Beyin ve Bilgisayar - 1
(Beynimizi Programlamak)

 

İnsan beyni biyolojik bir bilgisayardır. Zekâ ve hafızası güçlü insanlarla sıradan insanların zihinsel bilgisayarlarında çok az fark vardır. Ancak başarılı insanlar beyin bilgisayarlarını kullanmayı iyi bilmektedirler. Bunun için de beynini-kendini iyi tanımak gerekir. Bir bilgisayarı düşünün. Onu çok iyi tanıyan ve kullanan, programlayan birinin yahut daha yeni yeni bilgisayarla tanışan bir alt düzey kullanıcının elinde olmak, aslında bilgisayar yönünden bir açıdan hiç de farklı değildir. Ama kullanmayı bilmek ne kadar önemlidir bir düşünelim. Bilgisayara hangi girdileri, hangi şekilde verirseniz bilgisayardan tam da bu girdilerin karşılığını alırsınız. Yani iyi olan bilgisayar veya beyin değil, onu kullanandır.
Kısa bir süre için bilgisayarınızı kullanmasına izin verdiğiniz bir bilgisayarcı, kullanıcının kişiliğini, bazı yapısal özelliklerini size söyleyebilir. Aslında bir insan bilgisayar kullanmayı, uğraştığı halde, ne kadar iyi beceriyorsa beynini veya hayatını düzenlemeyi de ona paralel bir şekilde yaşıyordur.
Yaşadığımız olaylar, heyecanlarımız, beynimize protein olarak şifrelenir. Bilgisayarlar için de bu durum, girilen verilerin elektriksel bir süreçten geçip bilgisayarın bunu deşifre etmesi ve hard diskimizde, örneğin bir resim belgesi olarak saklanmasıdır. İki-üç gün sonra aynı olayları heyecanları ile birlikte hatırladığımızda beynimiz o bilgileri kayıtlı odacıktan yani Hard Diskten okur ve biz anlatmaya başlarız. Bütün bu bilgiler kimyasal ve elektriksel olarak kodlanmaktadır. Tıpkı bilgisayarda olduğu gibi…

İşte beynini iyi kullanan insanlar beyinlerindeki kimyasallara saygılı davranan insanlardır. Bu durumda bilgisayarını iyi kullananlar da beynindeki kimyasalları iyi bir şekilde kullananlardır denilebilir.

Şu unutulmamalıdır. Beyinde bilgi akışı kimyasal ve elektriksel ileti ile olmaktadır. Beyindeki Hard Diskin manyetik parçacıkları da kimyasal maddelerdir.

Bu kimyasalları iyi kullanım için bazı altın kurallar:

— Kötü belleğin birinci sorumlusu dikkâtsizliktir. Düşünceyi yoğunlaştırabilen insanlar bilgileri zihinlerine kazırlar. Dikkât edilmeden yazılmış bilgiler kuma yazılmış gibidir, hemen silinir.

—Belleğin kötü olmasında ikinci sorumlu özgüven azlığıdır. İnsan beyninde biyolojik bir saat vardır. Eğer o saate bilerek ve inanarak sabah 07.00 ‘de kalkacağınızı söylerseniz öyle programlanmış olursunuz. Sabah 07.00’de kalkmanız kesinleşir. Kolumuzdaki saate güvendiğiniz kadar hafızamıza güvenirsek o bizi yanıltmaz.

—Üçüncü sorumlu, önem vermemektir. Unutulan bilgiler, genellikle o kişi tarafından önemsenmeyen bilgiler olacaktır. “Unuttum” demek, mazeret olamaz, o konuya önem vermediğimiz anlamına gelir.

—Başka bir sorumlu da akılda tutma tekniğini bilmemektir. Örnek vermek gerekirse araba, kuş, mavi, lale kelimelerini akılda tutmak istiyorsunuz. Doğrudan ezberlerdiğinizde unutulacaktır. "Mavi arabanın üzerindeki kuşun ağzında lale var” olarak tasavvur ederseniz unutmayacaksınız.

— Kötü belleğin önemli bir sebebi de bilgilerin kullanılmamasıdır. İnsan beni “Ya kullan ya kaybet” kuralı ile çalışır. Bilgiler tekrar edilirse pekişecektir. Yazılı bilgilere ulaşmak kolaylaşacaktır.

İlerideki yazılarımızda “Beyin ve Bilgisayar” paralel evrenlerini(!) gayet detaylı bir şekilde izleyeceğiz. Şimdi, önce bir ısınma turu yapmış olduk. Bu veriler ışığında ve daha ileriye gideceğiz. Beynin çalışma sisteminin aslında bilgisayara ne kadar benzediğini görerek; “çok ilginç, belki de daha önce hiç böyle düşünmemiştim” diyeceksiniz.

Volkan Tolga
İstanbul - 07.12.2005
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail