Edison'un icadından bu yana 120 yıl geçti. Aydınlatma teknolojisinin
göz bebeği ampul her geçen gün geliştiriliyor. Bilim insanları, sağlık
sorunlarına yol açmayan, çevre dostu ve estetik ampullere ulaşmak için
yoğun çaba harcıyorlar.
Thomas Edison'ın ampulü gibi az sayıda buluş, geçen zamanın sınavından
alnının akıyla çıktı. Edison, yaklaşık 120 yıl önce, ince bir ipliği
vakumda akkor haline getirerek elektrikten ışık üretmeyi öğrenmişti.
Günümüzde, milyarlarca insan bu dahiyane buluşla evlerini
aydınlatıyor.
Elektronik ürünlerin çağdışı kalma hızı değerlendirildiğinde,
inanılmaz bir süreğenlik bu.
Ancak, yeni ışıklandırma teknolojileri ampulün tahtını sallamaya
başladı. Elektriğin yalnızca yüzde 5'ini ışığa çeviren ampuller, nüfus
ve üretim artışıyla birlikte maliyeti artan enerjiyi tasarruf etmiyor.
Bu koşullar altında, ampulün yüz yıldan uzun süren egemenliğinin
pabucunun çoktan dama atılmamış olması şaşırtıcı.
Basit
teknolojisi ve ucuza mal olması, hem yoksul hem de zengin ülkelerde
kurulmuş bol sayıdaki fabrikayla birleşince ampul yaygınlaştı. Buna
karşın, daha verimli şekilde ve göze hoş gelen ışığı üreten donanımlar
üretmek kolay değil.
1930'larda ampule seçenek olarak geliştirilen 'deşarj' teknolojisini
hesaba katalım. Bu sistemde, bir tungsten telini elektrikle ısıtıp
akkor haline getirmek yerine, ampulün içindeki gazdan ya da buhardan
elektrik geçiriliyordu: Genellikle de, neon gazı ya da sodyum veya
cıva buharı.
Böyle
bir lamba ampulden altı kat verimli. Oysa, deşarj teknolojisi hoş
olmayan mavimsi ya da sarı ışığıyla estetik bir uygulama değildi ve
cadde aydınlatmasıyla sınırlı kaldı. Deşarj lambalarının bir uzantısı
olan floresanlar, teknolojiyi bir adım ileriye götürdü. Cıva buharıyla
dolu bir cam tüpün içi, morötesi ışığı emen ve enerjisini görünür
ışığa dönüştüren fosforla kaplanıyordu.
Floresanlar ampullerden on kat etkin, dört kat uzun ömürlü; ama sert
ve titrek ışığı ile cıva buharının kanser yapıcı etkisi, özellikle
birincil müşteri olan ev tüketicisini soğuttu. Hatta 80'li yıllarda,
konfeksiyon ürünlerinin renginin anlaşılmasını önleyen beyaz ışığın
deri kanseri yaptığına ilişkin dedikodular yaygınlaşmıştı.
Edison'ın zamanında elektrikten ışık üretmek bir mucizeydi. Günümüzde
ışık teknolojisini araştıran bilim insanlarıysa, çok daha karmaşık
tercihleri olan müşterileri hoşnut etmek zorundalar. Verimlilik,
çevresel etkenler, güvenlik ve estetik de değerlendirilmek zorunda. Bu
talepleri teker teker karşılamak zorken, hepsine yaraşır bir
ışıklandırma teknolojisi geliştirmek güç bir girişim.
Örneğin, floresanları cıva buharından çok daha çevre dostu olan bir
gazla doldurmak hedeflendi. Ksenon gazı bu işi görüyor, ama Osram
Sylvania'daki R&D'nin genel müdürü Dr. John Gustafson'un dediği gibi:
"Ksenon daha az verimli. Bir cıva lambasından watt başına 60 lümen
elde edebiliyorsunuz, fakat ksenon lambası için bu değer 35'e düşüyor.
Demek ki, daha çok elektrik harcanıyor ve fosil yakıt yanıyor. Ciddi
bir sorun."
