17- Hatalı beyin bağlantıları
2005 yılında başta şizofreni, Tourette sendromu ve disleksi
olmak üzere çeşitli beyin bozukluklarının ardındaki mekanizmalar
ile ilgili önemli bilgiler elde edildi. Tüm bu bilgilerden elde
edilen ortak sonuca göre, bu bozukluklardan sorumlu genlerin
birçoğu beynin gelişiminde belli bir rol oynamakta.
Kasım ayında yayımlanan iki araştırmayla DISC1 genindeki
değişimlerin şizofreni riskini yükselttiğine dayanan tezi
kuvvetlendirdi. DISC1 geninin etkinliği kısıtlandığında, beynin
gelişiminde de farklılıklar ortaya çıkmakta. Diğer bir
araştırmayla da söz konusu genin, beyin gelişimini ve sinir
iletkenlerinin düzenlenmesi açısından önemli moleküler
sinyallerin oluşmasıyla ilişkili olduğu görüldü.
Tourette sendromuna yol açan ender bir genetik bozukluk Ekim
ayında saptandı. Son olarak da KIAA0319, DCDC2 ve ROBO1 adlı üç
genin disleksi ile ilişkili olduğu ve sinirsel ağlarda hatalı
bağlantıların kurulmasından sorumlu olduğu bulundu.
18- Dünya tarihi sil baştan
Haziran ayında açıklanan bir araştırmanın sonuçları,
jeokimyacıların dünyanın oluşumu ve evrimiyle ilgili görüşlerini
alt üst etti. Araştırma, yeryüzündeki kayaçlar ve dünya
dışındaki kayaçlarda izotop farklılıklarının bulunduğunu
göstermişti.
Bir grup bilim adamı, artık dünyanın 4,5 milyar yıl önce toz ve
buz karışımından geliştiğine ve o zamandan bu yana çok fazla
değişmediğine inanmıyor. Araştırmacılar, 1980’li yılların
başında güneş sistemimizin temel malzemesi olduğu kabul edilen
kondrit meteoritleriyle birlikte dünyanın iç kesimlerindeki
kayaçlardaki neodimyum izotoplarının oranını ölçtüler.
Her ikisinde de oranın çözümsel yanılgı payı içinde aynı olması,
kondrit meteoritlerle dünyanın ulaşılabilir kısımlarının
günümüzde de güneş sisteminin ilk malzemesine benzediğinin
kanıtıydı. Ancak, kütle-izgeölçüm teknolojisindeki gelişmeler
yanılgı paylarını zamanla yok etti.
Bilim adamları aynı kayaçları 2005 yılında ölçünce ikisi
arasında gözden kaçan milyonda 20 birimlik bir farkın
bulunduğunu saptadılar. Bu saptamadan sonra bilim adamları ikiye
ayrıldı.
Bir grup dünyanın temel malzemesinin henüz oluşum aşamasındaki
güneş sisteminin kendine özgü ve kondrit olmayan bileşimden
geliştiğine inanırken, diğerleri güneş öncesi nebulanın, bileşim
açısından topak değil, düzgün olduğuna ve dünyanın oluşumundan
hemen sonra ısı üreten elemanlarla dolu bir parçasının ayrılıp
halihazırdaki bilgilerin dışına taştığını kabul etmeye başladı.
Bu parçanın günümüzde de erimiş çekirdek ve kayalık manto
arasında bulunduğu ve çekirdeğin manyetik alanını oluşturan ısı
yardımıyla yüzeye sıcak kaya parçaları gönderdiği sanılmakta.
19- Proteinin moleküler yapısı
Hücre zarında yer alan bir protein, elektrik gerilimindeki
değişimine bağlı olarak açılıp kapanarak potasyum akışını
denetliyor. Transistorlu bilgisayarlar, sinir ve kaslar için
büyük bir önem taşıyan bu "voltaj-anahtarlı potasyum kanalı"nın
moleküler yapısının yakından incelenmesiyle elde edilen
sonuçlar, son zamanlarda iyon kanallarıyla ilgili sorunlara da
bir çözüm getirebilir.
Konuyla ilgili tartışmalar 2003 yılında Rockefeller
Üniversitesi’nden Roderick MacKinnon ve ekibinin ilk kez
"voltaj-anahtarlı potasyum kanalının" yapısı ve işleviyle ilgili
bir araştırma yazısı sunmasından sonra başlamıştı. Birçokları
tarafından hemen büyük bir başarı olarak kabul edilen çalışma
bazı bilim adamları tarafından kuşkuyla karşılandı.
Bu grup KvAP olarak isimlendirilen bu kanalın görüntüleme
hazırlıkları sırasında hasar gördüğünü öne sürüyordu. Ağustos
ayında farelere özgü Kv1.2 kanalının yapısıyla ilgili bir
araştırma sonucunu sunan MacKinnon, kanalın gerilim değişimini
denetleyen kısmıyla açılır kapanır mekanizması arasındaki uyumu
eşsiz bir biçimde olduğunu gösterdi.
Fakat bu çalışma, voltaj alıcısının nasıl işlediği sorusuna
yanıt getirmediği için yeni araştırmaların yapılması gerekiyor.
20- Sistem biyolojisinin doğuşu
Moleküler biyologlar hücrelerin kendilerine has uyarı
mekanizmasını uzun bir süredir araştırarak, git gide daha
karmaşık ağlar ürettiler. Sistem biyologları bu dinamiklerin su
yüzüne çıkarılabilmesi için bu ağların girdi ve çıktılarının
izlerini ayna anda takip ediyorlar.
Amerikalı araştırmacılar 2005 yılında programlanmış hücre
ölümüne (apoptoz) yol açan ve aşağı yukarı 8000 kadar kimyasal
uyarıdan oluşan bir ağ örneğini oluşturmak için bu yaklaşımdan
faydalanarak programlanmış hücre ölümüne neden olan yeni sinyal
yolları buldular.
Diğer bir ekip ise obezliği tetikleyen ve üç tanesi daha önce
bilinmeyen 40 genin kimliğini açıklamak için gen-ifade
(expression) verilerinden yararlandı.
Aynı düşünceye sahip diğer araştırmacılar da T hücreleri ve CA1
sinir hücreleri olarak anılan bağışıklık hücrelerini denetleyen
uyarı ağlarıyla ilgili yeni buluşlar yaptılar. Sistem
biyolojisini benimseyenler hücre sinir ağlarının açıklanmasıyla
kanser ve diyabet gibi hastalıkların daha iyi anlaşılacağına ve
daha iyi tedavi yöntemlerinin geliştirilebileceğine inanıyorlar.
21- ITER, Fransa’da kuruluyor
Uzun süredir planlanan ITER (Uluslararası Çekirdek Füzyon Deneyi
geliyor) Fransa’nın güneyindeki Cadarache bölgesinde kurulacak.
ITER’ın nerede kurulacağıyla ilgili tartışma iki yıldan bu yana
sürüyordu. Bu büyük deneyin tesisi için özellikle de Japonya
ısrarla talip olmuştu. Avrupa, yapımı 2006 yılında başlayacak
olan ITER ile çekirdek füzyon araştırmalarındaki önemli rolünü
sağlamlaştırmış oldu.
AB araştırma komisyonu başkanı Janez Potonik bu bağlamda Avrupa
için tarihi bir dönüm noktasından söz ederek ITER’in bilim ve
teknolojide uluslararası ortak çalışma için olağanüstü bir örnek
teşkil ettiğini belirtti. 4,6 milyar Avro’ya mal olacak yapım
çalışmalarının yarısını Avrupa Birliği karşılayacak. ABD, Rusya,
Japonya, Çin ve Güney Kore ise %10’u karşılayacak.
22- Klon kralının yıldızı çabuk söndü
Güney Koreli bilim adamı Woo Suk Hwang, Mayıs ayında Science
dergisinde, ağır hastaların tedavisinde kullanılabilecek
embriyonik kök hücrelerinin kopyalarıyla ilgili araştırmasını
sunduğunda bütün dünya bilim adamının başarısını kutlamıştı.
Hwang, Ağustos ayında da Afgan tazısını kopyaladı.
Seoul Ulusal Üniversitesi’ne göre adlandırılan "Snuppy" dünyanın
ilk kopya köpeği. Fakat Koreli bilim adamının sevinci pek uzun
sürmeyecekti. Kasım ayının sonunda Hwang’ın çalışmalarıyla
ilgili kuşkular arttı. Bir müddet sonra araştırması için gerekli
yumurta hücrelerini iki çalışma arkadaşından aldığını itiraf
etti.
Aralık ayında bir araştırma komisyonu araştırmasındaki verilerle
oynadığını saptayınca nihayet Seul Üniversitesi’nden istifa
etti. Buna göre Hwang’ın dediği gibi on bir değil sadece iki kök
hücre kopyası bulunmakta.
23- Xena, güneş sisteminde yeni bir gezegen. Yoksa değil mi?
Güneş sisteminin dışında son gezegenin keşfinden on yıl sonra
bilim adamları 2005 yılında ilk kez dünya benzeri bir gezegen
buldular. Çapı dünyamızın iki mislisi olan yeni yıldız, uzayın
derinliğindeki en küçük gezegen. Güneş sistemimiz bir olasılıkla
artık on gezegenli. Hatta Xena’nın uydusu bile var. Ama Xena’nın
gerçekten de bir gezegen olup olmadığına, Uluslararası Astronomi
Birliği ilkbaharda karar verecek.
24- Ömrü uzatan protein insanda test edilecek
Fareler üzerinde deneyler yapan Texas Üniversitesi bilim
adamları, Klotho adı verilen bir proteinin üretilmesinden
sorumlu genin hasarlı olması halinde, kemirgenin normalden daha
hızlı yaşlandığını bulduktan sonra fareyi Klotho katkılı yemle
beslediler. Böylece fare normalden %30 daha uzun yaşadı. Söz
konusu proteinin ne şekilde işlediği henüz bilinmiyor. Normalden
fazla üretilen proteinin fare üzerinde çok az yan etkisi var.
Çok aşırı miktarda alındığında, kan şekerini yükseltse de
diyabet hastalığına yol açacak kadar etkili değil.
Daha fazla protein üretecek şekilde genetik değişimden geçirilen
fare diğerlerine göre daha az yavrulamakta. Bu da uzun yaşam ile
üretkenlik arasındaki değiş tokuşu açıklamakta.
Araştırmayı yöneten Makoto Kuro-o bundan sonra proteini insanlar
üzerinde deneyecek ve kandaki Klotho seviyesinin damar sertliği,
osteoporoz ve kanser gibi yaşlanmaya bağlı hastalıklar üzerinde
etkili olup olmadığını kontrol edecek.
Kaynak:
www.hurriyetim.com
Volkan Tolga
İstanbul - 30.05.2006
http://sufizmveinsan.com
volkantolga@hotmail.com
|