Beyni Resetlemek

Uçakların kuşlardan; Wolkswagen, nam-ı diğer tosbağa veya Vosvos arabalarının tasarımlarında adı üzerinde kaplumbağalardan esinlenildiği söylentilerini hepiniz duymuşsunuzdur. Bunun yanında, arabaların veya uçakların motor sistemlerine bakarsanız, insan vücuduyla ilişkisini görürsünüz. Dolaşım, sindirim, boşaltım, iskelet sistemi gibi sistemler, adları farklı da olsa araçlarda da mevcut. Peki, insan bu tasarımları bulurken başka neye bakacak ki? Tabi ki etraftaki canlılara ve bu canlıların en gelişmişi olan insana.

Bilgisayarları da düşünürseniz, tıpkı insana benzemektedir. Hatta diğer araçlardan fazla olarak yapay bir zekâya bile sahiptir. Yapay zekâ, derin ve ilginç bir konu olduğu için onu sonraki yazılarda işleyeceğiz.

Tekrar bilgisayara dönerek parçaların bazılarını kontrol edelim:
Hard Disk – Ana Bellek (Ana hafıza)
Ram – Ön Bellek (Kısa dönem hafıza)

Bunlar, zaten adlarını direkt olarak benzetildiği sistemlerden alırlar. Kısa dönem hafıza yani önbellek, gün içinde kullandığımız verilerin muhafaza edildiği; anlık değerlendirmelerin yapılarak fiilleri ortaya çıkartan bölüm. Ana hafıza da yani hard disk, buradan geçerek artık bizim olan ve kullanabileceğimiz bilgilerin muhafaza edildiği bölgedir. Örnek verecek olursak, tanışırken bize ismini söylemiş olan birinin aradan birkaç saat, hatta birkaç dakika, bazen de birkaç saniye kadar kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen ismini hatırlayamıyorsak, bu kısa dönem hafızanın bilgiyi ana belleğe atmadığı, bu süreçte de yeni gelen bilgileri aldığı için eskilerini, dolayısıyla o kişinin ismini de sildiği bir gerçektir.

Bilgisayardakinde ise kurulu olan programlar veya bu programları kullanarak oluşturduğumuz dosyaların ana bellekte olduğu bellidir. Fakat, bir program çalıştırırken örneğin, açık olan bir word belgesi kaydedilmediği sürece, kısa dönem hazıfada yani Ram (Random Access Memory) de olacaktır. Eğer bilgisayarımız resetlenirse, elektrikler kesilirse veya bilgisayara aşırı yüklenirsek Explorer tarayıcısının kendini resetleyeceğinden bu belgenin kaybolma ihtimali vardır (son yıllarda çıkan Office programlarının bu kaydedilmeyen belgeleri saklamak gibi bir özelliği vardır. Konuyu dağıtacağından oraya girmiyoruz). İşte burada da kısa dönem hafıza silinmiştir.

Bunların yanında, dış dünyayla iletişim kurmamızı sağlayan ağız, göz, kulak, eller-ayaklar gibi organlarımız vardır. Bilgisayardaki iletişim ise yoğunlukla Fax-Modem ile, Fareyle (mouse), klavyeyle, yazıcı ve USB girişler gibi çeşitli giriş-çıkış (input-output) denilen veri girdi-çıktısı sağlayan birimler ve sistemlerle olur.

Bilgisayarlar bu durumda insanoğlunun şu ana kadar kendine en çok benzetebildiği aygıtlardır. Hatta o kadar benzetmiştir ki, bir gün bu sistemlerin insanlığı sona erdirebilecek zekâ ve kapasiteye ulaşacağı senaryoları oldukça çokça görülmüştür.

Son yıllarda bilim adamları, elektromıknatıslar kullanarak, beyni ‘reset’leyen ya da ‘reboot’ eden yeni uygulamalardan söz ediyor. Hatta bu uygulamalar özellikle ağır depresyon tedavisinde kullanılmaya başladı bile…

Beyninizin bir bölümünü reset'lemeye ne dersi­niz? Yaşadığınız acılardan ya da unutmak iste­diğiniz, ama rüyalarınızda bile peşinizi bırak­mayan anılarınızdan kurtulmanın bir yolu ol­sa, dener miydiniz? Diyelim ki, bilgisayarınız­da olduğu gibi bir 'tık'la tüm zihninizi boşaltıvereceksiniz. Ya da beyninizde depresyona ne­den olan kısmı 'restart' ederek, tüm fonksiyon­ların normale dönmesini sağlayacaksınız.Bilgisayarlarda bu gibi arızalar olduğunda resetlemek bir çare olabiliyorsa bu olay insanda neden yapılamasın? Ta­bii bu işlemi bir uzmanın yapmasında fayda var. Maazallah, beyninizi reset'lemeye çalışır­ken konuşma, hareket etme gibi temel bilgile­ri de yanlışlıkla silebilirsiniz.