Bu
zor sorunu çözmek için çeşitli düşünceler ortaya atıldı, "Ama bunlar
şimdilik sadece birer fikir" diyor Gustafson. Bu arada, yeni cıvasız
floresanlı ve çevre dostu ksenon kullanan ışıklandırma ürünleri
pazarlanmaya başladı. Örneğin, Almanya'daki Osram'ın yaptığı planon.
Bu ürün, 10 milimetre kalınlığındaki karolardan oluşan yassı bir
lamba.
Düz
şekliyle radikal iç ve dış ışıklandırmaya, hemen hemen her yüzeye
döşenmeye uygun, dolayısıyla estetik bir ürün. Rotterdam'da,
Hollanda'nın telekomünikasyon şirketlerinden KPN'nin genel merkez
binasının kuzey cephesi, böyle 900 tane 'karo' lambayla kaplanmış
durumda.
Yeni
ışıklandırma ürünlerinin çoğu gibi, planon lambaları da elektronik
donanım sistemleriyle (ECS) donatıldı. Bunlar pazara 1980'de
sürülmüştü ve yüzde 30'a varan enerji tasarrufuna olanak tanıdığı,
lamba ömrünü yarı yarıya uzattığı ve ışığın göz kırpmasını
önlediğinden talep arttı.
ESC'ler ışığın frekansını 50 hertzlik ana voltajdan 30-60 Khz'ye
çıkarıyor ve ışığın titremesini önleyerek, insan gözünü odaklayan,
merceği kasan göz kaslarını dinlendiriyor. Bu önemli ve sağlıklı bir
avantaj, çünkü titrek ışık, özellikle bilgisayar kullanırken görsel
strese, yorgunlukla gelen baş ağrılarına yol açıyor.
En
büyük ışıklandırma potansiyeli ise bambaşka bir teknolojide yatıyor:
Işık yayan diyotlar (Light Emitting Diodes). 60'ların yarıiletken
devriminden kaynaklanan buluşların devamı LED'ler, p-n bağlantılı
yarıiletken bir maddedeki elektron ve delikler birleştirken, elektriği
ışığa çeviriyor. Genellikle, yarıiletken madde olarak kırmızı ışık
yayan galyum arsenid fosfit kullanılıyor.
Bu
tip LED'leri elektronik aygıtların göstergelerinde ve arabaların stop
lambalarında görüyoruz. Sıvı kristal ekranların icadından önce, hesap
makinelerinin son modelleri de bu kırmızı LED'lerle donatılıyordu.
Yeni
gelişmeler sayesinde, LED'lerle hemen tüm ışık tayfı üretilmeye
başladı; galyum nitritin yaydığı o zor elde edilir mavi ışık da dahil.
İşin püf noktası, LED'lerin bilinen en verimli yapay ışık kaynağı
olması. Örneğin, mavi ışığı ampulle üretirseniz verimlilik yüzde 0,5;
ama LED'ler için yüzde 10. LED'ler ışık teknolojisinin en hızlı
gelişen alanı. Sadece değişik renkli ışıkların işe yaramasından değil
(trafik, acil durum, yol gösterge ışıkları ve benzeri), çeşitli
renkler karıştırılarak elde edilen beyaz ışık evlere de uygun.
"Gittikçe artan dikkati, insanları memnun edecek ışık kalitesine
yönlendiriyoruz" diyor Gustafson.
Münih'te, 2000 yazında düzenlenen mimarlık fuarında, bir odanın
tavanına 14.000 beyaz ve başka renkli LED'den oluşan panel döşendi.
Bilgisayar yardımıyla, duruma en uygun aydınlatma ortamı, renkler ve
parlaklık ayarlanarak oluşturuluyordu. Minik yansıtıcılar sayesinde
ışık, odanın dört bir yanına dağıtıldı ve göz alıcı parlaklığın önüne
geçilmiş oldu.
"Başlangıçta, LED'lerin mimari uygulamalarda yenilikçi olarak
kullanıldığını, balo ve konser salonları ya da tiyatrolar gibi kamuya
açık alanların aydınlatıldığını göreceğiz" diyor Gustafson. "Bunları
birer sıçrama tahtası olarak kullanarak, evlerdeki günlük
ışıklandırmayı da yetkinleştirecekler."
Focus Dergisi 'nden alıntıdır.
İstanbul - 21.10.2003
http://gulizk.com
|