İnsan beyni
biyolojik bir bilgisayardır. Zekâ ve hafızası güçlü insanlarla
sıradan insanların zihinsel bilgisayarlarında çok az fark
vardır. Ancak başarılı insanlar beyin bilgisayarlarını
kullanmayı iyi bilmektedirler. Bunun için de beynini-kendini iyi
tanımak gerekir. Bir bilgisayarı düşünün. Onu çok iyi tanıyan ve
kullanan, programlayan birinin yahut daha yeni yeni bilgisayarla
tanışan bir alt düzey kullanıcının elinde olmak, aslında
bilgisayar yönünden bir açıdan hiç de farklı değildir. Ama
kullanmayı bilmek ne kadar önemlidir bir düşünelim. Bilgisayara
hangi girdileri, hangi şekilde verirseniz bilgisayardan tam da
bu girdilerin karşılığını alırsınız. Yani iyi olan bilgisayar
veya beyin değil, onu kullanandır.
Kısa bir süre için bilgisayarınızı kullanmasına izin verdiğiniz
bir bilgisayarcı, kullanıcının kişiliğini, bazı yapısal
özelliklerini size söyleyebilir. Aslında bir insan bilgisayar
kullanmayı, uğraştığı halde, ne kadar iyi beceriyorsa beynini
veya hayatını düzenlemeyi de ona paralel bir şekilde yaşıyordur.
Yaşadığımız olaylar, heyecanlarımız, beynimize protein olarak
şifrelenir. Bilgisayarlar için de bu durum, girilen verilerin
elektriksel bir süreçten geçip bilgisayarın bunu deşifre etmesi
ve hard diskimizde, örneğin bir resim belgesi olarak
saklanmasıdır. İki-üç gün sonra aynı olayları heyecanları ile
birlikte hatırladığımızda beynimiz o bilgileri kayıtlı odacıktan
yani Hard Diskten okur ve biz anlatmaya başlarız. Bütün bu
bilgiler kimyasal ve elektriksel olarak kodlanmaktadır. Tıpkı
bilgisayarda olduğu gibi…
İşte beynini
iyi kullanan insanlar beyinlerindeki kimyasallara saygılı
davranan insanlardır. Bu durumda bilgisayarını iyi kullananlar
da beynindeki kimyasalları iyi bir şekilde kullananlardır
denilebilir.
Şu
unutulmamalıdır. Beyinde bilgi akışı kimyasal ve elektriksel
ileti ile olmaktadır. Beyindeki Hard Diskin manyetik
parçacıkları da kimyasal maddelerdir.
Bu
kimyasalları iyi kullanım için bazı altın kurallar:
— Kötü
belleğin birinci sorumlusu dikkâtsizliktir. Düşünceyi
yoğunlaştırabilen insanlar bilgileri zihinlerine kazırlar.
Dikkât edilmeden yazılmış bilgiler kuma yazılmış gibidir, hemen
silinir.
—Belleğin
kötü olmasında ikinci sorumlu özgüven azlığıdır. İnsan beyninde
biyolojik bir saat vardır. Eğer o saate bilerek ve inanarak
sabah 07.00 ‘de kalkacağınızı söylerseniz öyle programlanmış
olursunuz. Sabah 07.00’de kalkmanız kesinleşir. Kolumuzdaki
saate güvendiğiniz kadar hafızamıza güvenirsek o bizi yanıltmaz.
—Üçüncü
sorumlu, önem vermemektir. Unutulan bilgiler, genellikle o kişi
tarafından önemsenmeyen bilgiler olacaktır. “Unuttum” demek,
mazeret olamaz, o konuya önem vermediğimiz anlamına gelir.
—Başka bir
sorumlu da akılda tutma tekniğini bilmemektir. Örnek vermek
gerekirse araba, kuş, mavi, lale kelimelerini akılda tutmak
istiyorsunuz. Doğrudan ezberlerdiğinizde unutulacaktır. "Mavi
arabanın üzerindeki kuşun ağzında lale var” olarak tasavvur
ederseniz unutmayacaksınız.
— Kötü
belleğin önemli bir sebebi de bilgilerin kullanılmamasıdır.
İnsan beni “Ya kullan ya kaybet” kuralı ile çalışır. Bilgiler
tekrar edilirse pekişecektir. Yazılı bilgilere ulaşmak
kolaylaşacaktır.
İlerideki
yazılarımızda “Beyin ve Bilgisayar” paralel evrenlerini(!) gayet
detaylı bir şekilde izleyeceğiz. Şimdi, önce bir ısınma turu
yapmış olduk. Bu veriler ışığında ve daha ileriye gideceğiz.
Beynin çalışma sisteminin aslında bilgisayara ne kadar
benzediğini görerek; “çok ilginç, belki de daha önce hiç böyle
düşünmemiştim” diyeceksiniz.
Volkan Tolga
İstanbul - 07.12.2005
http://sufizmveinsan.com
|