Depresyon Tedavisinde Yeni Yöntem…
Yaklaşık on yıldır, bilim adamları beyni reset'leyecek ya da düzensiz seyreden beyin fonksiyonlarını yeniden düzenleyecek yöntem­leri araştırıyor. Hatta son yıllarda Avrupa'da, Özellikle ağır depresyon tedavisinde, beynin iş­leyişini tamamıyla değiştiren bir uygulama kul­lanılıyor: Transkraniyal Manyetik Stimulasyon (TMS). Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Ha­kan Yöney, bu yöntemi kısaca, "Elektromanyetik alanlar kullanarak, beyin fonksiyonlarını araştırmak ve etkilemek için kullanılan bir uy­gulama" olarak açıklıyor.

Bu uygulamanın, gelecekte depresyon ve diğer psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde, ilaç ve diğer yöntemlere alternatif olabileceği iddia ediliyor. Şimdiden bu uygulamanın olumlu sonuçlarını görenler de yok değil, iki çocuk annesi bir kadın, kronik depresyonunu atlatabilmek için, neredeyse başvurmadığı te­davi kalmadığına inanmıştı. Ta ki geçen yıl, depres­yon tedavisiyle ilgili yeni bir uygulama için gö­nüllüler arandığını öğrenene kadar. Bir süre sonra da, Colombia Üniversitesi' ndeki New York Psikiyatri Enstitüsü'nde, kafatasının üzerine yerleştirilen elektroman­yetik bobinin altında bir iskemlede otururken buluyor kendini. Yani bu düşünce çoktan uygulamaya geçmiş durumda.

New York Psikiyatri Enstitüsü, TMS uygu­lamaları konusunda araştırma yapan dünyanın sayılı bilim kurumlarından birisi. Amaç, bobin­deki güçlü mıknatısların oluşturduğu dalgalar­la, beynin ilgili kısmındaki depresyona neden olan düzensizliği reset' lemek. Tedavi haftada bir, birer saatlik seanslarla altı hafta devam ediyor. Kadın üçüncü haftadan sonra, değişiklikleri hissetmeye başlıyor. Lezzetli yemek­lerden, güneş ışığından yeniden keyif almaya başlıyor. Üstelik uzmanlar, bunun bir te­sadüf olmadığını söylüyor. ABD Ulusal Beyin Sağlığı Enstitüsü denetiminde 240 depresyon hastasıyla gerçekleştirilen uygulamalar da aynı başarıyı işaret ediyor. Çalışma ekibinden Dr. Saran Lisanby, gelecek yıllarda TMS' nin, dep­resyonda en etkili ve yan etkisiz tedavi olarak benimseneceğini belirtiyor.

Çökerse, Sistemi Yeniden Yükle…
Söz konusu bobinler, elektromanyetik dal­galar olunca, aklımıza hemen elektroşok yönte­mi ve Matrix filmi geliyor. Biliyorsunuz filmde beynin içine sokulan bir tür iğneyle elektroşoklarla bilgisayar sistemine bağlanılıyordu.

Manyetik stimülasyon, hiçbir elektrik bağlantısı olmadan, beyin işleyişini düzenleyen bir uygula­ma. Üstelik, elektroşok gibi kasılmalara neden olmadığı için, anestezi ya da kas gevşetici gibi önlemlere de gerek kalmıyor. Bu yöntem, ülke­mizde de şiddetli depresyon tedavisi için Me­mory Center' da uygulanıyor. Elektroşok, depresyon tedavileri arasında en etkili yöntem olarak görülüyor. Hatta boğazını keserek intihara teşebbüs eden hastalar bile, bu tedaviyle kısa sürede yeniden şarkı söyleyip gülmeye başlıyor. Ne var ki, vücu­da elektrik verildiği için, yanlış bir uygulama çok ciddi sonuçlara yol açabiliyor. "Oysa elekt­romıknatıslar sadece 2 cm' ye etki eder. Yani uzman beynin hangi bölgesini hedefliyorsa, sa­dece o kısımda değişiklik olur. Dolayısıyla hiç­bir tehlikesi bulunmaz. MR gibi bu yöntem da hamilelerde dahi kullanılabilir.

Peki, beyne gönderilen elektrodalgalar ne işe yarıyor? Beyin hem elektrik hem de kimyasallarla ilgili bir organdır. Yani ilaçlar nasıl beynin salgıladığı hormon ve diğer kimyasalları etkiliyorsa, bu yöntemle de kortekste gerçek­leşen elektrik akımı yönlendiriliyor. TMS yoluyla beyne gönderilen akım vuruşlarıyla, beyin sinirlerinin birbiriyle olan iletişimi düzenleniyor. Vuruş frekansı ve şiddeti ayar­lanarak, ilgili kısımdaki işleyiş hızlandırılıyor ya da yavaş­latılıyor. Beynin gelişmiş bir bilgisayar olduğu düşünülürse, işlemi şöyle açıklamak mümkün: Network reset' lenerek, bilgisayar uzmanlarının sık kullandığı terimle beyin reboot ediliyor, yani sistem yeniden yükleniyor (Matrix filminin sonunda da virüs temizlenemeyince-öldürülemeyince çareyi, bozulan sistemi yeniden yüklemekle buluyorlar).

Tersten bakarak söyleyelim. Beyin gelişmiş bir bilgisayardır. İçinde 140–150 milyar kablonun bulunduğu çok karmaşık bir bilgisayar. Beyni bir şehre benzetip bu kablola­rı da birer ev olarak düşünelim. Her ev içinde de 8 bin te­lefon olsun, işte, beynin çalışması, tüm bu telefonların bir­biriyle bağlantı kurmasına benzer.

Kişilik Değişebilir mi?

Son yıllarda Kanada ve Avrupa'da şiddetli depresyon tedavilerinde kullanılan TMS yöntemi, ABD'de sadece araştırma amaçlı uygulanıyor. Ülkemizde ise iki  yıldır psiki­yatrik rahatsızlıklara yönelik bu uygulama, daha önceleri de kas sorunlarının tedavisinde kullanılıyordu. Yöntemin şizof­reni, obsesif kompülsif bozukluklar, travma sonrası stres bozukluğu ve parkinson tedavisinde de kullanılabileceği yolunda çalışmalar devam ediyor.

Time'da yayımlanan haberin başlık sorusu, kafatası üzerinde dolaştırılan mıknatıslarla, insan kişiliğinin ya da özelliklerinin değiştirilip değiştirilemeyeceği. Biz de bu soruyu uzmanlarımıza yöneltiyoruz. Dr. Oğuz Tan, geliş­melerin bu yolda olduğunu dile getiriyor:

"Örneğin beyin­de bulunan Amigdala adlı organ, insanın korku faaliyetle­rini kontrol ediyor. Fareler üzerinde yapılan deneylerde, bu organ alındığında, farelerin hiçbir şeyden korkmadıkları gözlemlendi. Belki gelecekte, insan Amigdala' sını etki­leyerek, gereksiz korkulardan kurtulmak mümkün ola­cak."

Yakında kötü anıları hafızadan silmek için de bir nöropsikiyatri merkezine gitmek yeterli olacak. Çünkü şu sıra bilim adamları, her iki şakağın arkasında bulunan hipocampüs' ler üzerinde çalışıyor. Bu bölgele­rin asli görevi, hafızayla ilgili faaliyetleri yönetmek.

Beyin üzerindeki araştırmalar, beyni reset'lemeye ka­dar vardığına göre, Öyle görünüyor ki önümüzdeki yıllarda istenilen davranış biçimlerinin ve kişilik özelliklerinin
hard disk'e yüklenmesini mümkün olacak.

Bazı bilim adamlarına göre yakında kötü anıları hafızadan silmek için bir nöropsikiyatri merkezine gitmek yeterli olacak. Beynin sırlan keşfedildikçe, gelecekte belki de istenilen davranış biçimleri ve kişilik özellikleri de hard disk'e yüklenebilecek. İnsanların bunu aklını tezkiye etme çalışmalarıyla, psikiyatrik tedavilerle, Amerika’ da olduğunu bildiğimiz grup seanslarıyla yaptığını düşünürsek, sonuçta bunlar da insanlar arasındaki elektromanyetik dalga aktarımlarıyla veya kendi kendine yapılan beyin dalgalarını düzeltici çalışmalarla yapabildiğini biliriz. Ve buna da bir nevi “yükleme” yöntemi diyebiliriz. İleride bunun bilgisayarlarla sağlanması çok da şaşırtıcı olmaz galiba.

Kaynaklar:
Aktüel Dergisi Nisan 2005
www.mcaturk.com

İstanbul - 12.07.2005
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail