Teknoböbrek mi, siber kalp mi?
Pompalıyor, arındırıyor, can veriyor:
İnsan yapımı organlar umut vaat ediyor ama hala orijinallerinden çok
uzaktalar...
Bağırsakların üst kenarında, belin
altında böbrekler var. Bunlar, 113-170 gr. ağırlığındaki iki dev
fasulye tanesini andırıyor... 11 cm. uzunluğa, 6 cm. genişliğe
sahip.
Kanı süzüp, bakteriyolojik açıdan saf sudan daha temiz idrarı
üretiyorlar. İdrarın % 95'i su, % 5'iyse üre, ürik asit, kreatinin,
sodyum tuzu ve potasyumdan oluşuyor. Böbrekler renin gibi enzimler
üreterek kan basıncını dengeliyor. Öyle etkililer ki biri, hatta bir
tanesinin yarısı bu fonksiyonları yerine getirmek için yeterli ve bu
nedenle akrabaya böbrek vermek her zaman mümkün.
Böbrekler zarar görürse (ağır şeker hastalığı ya da aşırı analjezik
kullanımı nedeniyle böbreklerin bloke olması vb. gibi), haftada
iki-üç kez diyaliz yaptırmak gerekiyor. Yukarıdaki fotoğrafta
görülen Hamburg, Eppendorf Üniversitesi'ndeki bu alet gibi bir
cihazla, kan dış ortama alınıyor. Süzüldükten sonra hastaya geri
veriliyor. Ancak, ilki 1943 yılında geliştirilen yapay böbreklerden
hiçbiri, ne gerekli yararlı maddeleri üretebiliyor, ne de anatomik
böbrek kadar küçük.
Kalp yorulmak bilmeyen işçi. Dakikada
72, günde 104 bin, yılda 38 milyon kez atıyor. Kalp her atışında 82
mililitre kanı dolaşıma sokuyor. Bu, günde 8.193 litre kan demek. İş
gücü bakımından, 900 kg'lik bir ağırlığı 24 saat boyunca 10 metre
yükseklikte tuttuğunu söyleyebiliriz. İlk yapay kalp 1982'de üretildi.
Hasta 112 gün yaşadı. 20 yıl sonra, 900 gr. ağırlığındaki Abiocor
üretildi. Bu titanyum kalp bedene içten takılıyor. Günümüzde kan
dolaşımı yardımcısı denen kalpler var. Fotoğraftaki "Cesur
yürek"
gibi örnekler sadece kalbin atmasına yardımcı oluyor.
Son umut: Yarı yapay, yarı doğal olanlar...
Bir yumruk büyüklüğünde ve 3 kilogram
ağırlığındaki kalp, dakikada 6 litre kanı 1.000 kilometrelik damar
ağıyla taşıyor ve bedendeki 100 milyar hücreye oksijen ulaştırıyor.
Yaşa ve iş gücüne bağlı olarak, dakikada 40-200 kez atıyor. Ağır bir
hastalığın yol açtığı tahribat sonucu, kalp, doku uyumlu başka bir
kalple değiştirilebiliyor. 2001'de, tamamıyla titanyumdan yapılmış
olan ve şarj edilebilir pil sayesinde iç bataryası kendi gücünü
üreten Abiacor adlı pompa hizmete girdi. Oysa, bu mükemmel bir
yerine koyma değil. Bu yapay organ, doğal kalp gibi hormon
salgılayamıyor ve kanın akışkanlığını düzenleyemediğinden
(pıhtılaşmayı önleyici maddelerle desteklemek gerekiyor) kalp krizi
riskini artırıyor. Bu yüzden, sadece on hastadan birinde
kullanılabiliyor. Buna karşın, Jarvick 2000, KalpEşi II ya da
fotoğraftaki Cesuryürek gibi, kalp hastalarının yüzde 90'ına yarayan
destek aletleri var. Bunlar sayesinde hasta kalp yerinde kalıyor ve
pompa, sol karıncığa bağlanıp kanın pompalamasını sağlıyor.
Göğüs kafesinde akciğerler var. Bunlar
570-650 gr. ağırlığında birer sünger görünümünde. 300 bin alveol
(hava keseceği) sayesinde 70 metrekare solunum yüzeyine sahip.
Normal olarak, bir yetişkin dakikada 18 kez nefes alıyor ve 3,6-9,4
litre hava soluyor (kadınlarda 2,5-6,9 litre). Alveoller solunan
havayı ve vücutta dolaşan kanı, çok ince bir zar aracılığıyla
ayırıyor. Bu incecik zar, ancak elektron mikroskobuyla görülebiliyor
ve oksijenle azotun kana geçmesini sağlıyor. Karbondioksit ve diğer
gazlar da zar aracılığıyla atılıyor. İnsanoğlunun yaptığı hiçbir şey
bu düzeneği aynen taklit etmeyi başaramadı. Kalp-akciğer makinesi,
akciğerlerin işlevini yalnızca kısa süreli ameliyatlar sırasında
üstlenebiliyor. Eğer göğüs kafesindeki solunum kasları çalışmıyorsa,
çelik ciğere başvurulabiliyor. Bu makine, akciğer loblarına,
dolayısıyla alveollere hava pompalayıp kanın gaz alışverişini
yürütüyor.
Bu organın çok yüksek bir kendini
yenileme kapasitesi var. Yalnızca üçte biri sağlam kalsa bile, bu
parça organı tamamlamak için yeterli oluyor. Karaciğerin çeşitli
ödevleri var. Şekeri (glikoz), depolanabilir enerji öğesi de
denebilecek glikojene dönüştürüyor; pıhtılaşma etkenleri ve diğer
gerekli proteinleri üretiyor. Yapay zehirden arındırma sistemleri
karaciğerin yerine konulabiliyor. Ama sadece karaciğer, bir
hastalığın ardından kendini yenileme özelliğine sahip. Yapay
organlar, bu incelikli biyokimya fabrikasının bütün işlevlerini
yerine getiremiyorlar.,
İnsülin fabrikası
Pankreas, iç organların belki de en az bilineni. Karın bölgesinde,
midenin hemen arkasında yer alıyor. İnsülin hormonu, sindirim için
çeşitli enzimler, ve glikojen üretiyor. Böylece, kandaki şeker
miktarını düzenliyor. Henüz, pankreasın işlevlerinin büyük bölümü
yapay olarak yerine getirilemiyor. Bu işlevlerin arasında, sadece
tip 1 şeker hastalarına gereken insülinin üretilmesi üzerine
yoğunlaşılıyor ve başarı kısmen sağlandı.
Focus Dergisi 'nden alıntıdır.