Piano egzersizi ve Beyin
Harvard Tıp Merkezinde
oldukça mütevazi bir deney yapılacaktı. Gönüllüler laboratuara beş
parmaklı piano egzersizini öğrenmek ve uygulamak üzere geliyorlardı.
Denekler iki gruba ayrıldı. Nöro bilimci Pascal Leone birinci gruba
olabildiğince hızlı çalmaları talimatını verdi ve dakikada 60 vuruş yapan
metronoma uyum sağlamalarını bildirdi.
Beş gün boyunca
gönüllüler her gün iki saat çalıştılar ve her dersin sonunda bir teste
tabi tutuldular. Test sırasında bobin şeklinde sarılmış tellerin altına
oturdular ve bu tellerin beyinlerindeki motor kortekse manyetik bir uyarı
yapmasını beklediler. Bobin halindeki teller bir kulaktan diğerine giden
bir bantla başlarına yerleştirilmişti.
Transkraniyal manyetik
uyarı testi bilim adamlarına bu tel yumağının tam altındaki nöronlar
hakkında bir fikir sahibi olma olanağını veriyordu.
Piano çalan gruba
uygulanan bu manyetik uyarı testi piano çalmak için yapılan parmak
hareketlerinin ne kadarının motor korteks tarafından kontrol edildiğini
gösteriyordu. İlk günler herşey normal gidiyordu.
Ancak, egzersizler
başladıktan bir hafta sonra görüldü ki motor korteksin parmak
hareketlerinden sorumlu bölümü sanki ıssız bir bahçeyi kaplayan yabani
çiçekler gibi çevredeki komşu bölümleride işgal etmişti.
Bu buluş son zamanlarda
bu konuda yapılan keşifleride destekliyordu.
Sonuçta herhangi bir kasın fazlaca
kullanılması beynin kortekste buna daha fazla yer ayırmasına neden oluyor.
Ancak, Pascual Leone, bu
sonuçlarla yetinmedi. İkinci gönüllü
grubuna sadece piano egzersizini düşünmelerini söyledi.
Böylece, gönüllüler müziği sadece zihninde canlandırdılar ve parmaklarını
nasıl hareket ettireceklerini düşünürken kendi ellerini tuttular. Daha
sonrada manyetik uyarı tellerinin altına oturdular.
Bilim adamları her iki
gruptan elde edilen manyetik uyarı verilerini kıyasladıklarında şu sonuca
ulaştılar:- Sadece düşünmek bile
beynimizin fiziksel durumunu ve fonksiyonunu değiştirmek için yeterli
olabiliyordu.
Alınan sonuçlar gösterdiki piano çalmayı
sadece düşünen/beyninde canlandıran kişilerde bile motor korteksin piano
çalan parmakları kontrol eden bölümü aynen gerçekten çalanlarda olduğu
gibi bir genişleme gösteriyor.
Dolayısıyla zihinsel
egzersizde beyinde gerçeğinde olduğu gibi aynı reorganizasyonu
gerçekleştirdi. Bu prensibi genele yayarsak o zaman bir golf vuruşunu veya
bir yüzme dönüşünü beyinde canlandırmanın bile daha az egzersiz yaparak
uzmanlaşmaya yol açacağını söylemek mümkün olur.
Daha da önemlisi zihinsel egzersizlerin
beynin fiziksel yapısını değiştirmeye gücü vardır.
Uzun zamandır nöro
bilimin kabul ettiği dogma bir yetişkinin beyninin değişmezliği ve hem
şekil hem de fonksiyon açısından sabit olduğu idi. Bu düşünceye göre
bizler yetişkinlik dönemimizde gençlik yıllarımızdan gelen beyinle
ilgili kazanımlarla yetinmek zorundaydık. Evet, beyin sinapslarını(
nöronlar arasındaki hafıza kayıtlarını ve öğrenmeyi deşifre eden
bağlantıları) yaratabiliyor veya kaybedebiliyordu. Ayrıca, hasar
görebiliyor ve dejenerasyona uğrayabiliyordu. Ama, gene bu görüşe göre
şayet genler ve beynin gelişmesi bir nöron grubunun diyelim ki gözden
gelen sinyalleri değerlendirmesini dikte ediyorsa veya diğer bir nöron
grubunun sağ el parmaklarını hareket ettirmesini dikte ediyorsa bu durumda
bu nöron grupları insanlar ölene kadar aynı şeyi yapacaklar ve de başka
hiçbir şey yapmayacaklardı. Kısacası sabit mürekkeple hiç değişmeyecekmiş
gibi hazırlanmış ve renkli beyin şemaları ile doldurulmuş kitapların
piyasada bulunması için pek çok geçerli neden vardı.
İnsan beyninin değişmez
(gelişmez) olduğuna dair doktrinin çok önemli sonuçları vardı. Her
şeyden önce herhangi bir şekilde beyni hasar görmüş yetişkinlerin tedavi
edilebileceği veya psikiyatrik hastalıkların altında yatan patolojik
yapının düzeltilebileceği konusundaki beklentileride azaltmıştı.
Ancak, son birkaç yılda yapılan
araştırmalar bu dogmayı çökertmiştir.
Onun yerine yetişkin beyninin çok
etkileyici ‘’nöroplastik’’ güçleri olduğu; yaşadığı yeni tecrübelere tepki
olarak kendi yapısını ve fonksiyonunu değiştirebildiği anlaşılmıştır.
Örneğin, genç yaşında
sağır veya kör olmuş bir kişinin yaşadığı tecrübelere göre görsel ve
işitsel korteksinde korteksinde değişmeler olabilir.
Hatta, ileri yaşlarda
beyin bir travma yaşarsa aynen hızla gelişen bir şehirde olduğu gibi yeni
bölgeler oluşturabilir. Mesela, sağ kolu hareket etiren motor korteks bir
kriz sonucu devre dışı kalırsa, yeni bir teknik olan Constraint Induced
Movement Theraphy sayesinde hasarlı bölgeye komşu olan bölgeler onun
görevini üstlenebilirler. Böylece beyinde yeni bir yapılanma oluşur.
Nöroplastikle ilgili
keşifler beyne duyuların ilettiği mesajların onun yapısını ve fonksiyonunu
nasıl değiştirdiği hakkında yapılan araştırmalar sayesinde yapıldı.
Genç yaştan beri kör olarak yaşamış
birisinde görsel cortex duymayı veya hissetmeyi öğrenebilir veya kelime
hafızasını bile destekleyebilir.
Deriden veya kaslardan
gelen sinyaller motor korteksi veya korteksin dokunma duyusunu işleme
koyan bölümünü bombardıman ettiği zaman beyin kendi içinde örneğin
parmakları hareket ettirmeye ayrılmış bölümü genişletir ve yeniden
yapılandırır. Bütün bu veriler
ışığında görülmüştürki beynin yapısı, beyindeki değişik görevleri yapan
bölgelerin büyüklükleri, aralarında ki bağlantıların kuvveti ve hatta
fonksiyonları bizim yaşadığımız hayatı yansıtmaktadır.
Aynen plajdaki kumun üzerinde kalan ayak
izleri gibi beynimizde de verdiğimiz kararların, öğrendiğimiz
yeteneklerin ve yaptığımız hareketlerin, davranışlarımızın izleri
vardır.
19
Ocak 2007 tarihli TIME
dergisinden özet olarak alınmıştır.