazla çalışan bir şakra
için geçerlidir). Aldığımız hava enerjiye dönüşür, bütün vücuda
enerji pompalar. Birinci şakradan başlayıp tüm şakraları
güçlendirin. İlk üç şakranın; yeryüzünden, aşağıdan alındığı
imgelenir. Şakraların dönüşü, erkeklerde birinci şakra soldan
sağa, ikinci şakra sağdan sola olmak üzere sırayla devam eder.
Kadınlarda tam tersidir. İmgelerken, bu dönüşü tasavvur edin.
Her şakranın çalışması lokal olduğu kadar diğerleri ile de
bağımlıdır. Dengede ve ortak çalışmaları, bu koordinen kurulması
lazımdır. Dördüncü şakra yatay ve dikey düşünülür. Beş, altı ve
yedinci şakralar için yukarıdan, gökyüzünden o ışığın alındığı
tasavvur edilmelidir.
Birinci
Şakra:
Yaşam isteği, yaşam çabası, yaratıcılık ve üreticiliği temsil
eder. Ana Renk: Kırmızı, Tamamlayıcı
Renk: Mavi.
Ayaklara, bacaklara hitap eder ve topraklanmaya yardımcıdır.
İkinci
Şakra:
Sindirim, bağırsaklar, özümseme, sezgi ve alt bilinç duygu
seviyesini temsil eder. Ana Renk: Turuncu Tamalayıcı Renk:
Turkuaz.
Üçüncü
Şakra:
Böbrekler, pankreas, karaciğer. Ana Renk: Sarı Tamamlayıcı Renk:
Mor.
Dördüncü Şakra:
Kan ve dolaşım sistemi, kollar, sinir sistemi. Ana Renk: Yeşil
Tamamlayıcı Renk: Eflatun.
Beşinci Şakra:
Boğaz, tiroid, paratiroid, metabolizma, hormonlar. Ana Renk:
Mavi Tamamlayıcı Renk: Kırmızı.
Altıncı Şakra:
İç salgı sisteminin dengesi, beyin, göz, burun, kulak. Ana Renk:
Mor Tamamlayıcı Renk: Sarı.
Yedinci Şakra:
Sağlıkla değil, bilinçle ilgilidir. Mikrokozmos olan insanın,
makrokozmos olan evrenle, yaradanla bağlantısını kurduğu yerdir.
Ana Renk: Beyaz Işık...
İstanbul -18.04.2006
http://sufizmveinsan.com
İmedya Haber Sitesinden Alınmıştır
|